MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Görevimiz Tehlike: Yapay zekâ, denizaltılar ve Çin’in kuantum hamlesi

ANA SAYFATEKNOLOJİGörevimiz Tehlike: Yapay zekâ, denizaltılar ve Çin’in kuantum hamlesi
Görevimiz Tehlike: Yapay zekâ, denizaltılar ve Çin’in kuantum hamlesi

Günümüzde kuantum mühendisliği, sadece atomları anlamakla kalmıyor; onları aktif olarak kullanan, ölçen, sabitleyen ve yorumlayan bir teknoloji düzeyine evrildi. Artık atomun davranışı, askeri stratejileri belirleyebilecek kadar değerli hale gelmiş durumda.

01 Haziran, 2025, Pazar 02:30
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen
yazı içi reklam

Filmin gösteriminden sadece beş gün sonra, 26 Mayıs’ta Çinli bilim insanları “kuantum sensing” yani kuantum algılama teknolojileriyle denizaltıların yerlerini tespit edebildiklerini gösterdi. Bilim kurgu, bilime ne kadar da yakın…

21 Mayıs’ta vizyona giren yeni Mission: Impossible filminde Tom Cruise, bu kez dünyayı kurtarmak için bir yapay zekâ sistemine karşı mücadele ediyor. Filmin merkezindeki bilinmeyen: yerleri tespit edilemeyen denizaltılar. Bunlardan birinin içinde, tehlikeli yapay zekanın kaynak kodu gizlenmiş. Kahramanımızın görevi, bu kodu ele geçirmek. Peki ya gerçek hayatta, denizaltılar gerçekten gizli kalmaya devam edebilecek mi?

Filmin gösteriminden sadece beş gün sonra, 26 Mayıs’ta Çinli bilim insanları “kuantum sensing” yani kuantum algılama teknolojileriyle denizaltıların yerlerini tespit edebildiklerini gösterdi. Bilim kurgu, bilime ne kadar da yakın…

Kuantum algılama (sensing), kuantum bilgisayarlar ve kuantum kriptografi gibi, atomun neredeyse “etinden ve sütünden” faydalanan bir mühendislik yaklaşımıdır. Temelinde, atom altı parçacıkların — özellikle de elektronların — “spin” adı verilen kuantum özelliği yatar. Spin, bir parçacığın kütle veya elektrik yükü gibi doğuştan gelen, içsel bir özelliğidir.

Fizikçiler bu spin’lerdeki değişkenlikleri gözlemledikten sonra, mühendisler üç temel yol izledi: Elektronların spin kararlılığını sağlamaya çalıştılar. Bu kuantum bilgisayarların temeli oldu. Atomun çekirdeğindeki nükleer spinlerin kararlılığı ise kuantum hafızanın. Elektronlar arası dolanıklıkta kuantum şifreleme için geliştiriliyor. Spin’lerdeki değişimin nedenleri çözümlemek ile de kuantum algılama cihazları üretmeye çalışıyorlar.

Kuantum algılama ile bir dış etki (manyetik alan, sıcaklık değişimi, basınç vb.) spin’leri etkiliyorsa, bu değişim ölçülerek çevrede olup bitenler tespit edilebilir.

Çin’in geliştirdiği sistem, işte bu kuantum temelli spin değişimlerini ölçerek çevresel manyetik sapmaları tespit eden bir sensöre dayanıyor: Coherent Population Trapping (CPT) tipi bir atomik manyetometre. Rubidyum atomlarının enerji seviyeleri, çevredeki manyetik alanlara bağlı olarak değişiyor ve bu değişimler mikrodalga sinyalleriyle okunabiliyor.

Weihai açıklarında yapılan testlerde, bu sensör drone’a bağlanarak 400x300 metrelik bir alanda olağanüstü bir hassasiyetle (0.849 nanotesla) denizaltı benzeri manyetik anomali haritalaması yaptı. Üstelik bu sonuç, iki bağımsız ölçüm arasında %99.8 tutarlılıkla tekrarlandı.

Denizaltılar gibi büyük metal kütleler ve motorlar, hareket ederken Dünya’nın doğal manyetik alanında çok küçük ama ayırt edilebilir bozulmalar yaratır. Kuantum sensörler işte bu manyetik “dalgalanmaları” haritalayarak görünmeyeni görünür hale getiriyor.

Asıl mesele şu: Bu teknolojiler kimin elinde, hangi amaçla kullanılacak? Görevimiz -eğer kabul edersek- artık yalnızca bilgi üretmek değil; teknolojiyi kurgudan gerçeğe, barıştan güvenliğe doğru yönlendirebilmek.

Filmden Gerçeğe

Tom Cruise’un yapay zekaya karşı verdiği mücadeledeki kurgu dünyası ile Çin’in gerçek dünyada gösterdiği teknoloji arasında ürkütücü bir paralellik var. Kurgu, yalnızca eğlence değil; aynı zamanda gelecek senaryolarının provasını da yapıyor.

Günümüzde kuantum mühendisliği, sadece atomları anlamakla kalmıyor; onları aktif olarak kullanan, ölçen, sabitleyen ve yorumlayan bir teknoloji düzeyine evrildi. Artık atomun davranışı, askeri stratejileri belirleyebilecek kadar değerli hale gelmiş durumda.

Gelecek Ne Getirecek?

ABD bu alanda hem kendi kapasitesi hem de Avustralya, Kanada, Almanya, Japonya gibi müttefiklerinin katkısıyla ciddi bir üstünlük sağlamış durumda. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nün (IISS) kapsamlı değerlendirmesine göre, ABD önümüzdeki on yılda Çin’in önünde kalmaya devam edecek gibi görünüyor. Ancak bu tablo, Çin’in bazı alt alanlarda yukarıdaki gibi sürpriz atılımlar yapma ihtimalini dışlamıyor. Bu nedenle teknolojik rekabetin nabzı artık sadece laboratuvarlarda değil, aynı zamanda uluslararası iş birlikleri ve stratejik önceliklerle de atıyor.

Çin’in sistemi henüz zorlu deniz koşullarında, elektromanyetik karmaşada veya hareketli hedefler karşısında tam olarak test edilmiş değil. Ancak gösterdiği potansiyel, sadece askeri değil; doğal kaynak arama, deprem takibi ve denizaltı araştırmaları gibi pek çok barışçıl uygulamayı da kapsıyor.

Asıl mesele şu: Bu teknolojiler kimin elinde, hangi amaçla kullanılacak?

Görevimiz -eğer kabul edersek- artık yalnızca bilgi üretmek değil; teknolojiyi kurgudan gerçeğe, barıştan güvenliğe doğru yönlendirebilmek.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Yapay ZekaMission Impossible

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy İhtiyaç olan tek şey: Samimi bir görüşme
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    Herkül Millas
    Herkül Millas Milli açıklamaların yetersizliği
    Deniz Nas
    Deniz Nas Dönüşen CHP, sol popülizm ve Özgür Özel
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Hakimiyet saplantısı, hassasiyet değildir
    Semih Çoban
    Semih Çoban Bir öğle arası: Stephansplatz’da 20 dakika
    Aydan Bakan
    Aydan Bakan Pijamalı balon
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı