Dünya tam bir siyasi fırtınadan geçiyor. Soğuk Savaştan sonra azalan jeopolitik gerilimler, demokratikleşme ve küreselleşme çabaları arkasından gelen bu fırtına adeta dünyayı şoka uğrattı. 11 Eylül saldırısı, 2008 ekonomik krizi ve Covid-19 pandemisi derken esen ılık demokrasi rüzgarlarıyerini bir tipiye bıraktı. Artan jeopolitik çatışmalar, küresel ekonomideki belirsizlikler ve sosyal eşitsizliklerin derinleşmesine eşlik eden ekolojik kriz, yaygın dezenformasyon, hızlı teknolojik değişimler ve yükselen otoriter yönetim anlayışları bu fırtınayı oluşturan başlıca nedenler. Ancak, en tehlikeli olan ise demokratik değerler, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi insanlık için hayati olan alanlarda yaşanan gerileme ve kırılmalar oldu.
Günümüz dünyasında demokrasi ve demokratikleşme süreçlerinin kriz içinde olduğu aşikâr. İnsanlık tarihinin belki de en büyük kazanımları olan demokratik değerler, temel haklar ve hukukun üstünlüğü tehdit altında. Bu kazanımlar dünya genelinde yürütülen mücadeleler ile elde edildi. Buna rağmen, siyasete ve demokratik kurumlara olan güven ve memnuniyet düzeylerinin azalması vatandaşları ya umarsızlığa ya da otoriter eğilimlere sevk ediyor. Bunların arkasında ise 21. yüzyılın artan karmaşık sorunlarına hala 19. ve 20. yüzyıla ait fikirler ve kurumlar ile çözüm üretme çabası yatıyor. Temsili demokrasi ve klasik bürokratik yapılar günümüzün karmaşık sorunlarını çözmekte ve farklı kesimlere güven vermekte yetersiz kalıyor.
Öte yandan demokratik değer ve kurumların korunması, yenilenerek canlandırılması için arayış ve gayretler de ufukta beliriyor. İkinci dünya savaşından sonra kurulan ve Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi yakın zamanda kayda değer bir arayış içerisine girdi. İlk olarak, 16-17 Mayıs 2023 tarihlerinde Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet Başkanları İzlanda’nın Reykjavík şehrinde toplandı. Liderler, Avrupa Konseyi’nin insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti alanındaki çalışmalarını güçlendirme konusunda uzlaşarak Reykjavík Bildirisine imza attılar. Bu bildiride demokratik güvenliğin temel ilkeleri ile belirli öncelikler ve eylemler tayin edildi. Söz konusu Bildirinin önemli ve farklı olan yanlarına kısaca değinmek yerinde olacaktır.
En başta temsili demokrasinin müzakereci ve katılımcı demokrasi biçimleri ile desteklenmesi gerektiği öncelik olarak tanımlandı. Demokrasiyi salt seçimlere ve yönetici temsilcilerin seçilmesine indirgeyen yaklaşımın aşılması, güçlendirilmiş bir demokrasi anlayışına ihtiyaç olduğu ortaya konuldu. Demokratik kurumların korunması için farklı kesimlerin yönetime katılımı ve beklentilerinin kapsanmasına özel vurgu yapıldı. Aşırı güç yoğunlaşmasına karşı yasama, yargı ve yürütme arasındaki ayrımın korunarak güçlendirilmesi vurgulandı. Siyasi seçilmişler ile bürokratların yüksek etik standartlara tabi kılınması, daha fazla hesap verebilir olması ve denetlenmesi için önlemler alınması gerektiğinde uzlaşıldı. Çoğunlukla ihmal edilen bir olgu olan, demokrasi için yatırımlar yapılmasının lüzumlu olduğu kabul edildi. Yurttaş eğitimleri düzenlemek, gençler ve diğer az temsil edilen grupların siyasete katılımı için desteklenmeleri için kaynak tahsis edilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca, demokrasi için inovasyon yapılması ve çağa uygun yönetim pratiklerinin hayata geçirilmesi öncelik olarak belirlendi. Elbette, bu Bildirinin uygulanması yine ulusal hükümetlerin inisiyatifine bırakıldı. Ancak, bir vizyon ve temel ilkeler bütünü olarak Reykjavík Bildirisi tüm demokratik güçler için değerli bir referans ve yol haritası olma niteliği taşıyor.
Bunun devamında, Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği demokrasiyi yenileyerek korumak ve canlandırmak için Mayıs ayında “Yeni Bir Demokratik Pakt İnşa Etmek” adlı bir rapor yayınladı. Raporda bu fırtınalı dönemde Avrupa Konseyi’nin 46 üyesi ile bir deniz feneri olması gerektiği vurgulandı. 2026 yılının sonunda tamamlanacak bir dizi faaliyet ve istişare sonrasında ortak strateji belirlenmesi kararlaştırıldı. Raporda dikkat çeken bir nokta üzerine çokça düşünmek ve içeriğini doldurmak değerli olacaktır. Demokratik güvenlik olarak ifade edilen bu nokta, en temelde demokratik değerlerin, özgürlüklerin ve kurumların dayanıklılığını genel güvenliğin bir parçası olarak ele alındı. Demokratik güvenlik ise özgür ve adil seçimleri, bağımsız mahkemeleri, özgür medyayı, yolsuzlukla mücadele stratejilerini, sosyal adaleti ve siyasal yaşama aktif katılımı ifade ediyor. Demokratik güvenliğin en temelde vatandaşların demokrasiye olan güven ve inancın korunmasından geçtiği de ifade ediliyor. Demokrasinin korunması en başta, demokratik kurumlara güvenin güçlendirilerek tesis ve sürekli korunmasına bağlanıyor.
Bunu tekrar teyit edercesine, 13-14 Mayıs 2025’te, Lüksemburg’da toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de gümüz dünyasında demokrasinin korunmasında en büyük zorluğun “demokrasiye olan vatandaş güvenini nasıl yeniden tesis edebiliriz?” sorusu olduğunu ilan etti. Kısacası, Avrupa’da demokrasiyi korumak ve yenileyerek canlandırma çabası en temelde güven kavramının demokratik güvenliğe bağlanması ve demokrasi ile güvenliğin iç içe geçtiğinin vurgulanmasına bağlandı. Bu tespit ise Yeni Demokratik Pakt İnşasının zeminini oluşturuyor.
Avrupa Konseyi’nin ortaya koyduğu çabaların amacı demokrasiyi yeniden icat etmek değil.Demokratik değer ve pratiklerin temellerini güçlendirmek. Demokrasiyi topluma yaymak, yaşam biçimi haline getirecek yenilik ve kaynakların harekete geçirilmesini teşvik etmek. Bunun için güven veren siyaset ve yönetimin gelişmesine ön ayak olmak. Salt seçimlere ve çoğunlukları temsil eden yöneticilerin iradesine indirgenmeyen bir demokrasi kültürünü yaymak. Bunun için demokratik güvenliği sağlamak, işe yarayan çözümleri güçlendirmek ve yeni çözümler üretmek için çabalamak. Konsey, yürüttüğü yeniden inşa çabası ve çalışmalarının da demokratik ve kapsayıcı olması için 2026 yılının sonuna kadar bir dizi istişare çalışması gerçekleştirecek.
Söz konusu çabanın nihai hedefi ise; demokrasinin güvene dayalı ve dayanıklı olarak daha iyi işlediği, daha geniş toplumsal kesimlere yayıldığı ve herkesi kapsadığı bir kıtayı inşa etmek. Bu iddialı vizyon ve söylemler abartılı bulunabilir. Ancak, temsili demokrasinin yarattığı hayal kırıklıkları ve karşılamadığı beklentiler ile yeterli bir demokrasi modeli olmadığını kabul etmesi açısından önemli. Bunu aşmak için 46 ülkede adeta bir seferberlik ilan ederek kolları sıvamış olması. Bunun için ulusal hükümetler, sivil toplum kuruluşları ve halkla istişareler yapmaya girişmesi. Demokratik güçlerin çaresiz ve edilgen olmadığını hatırlatması.
Rapor ortaya koyduğu belirli ilkeleri, öncelikleri ve pratik faaliyetler nedeniyle bir dilekler manzumesi değil. Durumun böyle olmadığını göstermek için Pakt’ın ortaya koyduğu temel bileşenleri ve önermeleri paylaşmakta yarar var. Bunun için aşağıda Rapor’daki temel başlıklar ve ilgili önermeler özetlendi.
1. DEMOKRASİYİ ÖĞRENMEK VE UYGULAMAK
• Eğitim, hem resmi hem gayri resmi yollarla demokratik katılımı teşvik etmek. Siyasi, kuşaklar arası, kültürel ve dijital ayrımlar arasında kapsayıcılığı ve diyaloğu savunmak.
• Farklılıklar arasında diyalog ortamı yaratmak. Eleştirel düşünmeyi teşvik etmek, farklı sesleri duyurmak ve muhalefet alanını korumak.
• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin değerlerine ve Reykjavík Bildirisi’nin 10 Demokrasi İlkesine dayalı ortak bir demokrasi vizyonu inşa etmek. İnsan onuru ve çoğulculuğu merkeze koymak; kültürel ve tarihsel farkındalığı teşvik etmek.
• Vatandaşları güçlendirmek. Yurttaşlık eğitimi, dijital ve medya okuryazarlığı ile bireyleri bugünün karmaşık bilgi ortamında yön bulabilecek donanıma kavuşturmak.
• Genç liderliği ve katılımı yükseltmek. Yeni nesilleri demokratik yaşama bağlayan yenilikçi araçlar ve kapsayıcı anlatılarla yurttaşlık bilincini geliştirmek.
2. DEMOKRASİYİ KORUMAK
• Demokratik kurumlara güveni yeniden inşa etmek. Şeffaflık, kapsayıcılık, hesap verebilirlik ve vatandaşların ihtiyaçlarına gerçek yanıtlar sunmak. Düşmanca dış etkileri ve müdahaleleri engellemek.
• Dezenformasyonla mücadele etmek ve kamusal tartışmayı korumak. Vatandaşların doğru bilgiye erişimini sağlamak; özgür ve çoğulcu medya ortamını desteklemek.
• Hukukun üstünlüğünü savunmak. Yargı bağımsızlığını korumak, seçim bütünlüğünü güvence altına almak ve adaleti demokrasinin vazgeçilmez temeli olarak sürdürmek.
• Yolsuzlukla kararlı mücadele etmek. Güveni zedeleyen ve kurumları içten çürüten bir tehdit olarak ele almak.
• Herkes için sosyal hakları teşvik etmek. Sosyo-ekonomik eşitsizliklerin demokrasiye olan güveni nasıl aşındırdığını ele almak ve kimseyi geride bırakmamak.
• Eşitlik ve kapsayıcılığı ilerletmek. Kadınların ve dışlanmış grupların demokratik yaşamın her alanında tam katılımını ve temsiliyetini sağlamak.
3. DEMOKRASİ İÇİN YENİLİK
• Dijital teknolojileri – yapay zekâ dahil – olumlu amaçlar için kullanmak, kötüye kullanım ve zararlı etkilerle mücadele etmek.
• Vatandaşları katılımcı ve müzakereci modellerle sürece dahil ederek demokratik yenilikleri teşvik etmek, demokrasiyi bugünün zorluklarına uyarlamak.
• Dünyadaki umut verici demokratik uygulamaları sergilemek, özellikle Küresel Güney’den gelen bilgi ve liderliğe vurgu yapmak.
• İklim değişikliği, kirlilik ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi üçlü gezegen krizini ele almak ve bunun demokrasinin dayanıklılığı üzerindeki derin etkisini kabul etmek.
• Toplumsal zekâyı harekete geçirmek: Demokrasi geleceğini hayal etmek, keşfetmek ve birlikte şekillendirmek için yaratıcı araçlar (örneğin senaryo oyunları) kullanmak.
Yukarıda sıralanmış öncelikli hedefleri hayata geçirmek için ulusal hükümetler uzlaştı. Ancak, değişim kurumsal sistemlerle değil, insanlarla başlar. Söz konusu öncelikleri her ölçek (mahalle, belde, ilçe, il, ülke ve sınırlar üstü) ve sektörde (kamu, sivil, özel sektör ile akademi ve medya dahil) gözetmek, bu çabaya farklı açılardan katkı ve destek vermek demokratik siyaset ve yönetimin canlanmasına katkı yapacaktır. Bunun için mücadele vermek, sabırla emek sarf etmek ve iş birlikleri geliştirmek daha iyi bir gelecek derdi olan herkesin gündeminde olmalı.
Rapor’un yayınlanmasından kısa süre sonra, 23 Eylül 2025’de Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye Belediyeler Birliği ve Argüden Yönetişim Akademisi Ankara’da bir çalıştay düzenledi. Bu çalıştay kapsamında, Yeni Bir Demokratik Pakt İnşa Etmek raporu hakkında katılımcılara bilgi verildi. Yeni Yerel Demokrasiye Doğru adlı Çalıştayda, Avrupa genelinde ve Türkiye’de demokrasinin yerelden başlayarak güçlendirilmesine yönelik tespit ve çözüm önerileri ele alındı. Düzenlenen çalıştayda; merkezi yönetim temsilcileri, belediye başkanları, meclis üyeleri ve bürokratlar ile sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerden temsilciler olmak üzere 100’ün üzerinde katılımcı yer aldı ve katkı sundu.
Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi Genel Sekreteri Mathieu Mori’nin açılış konuşmasında “Bu tarz istişare ve katkı süreçlerinin demokrasinin korunarak güçlendirilmesine değerli katkılar vereceğinin” altını çizdi. Hazırlanacak çalıştay raporu elde edilen tespit ve önerileri ortaya koyacak, sonrasında ise Avrupa Konseyi, üye ülkeler ve Türkiye kamuoyu ile paylaşılacak.
Esas değerli olan ise Avrupa’dan başlayan demokrasiyi koruma ve yenileyerek canlandırma çabalarının kısa sürede Ankara’ya yansımasıdır. Özellikle, gündelik hayata en yakın olan kamu kurumları olan belediyelerin Avrupa Konseyi’nin ortaya koyduğu ortak vizyon ve stratejinin yerel bağlamda daha dayanıklı ve güçlü bir demokrasinin zemin bulmasında kritik rol oynayacaktır. Daha demokratik bir geleceğin yerelden beslenmesi ve sürdürülebilir kılınması daha olası olacaktır. Çünkü, demokrasi bir sistem veya kurallar bütününden çok ortak yaşam kültürü ve yaşayış biçimidir. Siyasetin daima yerel olduğu gerçeğini anımsarsak, demokratik enerji ve çabaların yerel düzeyde ve gündelik hayat içerisinde korunması, yenilerek canlanması ve güçlendirilmesi önemli bir umut kaynağı olacaktır.






























Yorum Yazın