Türkiye Coğrafyası, ‘Kültürel Miras’ açısından dünya karşılaştırmasını düşündüğümüzde müthiş bir zenginliğe sahip. Bu mirasa yeterince sahip çıkıyor, koruyor ve gelecek kuşaklara aktarımı için gerektiği gibi çaba gösteriyor muyuz? Kültürel miras, uzmanlık eğitimleri dışında eğitim sistemimizin bir parçası mı?
Merkezi idarenin Kültürel Miras koruma çabaları yerel yönetimleri de kapsayan bir entegrasyon içinde mi? Daha da önemli soru, bu kültürel miras belediyelerimiz tarafından sahiplenilmeye açık mı? Soruları çoğaltabiliriz. Merkez -Yerel yetki paylaşımında, merkezin yerel üzerindeki ağır vesayetinin bir alanı da kültürel miras.
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu bu alanda geniş bir düzenleme yapmış olsa da, 2872 Sayılı Çevre Kanunu “Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.” dese de uygulamada kültürel varlığın yer aldığı yerelin kendisi, daha doğrusu Yerel Yönetimler yok sayılmıştır.
Taşınmaz Kültür Varlıkları, Taşınır Tabiat Varlığı, Doğal Varlıklar, Korunması Gerekli Taşınır/Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlığı, Anıt Eser, Sit Alanı, Kültürel Peyzaj, Kültür Rotası, Endüstri Mirası, Sualtı Kültür Mirası, Kırsal Sit, Mimari Miras, Geleneksel Mimari Miras, Modern Mimari Miras, Arkeolojik Miras, Somut Olmayan Kültürel Miras, Güzel Sanat Eserleri vb. başlıkları şemsiye tanım olarak kapsayan Kültürel Miras tamlaması akademik, kültürel, yasal olarak tanımlama olarak neredeyse bir eksiklik taşımasa da uygulamanın kendisi merkezin vesayeti altında. Daha da vahimi:
“Ülkemizde son dönemde yaşanan hızlı ve çarpık kentleşme, ekonomik canlanma ve globalleşme süreçleri sonucunda meydana gelen ranttan pay alma istekleri, tarihi-kültürel varlıkları koruma konusunda bilinçsizlik, koruma isteksizliği ve fon yetersizliği (abç) sebebiyle tarihi-kültürel ve anıtsal değer taşıyan varlıklarımız yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Merkezi İdarenin nasıl bir düzenlemesi var?
1. Kültür ve Turizm Bakanlığı – Ana Yetkili Kurum olarak
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü: Taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının korunması, müzelerin yönetimi, restorasyon ve konservasyon faaliyetleri bu müdürlük tarafından yürütülür.
Koruma Yüksek Kurulu: Koruma ilkelerini belirler, bölge kurulları arasında koordinasyonu sağlar, itirazları değerlendirir.
Koruma Bölge Kurulları: Sit alanları, anıt eserler, kültürel peyzaj gibi varlıkların tescil, koruma ve müdahale kararlarını alır.
2. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
Özellikle doğal varlıklar, jeolojik miras, çevresel sit alanları gibi unsurlar 2872 Sayılı Çevre Kanunu kapsamında bu bakanlığın denetimindedir.
Ancak uygulamada bu varlıkların kültürel boyutu göz ardı edilmekte, yerel yönetimlerin katkısı sınırlı kalmaktadır.
3. TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri
Kültürel mirasla ilgili temel yasal çerçeve TBMM tarafından çıkarılan 2863 Sayılı Kanun ile belirlenmiştir. 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün görevleri yeniden düzenlenmiştir.
Bu tabloda Yerel Yönetimlerin en önemli aktörü olan Belediyeler yok.
Merkezi idare –Yerel yetki paylaşımında yeni bir Kültürel Miras Envanter ve Uygulama Çerçevesi çizilmeli. Merkezi İdare bu envanterin oluşturulmasında planlayıcı ve düzenleyici bir rol üstlenirken uygulama yetkisi belediyeler ve yereldeki üniversitelerde olmalı.
Kültürel mirasın ulusal çapta dijital envanteri, örneğin Kültür Bakanlığı ( turizm popülizmi olmaksızın ) koordinasyonunda oluşturulmalı; fakat bu envanterin güncellenmesi, sahip çıkılması, uygulama projelerinin geliştirilmesi, yerel düzeyde üniversiteler ve belediyelerle ortak yönetiminde olabilmeli. Halihazırda Büyükşehir, İl Özel İdareleri ve ilçe belediyelerinde kurulu “Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları, Proje Büroları ( KUDEB ) ile önemli bir adım atılmış olmasına rağmen bu birimlerde yalnızca uzman kadroların çalışmalarını görmekteyiz. Oysaki bu birimlerin Üniversite ve Sivil Toplum katılımı ile daha bağımsız ve yetkin çalışabilmesi mümkün. Kaldı ki bu konuyu düzenleyen yönetmelikte KUDEB için:
“İlçe belediyeleri ile diğer belediyeler Kültür ve Turizm Bakanlığına başvurarak talepte bulunurlar. Bakanlıkça, ilçedeki kültür varlıklarının yoğunluğu göz önüne alınarak belediyenin talebi değerlendirilir, uygun bulunursa izin verilir.” denilerek merkezi vesayet zincirine bir halka daha eklenmiştir.
3 Ekim 2025 tarihli AGOS gazetesi haberinde, Alanya Syedra Antik Kentinde kazı çalışmalarını yürüten Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi’nin Vaftiz Mağarası’nda İsa Mesih, Meryem Ana ve Aziz Pavlus figürlerininin bulunduğundan bahsediliyor.
Sizce bu buluntu envantere ne zaman girer? Oysa ki Belediye-Üniversite işbirliği olabilirse her il ve ilçe için “Kültürel Miras Haritası” çıkarılarak, somut ve somut olmayan miras unsurlarını yereldeki uygulama projeleri ve kamu-sivil toplum iş birliği ile katılımcı biçimde koordine etmek mümkün olabilir. Nasıl?
Yerelde üniversite ve belediye ortaklığı ile hazırlanacak bir Kültürel Miras Strateji Belgesi adımlarının nasıl olması gerektiğini aşağıda adım adım işlemeye çalışacağız.
1. Yetki Dağılımı ve Yerel Sahiplenme
- Üniversiteler ile Büyükşehir, İl ve İlçe Belediyeleri kendi sınırları içindeki kültürel miras unsurlarının korunması, restorasyonu ve tanıtımı konusunda tam yetkili kılınır.
- Bu yetki, merkezi idareyle planlama düzeyinde koordineli ama yerel önceliklere göre biçimlenen, yetkinin yerelde olduğu bir çerçevede tanımlanır.
- Belediyeler, miras alanlarında yapılacak her türlü müdahalede karar alma ve uygulama sorumluluğuna sahiptir.
Bergama (Pergomon) örneğinden gidersek; Bergama Sunağı’nın ( MÖ 180-160 ) Berlin’de bulunma öyküsünü bir tarafa bırakarak, Pergomon’daki günlük yaşamı anlatan, Yadegar Asisi’nin müthiş çalışması 360 derece Pergomon Panorama’nın yerinde, yani Bergama’da değil de Berlin’de 2011-12 de gerçekleştirilmesini de aynı sorunsalın içerisinde düşünebiliriz. Tek başına bu daimi serginin bile, Merkezi İdare’nin kolaylaştırıcılığı, Yadeger Azizi, Bergama Belediyesi ve Kazı Heyeti işbirliği ile Bergama’da gerçekleştirilebilir olması, kültürel mirasın korunması, kavranması ve sürdürülebilir olmasının teminatlarından biri olabilirdi. Bu kaçırılmış veya tekrarlanabilir bir fırsat olmaktan öte kültürel miras olanakları ve sürdürülebilirliğine ilişkin bir bakış açısı da sunmaktadır.
