5 Aralık 1934, Türkiye’de Kadına Seçme ve Seçilme Hakkının verildiği gün. Bu yıl 91. Yıldönümünü kutladık. Çok değil iki ay sonra yani 8 Şubat 1935’de yapılan milletvekili seçimlerinde 17 kadın milletvekili seçildi. Onlardan biri olan Satı Kadın(Hatı Çırpan), Ankara’nın Kazan köyünün muhtarı olarak tanıştığı Atatürk’ün isteği ve ısrarıyla milletvekili oluyor. Satı Kadın’ın torunuysa bugün ilçe haline gelmiş bulunan Kahramankazan’ın belediye başkanlığını yapan Selim Çırpanoğlu’dur.
Satı Kadın, bu topraklardaki kadınların nasıl bir tarihsel süreçten geçip geldiğimizin en çarpıcı örneğini oluşturması açısından önemli.
Kısa bir tarih turu yapalım önce.
Uygur Hakanının annesi Uluğ Hatun, anlaşmazlıkları çözen, bir çeşit yargıç olduğunu; Anadolu’ya yaptığı seyahat ile tanınan İbn-i Batuta’nın Nilüfer Hatun’u kastederek, “Bu memlekette kadınlar erkeklerden daha üstün” diye belirttiğini daha önce de yazmıştım.
Buna Saltuklu Melikesi Mama Hatun’u da eklemek lazım. Saltuklu Beyi İzzedin II. Saltuk’un kızı olan ve bir dönem Tercan ilçesine adını veren Mama Hatun, 1191’den 1201’e kadar Saltuklu Beyliğini yönetmişti.
Demek isterim ki bu toprakların kadınları, eskiden pazara da gidermiş savaşa da… Çaldıran Savaşında Şah İsmail’in yanında bir “Kadınlar Bölüğü” olduğunu Cumhuriyet Kitapları arasında çıkan Şah İsmail kitabımda yazmıştım.
KADINLAR İÇİN KARANLIK DÖNEM
Ne zamana kadar?
3. Mehmed’e kadar…
Kim mi 3. Mehmed?
Hani şu tahta çıktığı gün, 19 kardeşini aynı anda öldürten Padişah… İşte O (Padişah), dönemin Şeyhülislam'ının verdiği fetva ile kadınların kaymakçı dükkanlarına girmelerini yasaklamış. Tarih, 1603’müş.
Yerine gelen I. Ahmed de, ondan geri kalmamış; o da, kadınların erkekler ile aynı sandala binmelerini yasaklamış. Tarih 1610’muş.
Abdulhamid’lerden birincisi, 1787’de, kadınların mesire yerlerine gitmelerini; Mahmud’lardan ikincisi ise 1828’de, ince kumaştan ferace giymelerini yasaklamış. Derken, önce kadınların sokağa çıkmaları haftada dört gün ile sınırlanmış; sonra da sokakta babaları ve oğullarıyla dahi yürümeleri yasaklanmış.
Neden?
Çünkü yönetme yetisini yitiren her iktidar, önceliği bölüp, parçalayarak yönetmeye verir; Osmanlı’nın Duraklama döneminin padişahları da öyle yapmış. Yavuz’dan beri birer aparata dönüşen Şeyhülislamlardan aldıkları fetvalar ile kadının eve kapatılması sağlanmış.
Duraklama, gerilemeyi; gerileme, arayışı getirmiş. O güne dek Padişahın dediği dedik iken tarihler 1876’yı gösterdiğinde, yetersiz de olsa bir kurallar manzumesine ihtiyaç duyulduğundan olsa gerek, Anayasalı düzene geçilmiş. 1876 Anayasasından sonra bir düzelme bekliyor insan ama yapılan ilk Meclis-i Mebusan seçimlerinde, seçen de erkek, seçilen de…
Kadınların, nüfusa kayıt edilmeleri için dahi, 1882’yi beklememiz gerekmiş.
Muktedirler sabitlemek istese de hayat dinamiktir. Dünyada binbir türlü gelişme yaşanırken, evlerine kapatılan kadınların sessizce kabullenmesi beklenemez. Nitekim yavaş yavaş tarih sahnesine çıkmış kadınlar. İlk adımı, Cevdet Paşa’nın kızı Emine Seniye atmış; İttihat ve Terakki’nin faaliyetlerine aktif olarak katılmış. Ardından İttihat ve Terakki’nin politik hattına mensup kadınlar tarafından sosyal amaçlı dernekler kurulmuş.
VE KADINLAR SAHNEDE
Tarih, 1913’ü gösterdiğinde, “Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti” (Osmanlı Kadınının Hakkını Savunma Derneği) kurulmuş ve bu dernek, Kadınlar Dünyası adlı bir de dergi çıkartmış. Ve böylece kadınların aktif olarak katıldığı mücadeleler tarihi de başlamış. Söz konusu dernek, 1921’de, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi için etkin bir kampanya yürütmüş. Dünyada başka bir örneği var mı, bilinmez ama 16 Haziran 1923’de ise Kadınlar Halk Fırkası kurulmuş bu topraklarda.
Hak ve özgürlüklerin kapısını açan bir anahtardır mücadele. Nitekim 1913’de, başlayıp, 1923’de parti kuracak noktaya gelen kadınların mücadelesi, ilk meyvesini 1930’larda vermiş. Bu tarihte çıkartılan bir yasayla belediye seçimlerine katılmaları sağlanmış. Kadınlar, genel politikaya katılmak; ülkenin geleceği hakkında söz sahibi olmak için yaklaşık elli yıldır yürüttükleri mücadelelerini, 1934’de, TBMM’nin önüne taşımışlar.
HAYAT VARSA MÜCADELE DE VARDIR!
Kadınların yüksek sesle dile getirdikleri bu taleplerin Atatürk tarafından sahiplenildiğini görüyoruz. Atatürk’ün, "Arkadaşlar, kadınlarımız Mecliste görev isteğinde haklıdırlar. Hemen kanun tasarısı için çalışmalara başlayınız" sözünden sonradır kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması ve girişte adını andığımız Satı Kadın’ı milletvekili olması.
5 Aralık 1934’de yapılan düzenlemeden sonra Atatürk’ün söylediği, "siyasal ve toplumsal hakların kadın tarafından kullanılmasının insanlığın saadeti ve prestiji açısından gerekli olduğuna eminim" sözleri, nerede hayat varsa orada mücadelenin olduğunun işaretidir.
Önce içten içe, sonra açıktan açığa…
Kadınların toplumsal ve siyasal hayata katılabilmeleri, o mücadelenin sonucudur. Elbette bu süreçte Atatürk’ün takındığı tavrın, gösterdiği önderliğin önemi, bugün daha da anlaşılır konumdadır.
O halde açık ve anlaşılır bir hedefe odaklanalım; o hedefin hareket noktası, mücadele etmek ve hak eşitliğine ulaşmaktır. Çünkü mücadele ve hak, kardeş gibidirler; biri olmadan diğer olmaz.
Atatürk’ün yaptığı budur. Bugün dönüp baktığımızda Atatürk’ün başlattığı hak eşitliği mücadelesi, yarım bırakılmış ve hatta görmezden gelinmiştir.
HAK VERİLMEZ, ALINIR
Hayat devam ediyor ama… Hayat devam ediyorsa toplumsal mücadele de devam ediyor. İşte bu nedenle bir kez daha hatırlatmak gerekiyor ki “hak verilmez, alınır”.
Ne yapacağız?
Mücadele edeceğiz ve kazanacağız.
Nasıl?
Öncelikle tarihimizi doğru öğrenerek…
Sonra başta Avrupa İnsan Hakları, kadına yönelik şiddet ve çocuk hakları sözleşmeleri olmak üzere, kadınlara öncelik hakkı tanıyan hak ve özgürlüklerin uygulanabilir hale gelmesi için hep birlikte mücadele ederek…
Her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılabilmesi için evde, okulda, işyerinde, siyasal yaşamda ve hayatın her alanında hak eşitliğini sağlayacak ve cinsiyet ayrımına son verecek somut adımlar atarak…
Fırsatları ve kaynakları herkes için eşit hale getirerek…
Karar alma süreçlerine eşit katılım olanağı sağlayarak...






























Yorum Yazın