MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Maneviyat olarak hukuk

ANA SAYFAFELSEFEManeviyat olarak hukuk
Maneviyat olarak hukuk

Yasal, sosyal ve bireysel özelliklere sahip hukuku ve maneviyatı ilişkilendiren ve bütünleştiren değerler, adalet, özgürlük, duyarlılık, merhamet, çoğulculuk ve eşitliktir.

21 Temmuz, 2025, Pazartesi 00:58
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Bilal Sambur
Bilal Sambur

Sahici anlamda maneviyat hayatına sahip olan insanların, ahlaklı, adil ve akıllı olmaları imkanları vardır. Manevi kapasiteleri ve yetenekleri gelişmiş bireyler,  hakikati, maneviyatı ve hürriyeti kendi dışlarındaki güçlerden değil, bizzat kendilerinden, diğer insanlardan ve doğadan öğrenerek olgunlaşabilirler.

Hukuk, sadece yasalardan oluşan bir tecrübe değildir. Hukuk, insanın içinde derinleşen, kökleşen, gelişen ve yeşeren vicdan ve ahlak duygusundan, düşüncesinden, duyarlılığından ve tecrübesinden kaynaklanır. Hukuk, manevi bir tecrübedir. Sahici bir şekilde maneviyatı yaşamamış kişilerin, grupların, kurumların ve otoritelerin, hukukları yoktur, hileleri vardır. Ahlaksız ve hukuksuz güçler, sürekli olarak  hukukun egemenliği yerine, hilenin egemenliği için   her türlü, yolu, imkanı, tezgahı, doğmayı, söylemi yaratırlar.

Korkuyu, korkutmayı ve kontrolü hakim kılmayı amaçlayan doğmatik, kapalı ve kısır bütün kimliklerin, kültürlerin  ve teolojilerin amacı, hukuk ve maneviyatın gerçekleşmesi değildir. Doğmatik, kapalı, despotik nitelikte olan bütün  kimlikler ve kurgular, korku, korkutma ve kontrol yoluyla  siyasete, ticarete ve devlete hakim olmaya çalışırlar. Siyasete ve devlete hakim olmayı  amaçlayan bütün doğmatizmler, sözde olarak adalet ve maneviyatı gerçekleştirme iddiasında bulunmalarına rağmen, özde gerçekleştirmek istedikleri şey, hukukun ve maneviyatın ortadan kaldırılarak hilenin ve yağmacılığın egemen olmasını sağlamaktır. Hukuk maneviyatın meyvesi iken yağmacılık da hilenin meyvesidir. Hilelerin hukuklaştırılması ve yüceleştirilmesi, yağmacılığın, talanın, hırsızlığın, yolsuzluğun ve rüşvetin meşrulaşması, suç ve kötülük olmaktan çıkarılması anlamına gelmektedir.

Adalet, insanlarla ve doğayla doğru, dengeli, verimli ve yaratıcı bir şekilde  sağlıklı ve pozitif ilişkiler kurmayı, ilgilenmeyi ve bağlanmayı ifade etmektedir. Diğer insanlar üzerinde korku ve korkutma yöntemleriyle kontrol düzenleri kuran, hukuku ve maneviyatı korku ve kontrol aracı olarak uygulayan doğmatik despotizmler, aslında birer bedevi haydutluğundan öte  bir şey değildirler. Hukuk ve maneviyatın amacı, insanın güvenliğini, gelişimini, esenliğini ve özgürlüğünü sağlamaktır. Hileye ve hakimiyete dayanan doğmatik despotizm, iddia ettiğinin aksine hukuk ve maneviyatı değil ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.

