Geçen ay Rusya'nın başkenti Moskova'da düzenlenen ve Eurovizyon’a alternatif olarak kurgulanan İntervizyon Şarkı Yarışması, Rusya'nın Ukrayna savaşıyla bozulan uluslararası imajını düzeltme çabası olarak görülebilir. Yarışmanın bir başka boyutu ise Eurovizyon’un liberal ve zaman zaman kışkırtıcı değerlerine karşı, aile ve cinsiyet rolleri de dahil olmak üzere geleneksel değerleri öne süren bir alternatif kültür sahnesi sunması.Yarışmanın bu yönü, yalnızca müzik tercihleriyle değil, LGBT+ temsillerine mesafe koyan ve “aile” vurgusunu öne çıkaran diliyle de dikkat çekti.
İntervizyon ile ilgili görüşlerimi başka bir platformda (Panorama Görüş) yazmıştım[i]. Ancak son günlerde medyaya sızan yargı reformu taslağında yer aldığı iddia edilen LGBT+ düzenlemeleri üzerine bu konu yeniden gündemime girdi. Zira kültürel değerler üzerinden şekillenen siyaset, yalnızca Rusya’da değil, Türkiye’de de giderek benzer bir yönelime işaret ediyor. Henüz Meclis’e sunulmamış olsa da söz konusu yasa taslağı LGBT+ kimliklerin kamusal görünürlüğünü sınırlamayı, “aile kurumunun ve toplum yapısının korunması” gerekçesiyle ifade özgürlüğüne kısıtlamalar getirmeyi öngörüyor[ii]. Bu yaklaşım, Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı kültürel dönüşümün bir uzantısı.
İlginç olan, Rusya’nın bu kültürel çizgiyi geçmişte tam tersine izlemiş olması. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Batı ile yakınlaşma arayışına giren Rusya, 1994’ten itibaren Eurovizyon’a katılmaya başlamıştı. 2003 yılında ülkeyi temsil eden pop grubu T.A.T.u., lezbiyen imajıyla sahneye çıkmış; hem Rusya’da hem Avrupa’da büyük tartışma yaratmıştı. O dönem Moskova, Batı’nın popüler kültürüne entegre olmayı hedefliyordu; LGBT temsili bile bir modernleşme sembolü olarak kullanılmıştı. Bugünse aynı ülke, cinsiyet kimliği ve yönelim konularını kriminalize eden yasalarla bu temsilleri cezalandırıyor. Yani T.A.T.u.’nun sahne aldığı Rusya ile İntervizyon’u organize eden Rusya arasında sadece yirmi yıl değil, bambaşka bir kültürel paradigma farkı var.
Rusya’nın bu kültürel dönüşümü, Türkiye’de son yıllarda yaşanan yön değişimiyle de dikkat çekici benzerlikler taşıyor. Türkiye’nin 2012’de Eurovizyon’dan çekilmesi, yalnızca bir müzik yarışmasından değil, Batı kültürel kamusallığından da geri çekilişin sembolüydü. Resmî gerekçe “oylama sistemine güvensizlik” olarak açıklanmıştı, ancak yarışmanın LGBT+ temsilleri ve cinselliği açık biçimde sahneye taşıması, Ankara’daki muhafazakâr siyaset için rahatsızlık yaratmıştı. O günden sonra Türkiye’nin kültürel yönelimi giderek değişti: “yerli ve milli kültür” söylemi güçlendi, uluslararası festivallere mesafe koyuldu, Onur Yürüyüşü gibi LGBT+ temalı etkinlikler yasaklandı. Türkiye Eurovizyon’a katılmadığı halde iktidar çevrelerince yarışmanın hedef alınması devam etti.[iii]
Bu dönüşümün son halkalarından biri, 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesi oldu. Devletin resmi söyleminde “aileyi güçlendirme” olarak sunulan bu tema, aslında geleneksel aile anlayışını merkeze alıyor ve LGBT+ bireyleri bu çerçevenin dışında konumlandırıyor. “Aile” burada sadece bir toplumsal kurum değil, ideolojik bir sınır çizgisi işlevi görüyor: kimlerin “bizden” sayılacağı, kimlerin dışarıda kalacağı bu sınırla belirleniyor. Kültür politikası giderek bu sınır etrafında şekilleniyor. Sanat fonları, medya içeriği, eğitim ve yasal düzenlemeler aynı “değer koruma” söyleminin etrafında birleşiyor. Batı’ya karşı kültürel özerklik iddiası ise kültürel homojenlik arayışına dönüşüyor.
