Sahici anlamda maneviyat hayatına sahip olan insanların, ahlaklı, adil ve akıllı olmaları imkanları vardır. Manevi kapasiteleri ve yetenekleri gelişmiş bireyler, hakikati, maneviyatı ve hürriyeti kendi dışlarındaki güçlerden değil, bizzat kendilerinden, diğer insanlardan ve doğadan öğrenerek olgunlaşabilirler.
Hukuk, sadece yasalardan oluşan bir tecrübe değildir. Hukuk, insanın içinde derinleşen, kökleşen, gelişen ve yeşeren vicdan ve ahlak duygusundan, düşüncesinden, duyarlılığından ve tecrübesinden kaynaklanır. Hukuk, manevi bir tecrübedir. Sahici bir şekilde maneviyatı yaşamamış kişilerin, grupların, kurumların ve otoritelerin, hukukları yoktur, hileleri vardır. Ahlaksız ve hukuksuz güçler, sürekli olarak hukukun egemenliği yerine, hilenin egemenliği için her türlü, yolu, imkanı, tezgahı, doğmayı, söylemi yaratırlar.
Korkuyu, korkutmayı ve kontrolü hakim kılmayı amaçlayan doğmatik, kapalı ve kısır bütün kimliklerin, kültürlerin ve teolojilerin amacı, hukuk ve maneviyatın gerçekleşmesi değildir. Doğmatik, kapalı, despotik nitelikte olan bütün kimlikler ve kurgular, korku, korkutma ve kontrol yoluyla siyasete, ticarete ve devlete hakim olmaya çalışırlar. Siyasete ve devlete hakim olmayı amaçlayan bütün doğmatizmler, sözde olarak adalet ve maneviyatı gerçekleştirme iddiasında bulunmalarına rağmen, özde gerçekleştirmek istedikleri şey, hukukun ve maneviyatın ortadan kaldırılarak hilenin ve yağmacılığın egemen olmasını sağlamaktır. Hukuk maneviyatın meyvesi iken yağmacılık da hilenin meyvesidir. Hilelerin hukuklaştırılması ve yüceleştirilmesi, yağmacılığın, talanın, hırsızlığın, yolsuzluğun ve rüşvetin meşrulaşması, suç ve kötülük olmaktan çıkarılması anlamına gelmektedir.
Adalet, insanlarla ve doğayla doğru, dengeli, verimli ve yaratıcı bir şekilde sağlıklı ve pozitif ilişkiler kurmayı, ilgilenmeyi ve bağlanmayı ifade etmektedir. Diğer insanlar üzerinde korku ve korkutma yöntemleriyle kontrol düzenleri kuran, hukuku ve maneviyatı korku ve kontrol aracı olarak uygulayan doğmatik despotizmler, aslında birer bedevi haydutluğundan öte bir şey değildirler. Hukuk ve maneviyatın amacı, insanın güvenliğini, gelişimini, esenliğini ve özgürlüğünü sağlamaktır. Hileye ve hakimiyete dayanan doğmatik despotizm, iddia ettiğinin aksine hukuk ve maneviyatı değil ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.
Adalet ve maneviyatın tecrübe edilmesi için ana değer, insan onuruna saygıdır. Demokrasiye, insan haklarına ve barışa yabancı ve karşı olan doğmatik despotizmde insan onuruna saygı yoktur. Siyaseti ve devleti ele geçirmeyi maneviyat ve adalet olarak kabul eden doğmatik despotizm, diğer insanlara adilce davranmamakta, kadın ve erkeği onur ve eşit bireyler olarak görmemektedir. İnsan onuruna uygun bir şekilde herkesin özgürce, adilce, eşitçe ve insanca sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik imkanlara erişmesi fikri, modern bir fikirdir ve pratiktir. Irkçılık, kabilecilik, cinsiyetçilik ve fanatizmden beslenen doğmatik despotizmin bütün çeşitleri, hakimiyet uğruna kurguladıkları hilelerle kadın ve erkek bütün bireylerin onurlarını ortadan kaldırarak onları etkisiz, değersiz ve işlevsiz nesnelere indirgemektedirler.
Adalet ve maneviyat, hiçbir doğmanın, kimliğin, kabilenin, partinin, erkekliğin, kurumun ve kültürün tekelinde değildir. Yasal, sosyal ve bireysel özelliklere sahip hukuku ve maneviyatı ilişkilendiren ve bütünleştiren değerler, adalet, özgürlük, duyarlılık, merhamet, çoğulculuk ve eşitliktir. İnsanın adalet olarak maneviyatı tecrübe etmesi demek, sevgiyle, incelikle ve anlayışla kendisini diğer insanlarla ve doğayla ilişkilendirmesi, onlarla ilgilenmesi ve onlara yaklaşmasıdır. Doğmatik despotizmin hilelerle ve hakimiyet hırsıyla insanları ve doğayı nesneleştirerek tahrip etmesinin arkasında onun kabalığa, nefrete, çatışmaya, şiddete ve cehalete dayanması vardır. Hilelerin ve hakimiyet hırsının kararttığı ve kirlettiği içimizdeki karanlık gölge canavarla yüzleşme ve hesaplaşma cesareti göstermeden manevi, adil ve özgür varlıklar olmak mümkün değildir.
Sahici anlamda maneviyat hayatına sahip olan insanların, ahlaklı, adil ve akıllı olmaları imkanları vardır. Manevi kapasiteleri ve yetenekleri gelişmiş bireyler, hakikati, maneviyatı ve hürriyeti kendi dışlarındaki güçlerden değil, bizzat kendilerinden, diğer insanlardan ve doğadan öğrenerek olgunlaşabilirler. Doğruluk, adalet ve maneviyatın kaynağı, insanlık ve doğadır. Doğmatik ve kültürel despotizmin bireylere ve toplumlara yüklediği sorumlulukları, görevleri ve emirleri yerine getirmek maneviyat, hakikat ve adalet değildir. Adaleti, nezaketi ve hakikati insanın kendi içinden kaynaklanan akli ve duygulu yetenekleriyle doğadan ve diğer insanlardan öğrenmesi yoluyla gelişmesi ve olgunlaşması olarak anlayan yeni bir maneviyat tecrübesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.

Yorum Yazın