MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Cumhuriyete uzanan yol 

ANA SAYFAGENELCumhuriyete uzanan yol 
Cumhuriyete uzanan yol 
01 Eylül, 2024, Pazar 07:40
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
yazı içi reklam

Son birkaç günde ülke siyasetindeki gelişmelere ve özellikle bunu etkilediği anlaşılan, dış ilişkileri izlerken, Abdülaziz ve 2. Abdülhamit’in saltanat dönemlerinde yaşananları anımsadım. Tenzili faiz kararnamesi bende “nas” çağrışımı yaptı. Saltanat kayıklarının -çifte- kürekçilerinin arttırılması, özel uçak sefalarını anımsattı. Yalıları düşünürken Ahlat Sarayını düşünmeden edemedim.

Cumhuriyete uzanan yol ayrımına gelişimizin üzerinden, yüzyıldan fazla süre geçti. İnsanlığın tanık olduğu iki büyük savaştan birincisi, -1914-1918 yılları arasında- dört yılda Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden çekilmesine neden oldu.

Kolomb’un Amerika kıtasını keşfiyle başlayan, Dünya ekonomi politiğindeki büyük değişime direnen, Sarayın tek hedefi saltanatın korunmasıydı. G. Amerika’da yağmalanan kadim uygarlıkların ellerindeki altın ve gümüşlerin, Portekiz ve İspanya üzerinden Avrupa’ya getirilmesi, Osmanlı’nın İpek Yolunu denetimine almayı önceleyen, gelir hesaplarını boşa çıkardı. Yaklaşık dört yüz yıla yakın bu uzun süreçte topraklarını kaybeden imparatorluk, öte yanda savaş dahil bütün ihtiyaçlarını borçlanma yoluyla karşılamaya çalıştı.

Geçmişe takılıp kalan uygulamaları, Fransa, İngiltere, Avusturya -Macaristan ve son dönemde oyuna katılan Rusya karşısında, Devlet-i Aliye’yi savunmasız bırakmanın ötesinde sonuç vermedi. Üstelik önemli su geçitleri üzerindeki egemenliği nedeniyle, açık hedef haline geldi.Dış politika sorunları kısa sürede askeri çözüm yollarını zorlarken, girilen her savaş, yeni dış kaynak ihtiyacı doğuruyordu. Borçlanma ile sağlanan olanakların karşılığı ise egemenlik alanı içindeki pazarın, alacaklı ülkelerin tüccarlarına ayrıcalıklarla -imtiyaz- açılmasıydı. 

Tanınan her ayrıcalık yerli üretimi yok ederken, borçlanma ihtiyacını artırıyordu. Hanedan üyeleri Batıda gördükleri tüketim alışkanlıklarına teslim oldular. Borçlanılarak saraylar ve malikaneler yaptırılıyordu. 

BORÇLANARAK SARAYLAR YAPTIRILIYORDU

Saray ve yakın çevresinin hesap yapmaya niyetleri de yoktu. Tanınan her ayrıcalık yerli üretimi yok ederken, borçlanma ihtiyacını artırıyordu. Hanedan üyeleri Batıda gördükleri tüketim alışkanlıklarına teslim oldular. Borçlanılarak saraylar ve malikaneler yaptırılıyordu.

Tüketim tam hızla artarken, üretim düşüyor ve doğal olarak borçlar büyüyordu. Abdülaziz döneminde piyasa fiyatı aşırı değerlenen, mısır pamuğu yüzünden zenginleşen, teorik olarak Osmanlı valisi ancak pratikte özerk bir bölgenin devlet başkanı gibi davranan,

Kavalalı Ailesi, İmparatorluğun önemli yerlerinde-örneğin Güney Anadolu ve Suriye’de- araziler alıyordu. Hidiv unvanı verilen ve Londra Antlaşması İle Mısır dışında Suriye valilikleri veraset yoluyla babadan oğula geçen, Kavalalıların İstanbul’da aldıkları mülkler ve büyük özel yatları her yaz İstanbulluların ilgi odağıydı. 

1854-1875 yılları arasında 127 milyon lira borçlanan Osmanlı Hazinesi, faizleriyle birlikte 239 milyon liraya ulaşan borcu ödemekte zorlanıyordu. İngiltere’deki alacaklılar, tahsilatta endişeye kapılınca, Saray, Osmanlı Bankası’na 1 milyar frank borçlandı.