İntervizyon, Rusya açısından tam da bu yönelimin kültürel biçimi. Yarışmada tüm ülkeler kendi dillerinde şarkı söyledi; sahne estetiği milliyetçi ve geleneksel motiflerle bezenmişti. Kapanış şovlarında Ortodoks kilisesi bile kendine yer buldu (evet, bir Eurovizyon fanatiği olarak İntervizyon’u da baştan sona izledim!). İntervizyon bu anlamda yalnızca bir şarkı yarışması değil, ideolojik bir sahne. Rusya, Ukrayna savaşıyla zedelenen imajını kültür üzerinden onarmaya çalışırken “aile”, “inanç” ve “gelenek” kavramlarını siyasi bir dilin parçası haline getiriyor. Bu da kültürü, kimliğin korunması gereken bir cephesi haline dönüştürüyor.
Türkiye’nin kültürel söyleminde de bu “koruma” dili giderek belirginleşiyor. Eurovizyon’dan çekilme kararından bu yana “Batı’nın ahlaki çöküşü” anlatısı sıkça tekrarlanıyor; kültürel üretimde “aile”, “milli değerler” ve “gelenek” temaları merkezde yer alıyor. TRT dizilerinden RTÜK kararlarına kadar birçok alanda, kültürel çeşitliliğin yerine “değer birliği” vurgusu öne çıkıyor. Kemal Sunal filmlerindeki en masumane ifadeler küfür gibi sansürleniyor; masalardaki kadeh görüntüleri buzlanıyor. Bu süreçte RTÜK’ün kararları, festival yasakları ve sansür uygulamaları kültürel alanın giderek politikleştiğini ve daraldığını açık biçimde gösteriyor.
Son günlerdeki LGBT+ yasa tartışmaları ve 2025’in Aile Yılı ilanı, bu söylemin kurumsallaşma eğilimini gösteriyor. Bu konu LGBT+ bireylerin hakları açısından elbette çok önemli ve yasal bir düzenleme olarak olası etkileri çok iyi analiz edilmeli. Benim burada tartıştığım şey, bu düzenlemenin yalnızca hukuki değil, kültürel bir tercih olması: hangi değerlerin meşru kabul edileceği, hangilerinin dışarıda bırakılacağına dair bir duruş. Bu duruş, Türkiye’nin kültürel yönünü belirleyecek kadar önemli.
Kültür artık siyasetin yumuşatıcı yüzü değil; ideolojik sınırlarını belirleyen bir alan haline geliyor. Türkiye bir gün Eurovizyon’a geri döner mi ya da İntervizyon’a katılır mı, bilemiyorum. Asıl mesele, hangi yarışmaya katıldığımız değil; hangi değerleri alkışladığımız.
[i] Rabia Karakaya Polat, "İntervizyon: Hibrit Savaşın Gölgesinde Bir Şarkı Yarışması – Rabia Karakaya Polat" Global Panorama, Çevrimiçi Yayın, 14 Ekim 2025, https://www.globalpanorama.org/2025/10/intervizyon-hibrit-savasin-golgesinde-bir-sarki-yarismasi-rabia-karakaya-polat/
[ii] MLSA’dan 11. Yargı Paketi’ndeki LGBTİ+ ayrımcılığına dair değerlendirme: https://bianet.org/haber/mlsadan-11-yargi-paketindeki-lgbti-ayrimciligina-dair-degerlendirme-312612
[iii] Devlet Bahçeli'den Eurovision tepkisi: 3. türün tedavüle çıkması ibret levhası olmuştur: https://gazeteoksijen.com/turkiye/devlet-bahceliden-eurovision-tepkisi-3-turun-tedavule-cikmasi-ibret-levhasi-olmustur-211238

Yorum Yazın