Washington’un parlak koridorlarında tarihin belki de en sıra dışı ziyafeti kuruldu. Geçen gün masada Amerikan teknoloji devleri birer tabakla yerlerini almış, Donald Trump ise ev sahibi olarak büyük bir gösteri sundu.
Tim Cook (Apple) sofraya ilk tabak olarak “ileri imalat” getirdi. 600 milyar dolarlık dev bir porsiyondu ve Cook, tabağı Trump’ın önüne koyarken övgüyle ekledi: “Siz tonu öyle ayarladınız ki, biz de büyük bir yatırım iştahıyla buradayız.” Masada, Amerikan üretiminin dönüşü kokusu yayılıyordu.
Sergey Brin (Google) ikinci tabakla ortaya çıktı: 250 milyar dolarlık “yapay zekâ güveci”. Brin, tabağı bırakırken masadakilere dönüp söyledi: “Bu yapay zekâ ânı, hayatımızda göreceğimiz en dönüştürücü anlardan biri.” Yanında, Biden döneminden kalan davayı kapatmış olmanın hafif bir yanık tadı vardı.
Satya Nadella (Microsoft) üçüncü tabakta yıllık 75–80 milyar dolarlık yatırımla geldi. Tabağı Trump’a sunarken diplomatik bir sos döktü: “Dünyanın Amerikan teknolojisine duyduğu güven belki de en kritik meseledir ve sizin politikalarınız bu konuda çok yardımcı oluyor.” Masadaki “güven baharatı” herkesi etkiledi.
Sam Altman (OpenAI) dördüncü tabakla sahneye çıktı. Yüzlerce milyar dolarlık yatırımıyla Amerika’da yepyeni bir yapay zekâ endüstrisinin inşasını vaat ediyordu. “İş dünyası dostu, inovasyon yanlısı bir başkan olduğunuz için teşekkür ederim. Bu gerçekten ferahlatıcı bir değişim.” Masadaki kokular, geleceğin sadece yazılım değil, tüm ekosistem olduğunu haber veriyordu.
Lisa Su (AMD) beşinci tabakta, sofranın görünmez ama vazgeçilmez malzemesi olan “beyinler”i getirdi. “Amerika’nın yapay zekâ yarışını kazanmasını sağlamak için hepimiz buradayız, burada olmak bir onur.” Bu tepsi, tüm yapay zekânın işleyen zekâsını temsil ediyordu.
Bill Gates altıncı tabakta “hayırseverlik tatlısı” sundu. “Afrika’daki herkes için bir doktor istiyoruz… Bu masada yapılan çalışmalar dünyayı değiştiriyor.” Sofradaki tatlı, insanlık idealiyle yoğrulmuştu.
Mark Zuckerberg (Meta) yedinci tabakta “diyalog şerbeti” getirdi. “Önceki yönetim teknoloji şirketlerine davalar açtı. Siz ise yapıcı diyalogla masaya oturuyorsunuz. Amerikan inovasyonunu desteklemek, onunla savaşmaktan çok daha değerli.” Masadaki huzur ve destek, şerbetin içinde gizliydi.
Donald Trump kendine ait kapanış sahnesiyle geldi. “Çin’in önündeyiz, ama aslında tüm dünyanın çok önündeyiz.” Veri merkezlerini Apollo programının on katı büyüklüğünde ve yatay olarak inşa ettiklerini anlattı. Sofra, tarihi bir gösteriye dönüştü.
Ama arka odada, First Lady’nin ev sahipliğinde bir eğitim zirvesi de sürüyordu. CEO’lar bu kez gençlerin yapay zekâya hazırlanmasının önemini vurguluyordu. Tim Cook’un sözü yankılandı: “Eğitimden daha önemli bir şey yok… Eğitim büyük eşitleyicidir.”
Trump’ın tarife politikası masaya strateji kattı: “Şirketler Amerika’da yatırım yaparsa tarifesi yok, gelmeyenler ise ağır tarifelerle karşılaşacak.” Her CEO pozisyonunu yeniden hesaplamak zorundaydı: hangi tabakları alacak, hangi lokmaları bırakacak?
Ve nihayet, masanın gerçek anlamı ortaya çıktı: Bu sadece bir yemek değil, tarihteki en büyük özel-kamu yapay zekâ ittifakıydı. Amerikan teknoloji endüstrisi Trump yönetimiyle tam uyumdaydı; tüm tabaklar tek bir amacı hizmet ediyordu: ABD’nin küresel yapay zekâ yarışında liderliği güvence altına almak.
Ve işte tabaklar toplandıktan sonra, ortaya çıkan tablo netti: Bu ziyafet bir bildiriydi. Amerikan teknoloji devleri eşi görülmemiş kaynaklarıyla sahadaydı. Küresel AI yarışı artık büyük ölçüde Amerika lehine kaymıştı. Sofradaki tabaklar sadece lezzet değil; strateji, vizyon ve tarihsel bir hamleydi.
Elon Musk masada yoktu; belki menüdeydi. Ya da tıpkı Yahuda İskaryot’un İsa’yı bıraktığı gibi, o da global teknoloji oyununda kendi kurallarını oynuyor veya üst ligde olduğunu hatırlatıyordu.
#chatGPT ile ironileştirdim.

Yorum Yazın