 SARAY, OSMANLI BANKASI’NA 1 MİLYAR FRANK BORÇLANDI

Sultanlar -padişahın kızları- da onlarla yarışa kalkışıyorlar, saraya yakın Yahudi kökenli bankerlerden aldıkları borçları, zamanında ödeyemiyorlardı. Hiçbir şey olmamışçasına, yaz aylarında boğazda çifte adı verilen gösterişli kayıklarla, borçlanarak yaptırdıkları yalılara gidip geliyorlardı. 

1854-1875 yılları arasında 127 milyon lira borçlanan Osmanlı Hazinesi, faizleriyle birlikte 239 milyon liraya ulaşan borcu ödemekte zorlanıyordu. İngiltere’deki alacaklılar, tahsilatta endişeye kapılınca, Saray, Osmanlı Bankası’na 1 milyar frank borçlandı. Faizlerin bu kaynakla karşılanacağı açıklandı. Kısa süreliğine iyimserleşen Londra Piyasası, kış koşulları yüzünden beklenen ölçülerde ürün alınamadığı gerekçesiyle, ödemelerin erteleneceği haberlerine tepki vermeye başladı.

Diplomatik çevrelerde Sultan İgnatiyev olarak da adlandırılan Rus Elçisinin önerisiyle, ödenecek dış borç faizlerinin indirilmesine karar veren, Sadrazam Mahmut Nedim Paşa, “tenzil-i faiz” -faiz indirimi- kararnamesini yayınladı. Ağırlıklı olarak Londra’daki finans kuruluşlarına ödenecek borçların, faizleri yarıya kadar indirildi. İngiltere’de Osmanlılarla işbirliğine karşı çıkan grup bu kararı bahane ederek, siyasete ağırlık koydu. Deyim yerindeyse iki ülke arasında ipler koptu.

Mahmut Nedim Paşa Rusların istediklerini belki de sonuçlarını kestiremeden yerine getirmişti. Büyük olasılıkla, faiz indirimini öneren, Rus B. Elçisi “İgnatiyev” bu kararın İngiliz-Osmanlı ilişkilerini çıkmaza sokacağını öngörmüş olmalıydı. Saray’da sadaret makamına gelenler o sırada yakınlık kurulan ülkelere göre seçiliyorlardı. Bunların İngiliz, Fransız ya da Rus yanlısı görüşleriyle bilinen kişilerden olmaları ise kimseyi rahatsız etmiyordu.

Son birkaç günde ülke siyasetindeki gelişmelere ve özellikle bunu etkilediği anlaşılan, dış ilişkileri izlerken, Abdülaziz ve 2.Abdülhamit’in saltanat dönemlerinde yaşananları anımsadım.

Tenzili faiz kararnamesi bende “nas” çağrışımı yaptı. Saltanat kayıklarının -çifte -kürekçilerinin arttırılması, özel uçak sefalarını anımsattı. Yalıları düşünürken Ahlat Sarayını düşünmeden edemedim.

Sonra birden aklıma CHP’nin yaklaşan tüzük kurultayında; milletvekili adaylarının üç dönemden fazla aday gösterilemeyeceklerini bildiren açıklamaları geldi. Birdenbire rahatladım.

En azından erken seçime iki yıl daha vardı. Nasıl olsa Cumhurbaşkanı adayı ve yardımcısı da belirlenirdi. Türkiye’nin sorunlarının çözüleceğine inandım.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Su krizi, belediyeler ve otonom çözüm
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı FED kararları ve resesyon beklentisi
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Ekonomi kötü, geçinemiyorum diyor Cumhur İttifakı’na oy veriyor…
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Kadın, yaşam, özgürlük: Mahsa’nın yankısı
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Ergenlikte mantık nereye gider?  
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Terörist İsrail Türkiye’ye saldırabilir mi?
    Murat Paker
    Murat Paker CHP üzerinden narsisizm, haset ve politik liderlik
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Biz ne yaşıyoruz, biz ne yapıyoruz?
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Gösteri toplumu: Yaşamı geri alabilir miyiz?
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı