Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 31 Mart 2024 yerel seçim sonuçlarının ardından, ilk genel seçimlerde büyük bir yenilgi yaşama ihtimalini ortadan kaldırmak için elindeki tüm kamu gücünü kullanarak hukuka aykırı bir planı hayata geçirdiği anlaşılıyor.
Bu kez hedefte doğal olarak topyekûn CHP bulunuyor. CHP, iktidar partisinin ihtiyaçlarına göre dizayn edilmeye çalışılıyor. Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, 17 belediye başkanı ve 200’den fazla belediye personeli siyasal kumpasla tutuklandı. Ayrıca 5 belediye, transfer yoluyla CHP’den AK Parti’ye geçti.
Kimi 38.Kurultay delegesinin, iktidar partisinin teşvikiyle yaptığı başvurularla İstanbul İl ve Genel Merkez seçimlerinin iptaline ilişkin davalar, asliye hukuk mahkemelerinde karar bekliyor. Sarıyer 18. Asliye Hukuk Mahkemesi, ara kararla CHP İl Başkanlığına kayyım atadı. CHP il başkanlığı, genel sekreterliği ve üç dönem milletvekilliği yapmış Gürsel Tekin, 5000 polis eşliğinde il binasına girmeyi başardı.
15 Eylül 2025’te Ankara’da görülecek 38. CHP Kurultay davasında, mutlak butlan kararı çıkması ve bir önceki genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kayyım olarak atanması bekleniyor.
Yargı eliyle sürdürülen siyasi çökertme operasyonunda, partili partisiz birçok itirafçı ortaya çıktı. Aydın ve Beykoz belediyelerinde olduğu gibi, iktidar partisine transfer olan CHP’li belediye başkanları, meclis üyeleri oldu. Belediyeler el değiştirdi. Sırada bekleyen ve fırsat kollayanların olduğu konuşuluyor.
Bütün bu gelişmeler, iktidar partisi liderinin olası seçimlerde yeniden seçilmek için sahnelediği oyunun yazarı ve yönetmeni olduğunu ortaya koyuyor. Ancak oyuncular arasında yargı ve güvenlik güçlerinin yanı sıra, CHP 38. Kurultayında Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel ikilisine karşı seçim kaybedenlerin bazıları da sahnede baş aktör rolünü üstlenmiş durumda.
Parti kongresinde hile yapıldığı, delege satın alındığı iddiaları gündemde. Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel karşısındaki yenilgisini “arkadan hançerlenmek” olarak tanımladı. Bu durum 20 aydır aklından çıkmadı ve her davranışına yansıdı. Yeniden koltuğuna oturmak için fırsat kolladı.
Bu sırada CHP lideri Özgür Özel, beklenmedik bir performansla iktidarın hukuksuzluklarına karşı güçlü bir direniş hattı oluşturdu. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu ve bazı arkadaşları sessiz kaldı, Özel davetli olduğu partinin kuruluş etkinliklerine bile katılmadı.
Bu bekleyiş hali, geniş muhalif kesimlerde öfke biriktirdi ve “bu ne hırs, bu ne koltuk sevgisi?” sorularının yaygınlaşmasına yol açtı. Gürsel Tekin’e yönelik sosyal medya tepkileri, gazete köşe yazıları ve ekranlardaki yorumlar, yaklaşan çatışmanın işaretleriydi.
Ülke Geleceği ve Siyasi Bedel
Parti içi tartışmalar, hırs, hile, makam ve koltuk sevgisi uğruna memleketin geleceğiyle otoriter yönetimin başıyla işbirliği yapmak, siyasal olarak ödenemeyecek bir bedeldir. Bu bencillik, ülkeyi ateşe atmaktır.
19 Mart sonrası CHP içinde yaşananlar — itirazcılar, yalancı tanıklıklar, iktidar partisine yamanmalar, işbirlikçilik — dünden bugüne CHP’nin yapısal ve politik sorunlarına, siyaset yapma alışkanlıklarına ve örgütsel handikaplarının derinliğine işaret ediyor. Daha açıkçası, değerler ve dava partisi olma sorunlarının göstergesidir. Bugün olmasa da öncelikle çözülmesi gereken bir sorun olarak durmaktadır.
Bu kirli oyunun siyasi kaybedeni, iktidarla işbirliği yapan Özgür Özel muhalifleri olacaktır. Kazanan ise CHP lideri Özgür Özel olacaktır. İstanbul İl Başkanlığı’na atanan kayyıma gösterilen tepki ve farklı siyasi parti ve kurumların dayanışmasının boyutları bunu göstermektedir.
2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçimlerini kazanmak için ırkçı, binde birden küçük parti genel başkanlarının, devletin önemli kurumlarında ve partilerinde gizli pazarlama marifetleri sergileyenlerin; şimdi koltuk sevdasıyla ülkenin geleceğini riske atan girişimleri karşısında söylenecek söz kalmamıştır. Bu iflah olmaz kötülük insanı ile kötülükler iktidarın işbirliğine varması, akan suyun kendi yolunu bulmasına benzer.
Daha düne kadar Cumhurbaşkanı’nı mahkeme kararlarına uymamakla eleştirenlerin, bugün Cumhurbaşkanı’nın “mahkeme kararına uymamak hukuka başkaldırmaktır” sözünün parçası olmaları, kendi siyasal tarihlerine çizgi çekmeleri anlamına gelir. Ülkenin içinde bulunduğu kritik eşikte mahalle değiştirmek gerektiğini bilirler, ancak bunu geçici gördükleri için önemsemez bir duruş sergiliyorlar. Fakat bu işbirliği ve iktidar oyununa ortak olmanın siyasi sonuçları peşlerini bırakmayacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında otoriter bir tek adam rejimi inşa eden adaya muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olan bir ismin; ülkeyi faşizan bir mecraya sürükleyen bu süreçte, parti içi sorunlar veya başka nedenlerle iktidarla işbirliği yapması, kendisine oy veren seçmenlerin ellerini iki yakasına koymasına neden olacaktır.

Yorum Yazın