Mali kuralın olmadığı bir ekonomide bütçe disiplini için tek yasal çıpa olan “borçlanma limiti” yine değiştiriliyor.
Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen yeni “torba” kanun teklifi ekonomi gündeminde öne çıktı. Teklif ağırlıklı olarak vergi ile ilgili düzenlemeleri içerdiği için dikkatler de ister istemez o alana yöneldi.
Ancak, teklifte gözden kaçmaması gereken, çok önemli bir düzenleme var: 2025 yılı borçlanma limiti yükseltiliyor. Yani; Hazine’nin yıllık borçlanma yetkisi genişletiliyor.
Bir Kanun Maddesinden Fazlası
Borçlanma limiti, 4749 sayılı kanunun 5. maddesi uyarınca ilgili yılın bütçe kanunundaki başlangıç ödenekleri ile tahmin edilen gelirler arasındaki farktır.
4749 sayılı kanun, borç yönetiminin ihtiyaçları doğrultusunda bu limite sınırlı bir esneklik tanıyor. Buna göre borçlanma limiti yıl içinde Hazine ve Maliye Bakanının onayı ile yüzde 5 oranında artırılabiliyor. Bu yeterli gelmezse, Cumhurbaşkanı kararı ile ilave bir yüzde 5'lik artış daha yapılması mümkün. Bu iki kademeli artışın ötesine geçmek ise ancak kanun değişikliği ile mümkün olabiliyor.
Şimdi, Meclis gündemine gelen yeni bir kanun teklifi ile tam da bu yapılıyor.
Türkiye ekonomisinde bütçe disiplinini sağlamaya yönelik bir “mali kural” (fiscal rule) bulunmuyor. Bu yoklukta, devletin yapacağı net borçlanma (borçlanma – anapara ödemesi) için bir yasal limit belirleyen 4749 sayılı Kanun’un 5. maddesi elimizdeki en güçlü ve tek yasal çıpa. Bu bağlamda mali disiplinin sınırını somut bir şekilde çizen borçlanma limiti bir kanun hükmünden fazlasını ifade ediyor.
2025 İçin 595 Milyar TL Ek Limit
Gündemdeki kanun teklifinin 17. maddesi, 4749 sayılı Kanuna “Geçici Madde 42”yi eklemeyi öngörüyor. Bu madde, 2025 yılı için belirlenen net borç kullanımı tutarına, Bakan ve Cumhurbaşkanı tarafından yapılan %5 + %5'lik artışların üzerine 595 milyar Türk lirası daha ilave edilmesini sağlıyor.
Teklifle ne yapıldığına rakamlar üzerinden bakalım:

Kaynak: Yazarın hesaplaması
Esasen yapılan değişiklik sadece borçlanma limitini yükseltmekle kalmıyor mali disiplinin sağlanamamış olduğunun itirafını da yapıyor.
2018 Öncesi ve Sonrası: Bir Dönüm Noktası
Hazine’nin Maliye’den ayrı olduğu 1983 sonrası dönemde, kamu maliyesinin çok başlı olduğu ve koordinasyon sorunları yaşandığı tezi sıklıkla dile getirilirdi. Çözüm olarak da iki kurumun birleştirilmesi savunulmuştu. Nitekim Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte 10 Temmuz 2018'de Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı birleştirildi. Ancak, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kurulmasından sonra “ilginç bir durum” ortaya çıktı.
Şöyle;
4749 sayılı Kanunun 5. maddesi 1.1.2003'te yürürlüğe girdi. Bu tarihten sonra borçlanma limiti ilk defa 2008 küresel krizinin etkisiyle 2009 yılında aşıldı ve geçici madde ile Hazinenin borçlanma imkanı artırıldı. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş yapılan 2018 kadar limitte 2017 yılı hariç herhangi bir yasal değişiklik yapılmadı. Yani 2003–2018 dönemini kapsayan 15 yılda borçlanma limiti 2 kez (2009, 2017) aşıldı.
Ancak 2018'den günümüze kadar geçen 7 yıllık süre zarfında borçlanma limiti bu son düzenlemeyle birlikte tam 5 kez (2019, 2020, 2022, 2023 ve 2025) değiştirilmiş oluyor.
Bu resim, meselenin uzun yıllar boyunca Hazinenin tekrar Maliye ile birleşmesi gerektiğini savunan görüşün belirttiği gibi Hazinenin (yani borç idaresinin) ayrı bir yapıda olmasından değil, bütçe politikası ve uygulamasının etkin olmamasından kaynaklandığına işaret ediyor.
Sonuç: Kaleciye Değil, Defansa Bak!
Borçlanma bir sonuçtur. Yani, iki yakanız bir araya gelmiyorsa borç alırsınız. Bu doğrultuda, bütçe politikası başarılı değilse ve OVP hedefleri gerçekçi olmaktan uzaksa, bütçe açığı hedefleri şaşar ve borçlanma limiti de tutmaz.
Bütçeyi sıkıcı bulanlar için bir de futbol analojisi ile açıklayalım; borç yöneticisi bir kaleci gibidir; eğer defans (bütçe politikası) sürekli açık verirse, kaleci (Hazine) de gol yer (borçlanır).
Günün sonunda Hazine borç aldığında bu hepimizin borcu oluyor. Sadece Ocak — Eylül döneminde devlet borcu 2024 yılsonuna göre 3,7 trilyon TL artışla 12,9 trilyon TL’ye ulaşmış bulunuyor. Kaldı ki bu borç 2018 yılında sadece 1,1 trilyon TL seviyesindeydi.
Kur ve enflasyon etkisi diyenler olacaktır. Ancak, dolar bazında baktığımızda da resim çok değişmiyor. Bu dönemde borcumuz yüzde 50'nin üzerinde bir artışla 200 milyar dolar seviyesinden 315 milyar doların üzerine çıkmış.
Kıssadan hisse; mali disiplinden uzaklaşınca bütçe açığı gol olmuş hepimizin kalesine yağmış. Dahası kanun teklifinden de anlaşılacağı gibi öyle olmaya da devam edecek gibi görünüyor.





























Yorum Yazın