Devamla, ülkemizde halen devam eden Arkeolojik Kazı ve Canlandırma Sergileri ( örnek Bergama Panorama Sergisi –Berlin ),
Müze Mağazası (Örnekler: Kuşadası Davutlarda bulunan Oleatrium Zeytin ve Zeytinyağı Tarihi Sergi Alanı ve Urla’da bulunan Köstem Zeytinyağı Müzesi),
Kent Merkezli Koruma ve Uygulama Projeleri (Örnekler: Sütlüce Mezbahası Kongre ve Kültür Etkinlikleri Merkezi ve Feshane Rehabilitasyon ve Yeni Kullanım Projesi),
Kent Müzesi (Örnekler: Beypazarı Kent Tarihi Müzesi, Bolvadin Kent Müzesi, Bornova Kent Arşivi ve Müzesi, Çanakkale Kent Müzesi ve Arşivi, Çorum Kent Arşivi, Darende Kent Müzesi),
Yaşayan Kültürel Müze (Örnekler: Sivas Sanayi Mektebi Müzesi , Beypazarı Yaşayan Müze),
Kültürel Rota (Örnekler: Frig Yolu, Hitit Yolu, ikya Yolu, Mimar Sinan Gezi Yolları, Troya Kültür Rotası),
Mutfak Lezzetleri Festival ve Müzesi (Örnekler: Uluslararası Adana Lezzet Festivali, Bursa Gastronomi Festivali, GastroRize Festivali).
Yukarıda verdiğimiz tüm örneklerin ortak bileşkesi, bu kültürel miras örneklerinin yerele ait ve yerinden yapılabilirliği olması; şüphesiz merkezin vesayeti olmaksızın planlama kolaylaştırıcılığı ile…
2. Üniversite -Belediye İşbirliği Mekanizması
- Arkeolojik kazılar, restorasyon projeleri ve kültürel miras araştırmaları üniversitelerle ortak yürütülür.
- Belediyeler, üniversitelerle “Kültürel Miras Araştırma ve Uygulama Merkezleri” kurar.
- Bu merkezler, bilimsel bilgi üretimi ile yerel uygulamaları birleştirir; aynı zamanda genç araştırmacılara sahada deneyim imkânı sunar
3. Eğitim Yoluyla Toplumsal Katılım
- İlkokul ve ortaokul müfredatına “Yerel Kültürel Miras” temalı dersler entegre edilir.
- Belediyeler, okullarla iş birliği içinde miras alanlarına geziler, atölyeler ve gönüllülük programları düzenler.
- Bu sayede çocuklar erken yaşta miras bilinci kazanır, yerel aidiyet güçlenir.
4. Finansman: Kültürel Miras Vergisi ve Havuz Sistemi
- Önce tekraren bir not: Bilindiği üzere, dünya ülkelerinde city-tax de denilen bizdeki adıyla Konaklama Vergisi, turistten alınarak belediyeler yerine Hazine’ye gidiyor. Oysa ki turizme hizmetin esas yükünü çeken Belediyeler. Alınan verginin dünya örneklerinde olduğu gibi ağrılıkla gitmesi gereken yer de Belediyeler. Diğer yanda. Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) kurulduktan sonra işletmelerden alınan CİRO PAYI var ki bu da örtük bir vergilendirme ve TGA havuzunda toplanan para BAKANLIK tarafından tanıtım amaçlı tasarruf ediliyor ve bu harcamada da yerel, kültürel miras çok az. Burada da Yerel Yönetimlerin payı olması kaçınılmaz.
- Devamla, Türkiye açısından bütünleşik bir Kültürel Miras Koruma, kollama ve sürdürülebilir bir sistem için radikal bir değişiklikle, mevcut kurumlar ve gelir vergisi sistemine ek olarak, % 5 oranında “Kültürel Miras Vergisi” alınmasını tartışmalıyız.
- Bu vergi, merkezi bir “Kültürel Miras Havuzu”nda toplanır.
- Havuzdaki kaynaklar, Merkez ve Yerel tarafından oluşacak ortak komisyonca yerel yönetimlerin projelerine adil, şeffaf ve ihtiyaç öncelikli kriterlerle dağıtılır ve başkaca bir amaç için kullanımının önüne geçilecek denetim mekanizması kurulur.
- Belediye ve Üniversite ortaklığı bu fonla kazı, restorasyon, dijital arşivleme, eğitim ve tanıtım faaliyetlerini yürütür.
- Halihazırda, belediyelerin görev alanlarında kalan kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla kullanılmak üzere 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nun 8. ve 18. maddeleri uyarınca mükellef hakkında tahakkuk eden emlak vergisinin %10'u nispetinde "Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Katkı Payı" alınmakta. Olumlu uygulamalarının da görüldüğü bu düzenlemenin toplam bütçesinin kültürel mirasın yukarıda çizdiğimiz çerçevesinin sürdürülebilirliğinde son derece yetersiz kaldığını ve uygulamada fonun dağıtımında belediyelere eşit davranılmadığını, hatta sorumluluk alanlarının da neredeyse yok sayıldığın gözlemlemekteyiz.
