Modern dönemde insanlığın en büyük kazanımı, sekülarizm, laiklik, bilim ve akıl anlayışlarının gelişmesidir. Aklını kullanmayan ve esas almayan bir zihniyet, özgürlüğü, barışı, hukuku ve medeniyeti gerçekleştiremez. Aklı reddeden, insanın özgür birey olmasını inkar eden, özgürlük, barış ve hukuk değerlerine tamamen yabancı, şiddeti, talanı ve tahakkümü kutsayan bedevi bir anlayışın, laikliği ve sekülarizmi redddetmesi kaçınılmazdır. Laiklik, bedevi doğmatizmin tasfiye edilerek, akıldışılığın, insanüstücü kurguların, teokratik despotizmlerin, siyasete, devlete, eğitime, kültüre, kadına, aileye tahakküm etmemesidir.
Medeniyetin kaynağı ve aktörü, birey, akıl, hukuk ve bilimdir. Birey, aklını kullanarak nasıl yaşayacağına karar veren ve tercihler yapan özgür ve akıllı insandır. İnsanın aklını kullanmasına izin vermeyerek insana rağmen insanın dışında insan için en doğru ve iyi kuralları, kurumları ve kaynakları ürettiklerini iddia eden kabilevi kurgular ve kültürlerin karşı olduğu esas şey, kendi değerlerini oluşturan, hayatı köhnemiş ve köleci kalıblara sığdırmayan, coşkulu ve tutkulu bir şekilde hayattan ve dünyadan haz alan akıllı ve mutlu bireylerin olmasına engel olmaktır.
Aklını kullanan özgür birey, aktif, yaratıcı ve dinamik insandır. Aklını kullanan insan, kendi yaşam stilini aklıyla, emeğiyle, tecrübesiyle oluşturmak için kendisini sürekli olarak yeni tecrübelere, fikirlere, duygulara ve pratiklere açık yapmaktadır. Aklını kullanan birey, hiç tanımadığı ve bilmediği kişiler, kurumlar ve kaynaklar tarafından tarihin bilinmeyen zamanlarında ve yerlerinde üretilen, uydurulan ve dayatılan kurguları kabul eden, onlara teslim olan ve itaat eden pasif ve etkisiz bir asalak olmayı erdem, ahlak ve kimlik olarak kabul etmemektedir. Laiklik, insanın asalak olmaktan çıkarılarak özgür, aktif, yaratıcı birey haline gelmesinin imkanlarını hazırlayan modern ve medeni bir zihniyettir. Bireyin aklını kullanmasına izin vermeyerek akıl yerine sahte, temelsiz, gereksiz ve verimsiz yalanlar, yanılsamalar ve yanılgılar icat eden modern, seküler, bilimsel ve rasyonel olmayan kabilevi kalıblar, insanı asalak ve salak yapmaktadır. İnsanın asalaklıktan ve salaklıktan kurtulması için aklını kullanması, kendi hayatına dair kararlar verme olgunluğuna erişmesi, hukuk, siyaset, eğitim, ekonomi, kültür ve toplum hayatını akılla, bilimle, araştırmayla, bilimsel verilerle, gerçekçi ve pratik bir şekilde geliştirmesi, değiştirmesi ve yenilemesi gerekmektedir.
Yüzyıllar boyunca insanlık, doğru olduğu sanılan kaynaklar, kalıblar ve kurallar yüzünden aklını kullanmayan, duygu ve düşünme yeteneğini geliştirmeyen, yaratıcılığının farkında olmayan, kendi hayatına dair kararlar veremeyn ve tercihlerde bulunamayan çocuksu bir duruma mahkum edildi. Aydınlanmayla birlikte insanın aklını kullanmasına cüret ve cesaret etmesi gerektiği fikri geliştirilerek insanlığın çocuksuluktan kurtularak salak ve asalak olmayan özgür birey olma şeklinde olgunlaştırıcı ve yaratıcı bir anlayışa varıldı. Modern medeniyetin temelleri olan sekülarizme, akla, bilime, demokrasiye, özgürlüğe, barışa ve hukuka karşı olan kolektivist bedevi zihniyet, insanlığı çocuksuluğa mahkum, salak ve asalak halde yaşamayı kader olarak dayatmaktadır.
Kolektivist bedevilik, teokratik ve doğmatik despotizmi sınırladığı için laikliğe, modernliğe ve demokrasiye karşı çıkmaktadır. Laiklik, sadece doğmatizmin ve devletin birbirinden ayrılmasından ibaret değildir. Bireyin ve toplumun, din ve devlet ayrılığı anlayışını benimsemesi, doğmatizmin eğitimin, siyasetin, hukukun, devletin ve toplumsal hayatın kaynağı ve kendisi haline gelmeyeceğini kimlik ve kültür olarak içselleştirmesi anlamına gelmektedir. Laiklik, laik birey, laik toplum ve laik devlet üçlüsünün varlığını gerektiren bir medeniyet halidir. Teokratik despotizmi benimseyen kitlelerin hakim olduğu yerlerde laik toplum ve laik devletin olması mümkün değildir. Teokratik despotizm zihniyeti, birey ve toplumsal hayatta etkinliğini sürdürerek devlete ve siyasete hakim olmak için laikliğin bireyin değil, devletin niteliği olduğu şeklinde yapay söylemlerle kendisine siyasal ve sosyal hayatta kendisine geniş nüfuz alanı açmayı amaçlamaktadır.
Laiklik, bireye, devlete ve topluma teokratik ve despotik doğmaların ve kurguların hakim olmamasıdır. Demokrasinin, barışın, özgürlüğün ve hukukun ekseni, laikliktir. Otoriteryanizmin, totaliteryanizmin, faşizmin, teokratik despotizmin ve popülizmin dünyada yükselişe geçmesinin arkasında laikliğin, sekülarizmin, aklın ve bilimin gerilemesi vardır. Akıl, bilim ve sekülarite geriledikçe toplumlar, salak ve asalak yığınlara dönüşerek düşünmeyen, akletmeyen, karar ve tercih yapamayan, itaati tek erdem sayan kölelere dönüşmektedirler. Laiklik, ahlaksız köleciliğe karşı insan olma, insan kalma ve insan olarak yaşama anlayışıdır.

Yorum Yazın