Adalet ve maneviyatın  tecrübe edilmesi için ana değer, insan onuruna saygıdır. Demokrasiye, insan haklarına ve barışa yabancı ve karşı olan doğmatik despotizmde insan onuruna saygı yoktur. Siyaseti ve devleti ele geçirmeyi maneviyat ve adalet olarak kabul eden doğmatik despotizm,  diğer insanlara adilce davranmamakta, kadın ve erkeği onur ve eşit bireyler olarak görmemektedir. İnsan onuruna uygun bir şekilde herkesin özgürce, adilce, eşitçe ve insanca sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik imkanlara erişmesi fikri, modern bir fikirdir ve pratiktir. Irkçılık, kabilecilik, cinsiyetçilik ve fanatizmden beslenen doğmatik despotizmin bütün çeşitleri, hakimiyet uğruna  kurguladıkları hilelerle kadın ve erkek bütün bireylerin onurlarını ortadan kaldırarak onları etkisiz, değersiz ve işlevsiz nesnelere indirgemektedirler.

Adalet ve maneviyat, hiçbir doğmanın, kimliğin, kabilenin, partinin, erkekliğin, kurumun ve kültürün tekelinde değildir. Yasal, sosyal ve bireysel özelliklere sahip hukuku ve maneviyatı ilişkilendiren ve bütünleştiren değerler, adalet, özgürlük, duyarlılık, merhamet, çoğulculuk ve eşitliktir. İnsanın adalet olarak  maneviyatı tecrübe etmesi demek, sevgiyle, incelikle ve anlayışla  kendisini diğer insanlarla ve doğayla ilişkilendirmesi, onlarla ilgilenmesi ve onlara yaklaşmasıdır. Doğmatik despotizmin hilelerle ve hakimiyet hırsıyla  insanları ve doğayı  nesneleştirerek tahrip etmesinin arkasında onun kabalığa, nefrete, çatışmaya, şiddete ve  cehalete dayanması vardır. Hilelerin ve hakimiyet hırsının kararttığı ve kirlettiği  içimizdeki karanlık gölge canavarla yüzleşme ve hesaplaşma cesareti göstermeden manevi, adil ve özgür varlıklar olmak mümkün değildir.

Sahici anlamda maneviyat hayatına sahip olan insanların, ahlaklı, adil ve akıllı olmaları imkanları vardır. Manevi kapasiteleri ve yetenekleri gelişmiş bireyler, hakikati, maneviyatı ve hürriyeti kendi dışlarındaki güçlerden değil, bizzat kendilerinden, diğer insanlardan ve doğadan öğrenerek olgunlaşabilirler. Doğruluk, adalet ve maneviyatın kaynağı, insanlık ve doğadır. Doğmatik ve kültürel  despotizmin bireylere ve toplumlara yüklediği sorumlulukları, görevleri ve emirleri yerine getirmek maneviyat, hakikat ve adalet değildir. Adaleti, nezaketi ve hakikati insanın kendi içinden kaynaklanan akli ve duygulu  yetenekleriyle doğadan ve diğer insanlardan öğrenmesi yoluyla gelişmesi ve olgunlaşması olarak anlayan yeni bir maneviyat tecrübesine  her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

Bilal Sambur
    Bilal Sambur

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Rojava gerilimi: Kim  gerçekçi, kim baltalayıcı?
    Bora Şahin
    Bora Şahin “Türk’üm!” demek, yitirilmiş bir şöhreti canlandırabilir mi?
    Mehmet Şafak Sarı
    Mehmet Şafak Sarı RTÜK neden Youtube kanallarına gözünü dikiyor?
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban Avrupa'da "yeni öteki" müslüman göçmenler üzerinden kimlik tartışmaları 
    Cengiz Kapmaz
    Cengiz Kapmaz Türkiye’nin Suriye ikilemi: Karşı çıktığını kendi elleriyle güçlendirmek
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Racon bozuldu
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Disiplinli ailelerin çocukları neden daha başarılı oluyor?
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye ekonomisi büyüme verilerinin analizi
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Tianjin Zirvesi: Xi’nin sahne kurgusu ve Erdoğan’ın stratejik hamleleri
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Çayboyu Ahrazlarına Açık Mektup
    Armağan Öztürk & Hasan Karademir
    Armağan Öztürk & Hasan Karademir PKK’nın kendini feshi, toplumsal ve politik dönüşüm
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu İfşa, dayanışma ve içimizdeki çelişkiler: Sosyalist feminist bir tartışma
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı