Dogmalara saplanıp kalmakla düşünce özgürlüğünü, kişi hak ve hürriyetlerini savunmak aynı anda olmaz. Hakkın, hukukun egemen kılındığı bir Türkiye hayali kuruluyorsa bunun içerisinde kuşkusuz mizah da olmalıdır.
LeMan dergisi, bir süre önce yayınladığı karikatürle epey gündem oldu. Söz konusu karikatürde resmedilen Muhammed ve Musa adlı iki karakter üzerinden sanki İslâm peygamberi hedef alınmış gibi bir algı yaratıldı.
Muhammed ve Musa isimleri görülünce ilk başta peygamberleri çağrıştırması gayet doğal. Ancak karikatür ve mizah dergilerini sıklıkla takip edenler bilirler ki kişilikleri karikatürize etmenin çeşitli teknikleri vardır. Mesela zengin bir işadamı karikatürize ediliyorsa şişman ve göbekli bir tipleme yapılır. Milletvekili karikatürize ediliyorsa kravat çizilir gibi.
Yani tiplemeden anlaşılır kimin veya neyin kastedildiği. Oysa LeMan’ın çizdiği karikatürdeki tiplemelerde peygamber çağrışımı yok. Basbayağı Muhammed ve Musa isminde, iki farklı dinden gelen kişinin yıllardır süren savaş nedeniyle hayatını kaybettiği anlatılmış. Üstelik Gazze perspektifinden aktarılmış.
Karikatürün ne anlattığı gayet açık olmasına rağmen LeMan dergisi sistematik bir şekilde hedef gösterildi. Peygamberlerin karikatürize edilemeyeceği öne sürüldü.
LeMan dergisinin yazarları, çizerleri günlerdir içeride tutuluyor. Karikatürde, peygamberlerin kastedilmediğini söyleseler de fayda etmedi.
İşin enteresan tarafı LeMan’a karşı yürütülen kampanyadan sonra kendilerine şöyle liberaliz, böyle özgürlükçüyüz, efendime söyleyeyim müthiş demokratız diyenler birden hop oturup hop kalkmaya başladılar.
Gene aynı çevreler sıklıkla kişi hak ve hürriyetlerinden, demokrasiden, hukuktan bahsetmekten geri durmuyor. Hukuk ve demokrasinin ne kadar önemli olduğunun altını ısrarla çiziyorlar. Ama iş karikatüre gelince orada dur diyorlar.
Mesele ifade özgürlüğüyse, karikatür de son tahlilde bir ifade özgürlüğüdür. Sürekli vurgulanan hukuk ve demokrasi gibi kavramlar, esasında gelişmiş bir medeniyetin ürünüdür.
İleri medeniyetler de düşünce özgürlüğüyle, akılla ve bilimle olur. Biraz da karikatürle olur.
Dogmalara saplanıp kalmakla düşünce özgürlüğünü, kişi hak ve hürriyetlerini savunmak aynı anda olmaz. Hakkın, hukukun egemen kılındığı bir Türkiye hayali kuruluyorsa bunun içerisinde kuşkusuz mizah da olmalıdır.
Kaldı ki hukuk ve demokrasinin bugünkü dünya standartlarına erişmesi de geleneksel düşünceyle mücadeleyle gerçekleşmiştir. Geleneksel kalıplar, modernlik karşısında aşınmaya mahkûmdur. Çağdaş, hukuk ve demokrasi anlamında ileri bir Türkiye’nin ön koşulu geleneksel düşünce biçiminin değişime eninde sonunda direnemeyeceğini kabul etmekle başlar. Bu nedenle mizaha tahammül gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Karikatürler sadece kültürel çatışma ekseni veya gelişmişlik göstergesi de değildir. Türkiye açısından asık suratlı bir topluma dönüştük ne yazık ki. Anladığım kadarıyla insanlar gülmesin, sürekli asık suratlı olsunlar istiyorlar.
Eskiden siyasilerin karikatürleri yayınlanırdı. Bülent Ecevit’ten Necmettin Erbakan’a kadar tüm liderlerin karikatürleri çıkardı. Güler, geçerdik. Hiçbirisi de mizah dergilerinin üstüne bu kadar gitmezdi. Çünkü gülmesini bilen bir toplumduk, artık tahammülsüz bir toplumuz.

Yorum Yazın