- Ören yerlerinin girişlerinden alınan bilet ücretlerinden önceki yıllarda %40 oranında belediyelere pay verilirken bu pay yüzde beşlere kadar düştü ve en son düzenlemeyle de ören yeri girişleri özelleştirildi. Üstelik buralardaki hediyelik eşya satışları da yine DÖSİM ve BİLİMTUR’un tekelinde.
5. Denetim ve Katılımcı İzleme: Katılımcı Kent Kurulu
“ALAN YÖNETİMİ”ni düzenleyen yönetmelik gereği Alan Başkanı Bakanlık tarafından atanıyor. Öncesinde yerel yönetimin inisiyatifinde olan bu yetki Diyarbakır Suriçi’nin UNESCO DM listesini alınması ile birlikte Bakanlığa alındı.( Md. 14 ) Oysaki her kentte Belediyenin de içinde bulunduğu ve ilgili STK’lar, meslek odaları, ticaret odaları, üniversiteler ve yurttaş temsilcilerinden oluşan “Kent Kültürel Miras Komisyonu” kurulmasıyla Alan Başkanı dahil yetki ve iradenin bu komisyonda olabilmesi yerindeliğin gereğidir. Bu komisyonun aktif yurttaş girişim veya inisiyatiflerine açık olması, vatandaş katılım ve denetiminin gerçekleştirilmesi Kültürel Miras’a sahip çıkılmasında ortak iradeyi egemen kılacaktır.
- Bu komisyon, belediyelerin kültürel miras harcamalarını denetler, raporlar ve kamuoyuna açıklar.
- Aynı zamanda proje önerileri sunar, önceliklendirme süreçlerine katılır.
6. Otonom Yapının Kurumsallaşması
Bir önceki “Su Krizi, Belediyeler ve Otonom Çözüm” yazımda da yerindenlik ilkesine vurgu ile yerelin, belediyelerin su sorununun çözümünde nasıl aktör olabileceğine değinmiştim. Benzer yaklaşım ve otonom önerilerimi burada da sürdürmek isterim. Avrupa Konseyi’nin Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsayıcılığındaki “yerindenlik” ilkesini ele aldığımız sorunlarda nasıl somutlaştırabiliriz? Yerindenlik İlkesinin temel vurgusu, yerel düzeyde karar alma veya başka bir deyişle kamu işlerinin mümkün olan en yakın düzeyde, yani vatandaşlara en yakın olan yerel makamlar tarafından yürütülmesini öngörür. Bu, kararların merkezi otoriteden değil, yerel ihtiyaçlara göre yerel yönetimlerce alınmasını teşvik eder.
- Yukarıdaki tüm bileşenler, “Yerel Kültürel Miras Katılım Sistemi” adı altında kurumsallaştırılır.
- Bu sistem, yerel yönetimlerin bünyesinde özel bir birim olarak yapılandırılır; teknik kadro, akademik danışma kurulu ve toplumsal katılım mekanizmaları içerir.
- Ulusal düzeyde ise “Kültürel Miras Yüksek Kurulu” bu sistemin koordinasyonunu ve standartlarını belirler.
Bu model, yerel yönetimlerin kültürel mirasın korunmasında daha etkin, katılımcı ve sürdürülebilir bir rol üstlenmesini hedefleyen kapsamlı bir strateji belgesine dönüştürülebilir.
Yine de, Türkiye'deki belediyelerin mali ve teknik kapasiteleri arasındaki büyük farklılıklar nedeniyle, bu model önerisinde bazı eksik noktalar ortaya çıkabilir. “Altyapı, teknik personel ve arkeolog/konservatörlere erişim" gibi konular, özellikle küçük belediyeler için önemli bir engel oluşturacaktır. Bu noktada, belediye kapasitelerinin ayrıca bir değerlendirmeye alınması, sağlanan kaynakların adil ve oransal eşitlikte dağılması açısından yerinde olacaktır.
Önümüzdeki süreçte hazırlanacak YEREL YÖNETİMLER REFORM PAKETİ açısından yukarıda yazılanların tartışma başlangıcı olması umudu ile…

Yorum Yazın