Eğer bir toplumda farklı etnik gruplar varsa, bu gruplar kendi içlerinde “homojenleşmiş” ama kendi aralarında“yabancılaşmışlarsa” bu türden toplumlarda çatışma kaçınılmaz hale gelir. İşte Türkiye’deki Kürt sorununun özeti bu cümlede saklıdır.
Bu sabah itibariyle beklenen açıklama geldi ve PKK aldığı kongre kararlarını kamuoyuyla paylaştı. Paylaşır paylaşmaz da sanki köşede bekleyen milliyetçi kafalar hemen itirazlara başladılar. PKK’nın bu kararlarına “sözde” diyerek, vay efendim, açıklamada “Türk Milleti” yerine “Türkiye halkı” deniyor, vay efendim “Lozan anlaşmasına” referans veriyor, yok efendim “24 Anayasasını inkarın başlangıcı” olarak görüyor vs. diyerek rahatsızlıklarını sıralıyorlar.
Ama aralarında PKK’nın kuruluşunda devletin Kürtlere yönelik yaptıklarının rolünü tartışacak bir babayiğit yok!
PKK şiddet içeren politikaları, hadi onların jargonunu kullanalım “terörü” isteyerek mi kullandı sizce? Mesela Diyarbakır Hapishanesi’nde tutuklu Kürt gençlerine yönelik yapılan işkenceleri, bok yedirmeleri, ev ve köy yakmaları, sürgünleri ve tabii yargısız infazları konuşmadan her şeyden PKK’yı ve Kürtleri sorumlu tutmak vicdani bir tutum olur mu?
“Türkiye’de Kürt yoktur” cümlesinden başlayarak yaygınlaştırılmaya çalışılan bir halkın inkarı, hala bugün bile Meclis’te kullanılan Kürtçe bir kelimenin ya da ifadenin, “bilinmeyen bir dil” olarak nitelenmesi, eğer Türklere yapılsaydı Türkler kabul ederler miydi?
Tekrar edelim bu ülkede yalnızca Türkler yaşamıyor. Türk olmayanlar da var. Lazlar, Çerkezler, Gürcüler, Araplar, Boşnaklar, Arnavutlar, Ermeniler ve azalmış olsalar da Rumlar da var. Hristiyan, Yahudi ve Müslümanlar da var. Kısacası Türkiye toplumu, çok-kimlikli Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi bir toplumdur.
Bundan rahatsız olup da “herkesin Türk” olmasını istemek, belki dün daha anlaşılabilirdi ama bugün bunun olması mümkün değildir, doğru da değildir. Aksine bütün bu farklılıkların ortak yaşama katacakları sonsuz sayıda imkan ve güzellik vardır. Bu bana hep Fenerbahçeli taraftarların “Birgün herkes Fenerbahçeli olacak!” sloganını hatırlatır. Bu düşünceyi ortaya atan arkadaşlar bilmem düşünmüşler midir ama bir gün herkes Fenerbahçeli olduğunda futbol diye de bir şey kalmayacaktır. Oysa Türkiye böyle güzeldir! Farklılıklarıyla birlikte güzeldir.
Ama ne var ki Türkiye’yi 100 yıldır yöneten akıl başlangıçtan itibaren Kürtleri görmemekte ısrar etti. Ara-sıra Kürtlerin isyanı sayılabilecek olaylar olduğunda askeri olarak bastırmayı yeğledi. Son olarak bulduğu formül de “PKK terör örgütüdür” ifadesini toplumun her katında yaygınlaştırarak Kürtlerin taleplerinin görmemezlikten gelinmesini sağladı. Devlet açısından PKK, terör örgütü olunca, devletin yaptığı ya da yapmadığı her şey de “meşru” hale geldi. (Tabii Kürtlerin söylediği her şey de gayri-meşru oldu). Böylelikle geniş halk yığınları Kürt mahallesindeki sorunlara, Kürtlerin sorunlarına yabancılaştı. Bir tür, onları toplumdan “dışladı”.
Eğer bir toplumda farklı etnik gruplar varsa, bu gruplar kendi içlerinde “homojenleşmiş” ama kendi aralarında“yabancılaşmışlarsa” bu türden toplumlarda çatışma kaçınılmaz hale gelir. İşte Türkiye’deki Kürt sorununun özeti bu cümlede saklıdır. Bu cümlede sorunun çözümü de ifade edilmiştir aslında. Yani toplumdaki farklı kimlik gruplarını homojenleştirmektense onların farklılıklarına saygı göstermek, onları “dışlayıp” birbirlerine yabancı hale getirmektense birbirleriyle konuşmalarını sağlamak ve aralarında köprüler oluşturmak huzurlu, özgür ve demokrat bir toplum kurmak için yapılması gerekenlerdir.
Ben de bu çerçevede PKK’nın aldığı kararların memleket için hayırlı olmasını diler, insanların ölmediği, öldürülmediği ve herkesin kendi dili ve kültürüyle yaşama imkanı bulabildiği yeni bir Türkiye’nin tohumlarının atılacağı umuduyla yazımı bitireyim.

Yorum Yazın