Geçtiğimiz hafta bu sayfada Ekrem İmamoğlu’nun en büyük sorununun kendisi hakkında CHP taban ve çevresinde var olan “güven” sorunu ve kimi negatif “algı” olduğunu ifade etmiştim. Yine aynı yazıda kendisi ve çevresinin, var olan bu güven sorununu aşmak, negatif algıyı değiştirmek için neredeyse hiçbir şey yapmadığını da.
Bu durum bana kendisi ve çevresinin ya güven sorunu ve negatif algıyı ciddiye almadığını ya da önemsemediğini düşündürtüyor. Umarım haklı çıkarlar, umarım bunlar benim yanlış okumalarımdır.
Belki de kendisi ve çevresinin en çok güvendiği durum, İmamoğlu’nun siyasi olarak “vazgeçilmez”, “gerekli” ve “güçlü” bir siyasi aktör olduğudur.
İtiraf edelim İmamoğlu, olağanüstü bir durum ortaya çıkmazsa Türk siyasi hayatının geleceğinde yer alacak güçlü isimlerden birisidir. Ama durum kendisini tek başına vazgeçilmez yapmaz.
İmamoğlu’nun vazgeçilmez hale getirecek bizatihi İmamoğlu’nun kendisi olacaktır. Yapacağı tercihler, kendine çizeceği siyasi yol haritası olacaktır.
Şu anda kamuoyunda İmamoğlu denediğinde birden çok siyasi rol atfediliyor kendisine.
Bunlar;
- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı,
- CHP Genel Başkanlık adaylığı ve
- Bir bütün olarak muhalefetteki değişim arayışının sembolik taşıyıcılığı.
Kendisi bu rollerin bir kısmını ya da hepsini sahipleniyor mu, taşımak istiyor mu bilmiyorum. Ama açıkça reddetmiyor.
Ama İmamoğlu’nun kendisinin atfedilen rollerden birini tercih etmeyip ya da öncelik vermeyip, sıralama yapmadan hepsine birden soyunması açıkçası büyük bir zaaftır.
İmamoğlu her üç role talip olsa –aksi bir açıklama henüz yok- da kendisi ile ilgili tek gerçek; halen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu ve bu görevi bir dönem daha yapmak istediğidir.
Nitekim aldığım bilgi kendisinin iki-üç gün sonra yani Salı-Çarşamba günü belediye başkanlığı adaylığını yeniden açıklayacak. İmamoğlu’nun siyaseten güçlendirecek olan aynı anda her biri diğeri kadar önemli olan üç role birden talip olmak değil en yakın ve önemli olanı gerçekleştirmek olacaktır.
O da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığıdır.
Çünkü İmamoğlu bir parti liderinden çok icraatı seven, hizmet üretmekten mutlu olan ve insanlara dokunan bir liderdir. Parti liderliği de bir siyasi hareket başlatmak da kendisinin içine sinecek roller olmayabilir.
Bu açıdan kendisine atfedilen üç role birden değil tek ve gerçekleşmesi en yakın olan hedefe yani İstanbul Belediye Başkanlığı’na kilitlenmek İmamoğlu’nu zayıflatmaz tam tersine güçlendirir.
Hedefi belirlemek ve onun için çalışmaya başlamak, aynı zamanda ona duyulan güven sorunu ve negatif algıyı değiştirmek için de önemli bir ilk adım olacaktır.
Tabi burada önemli bir adım da İmamoğlu ve Genel Merkez arasında var olan soğuk rüzgarın sona ermesidir.
Çünkü sadece İmamoğlu değil CHP seçmeni de muhalefet seçmenleri de İstanbul başta olmak üzere belediyelerde başarının tekrarlanmasını, hatta artmasını beklemektedir.
Elbette hedefini kısa vadeli olarak teke indirmek, diğer rolleri unutması anlamına gelmiyor kuşkusuz ama kaçınılmaz olarak bir tercih yapması her şeyden önce kendi siyasi yol haritası için olumlu olacaktır. Diğer roller açık biçimde kendisi eğer içinde olmak istiyorsa pekala olabilir ama bu süreçte o rollerin esas taşıyıcısı İmamoğlu değil aynı hassasiyeti hisseden siyasi ve düşünsel yol arkadaşlarının önceliği olmalıdır.
Unutmayalım ki, gerek CHP’de değişim gerekse yeni muhalif siyasallaşma ancak yeni “söz”, “fiki” ve onları dillendiren yeni bir “kadro” ile olur.
Son olarak şunu ifade edelim; başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP, eğer İstanbul’u yeniden kazanmak istiyorlarsa; parti örgütü İmamoğlu ile İmamoğlu da parti örgütüyle uyumlu çalışmak durumundadır. Sürmekte olan İstanbul kongresi sürecinde bu hassasiyete dikkat edilmelidir. 2019’da başarı böyle geldi.
Tabi bir de İstanbul İttifakı’nı yeniden inşa etmekle…

Yorum Yazın