Yeterince spor dediğimizde hepimizin aklına farklı sayılar gelebilir. Bana göre “yeterli spor” her gün bir saat iken, bir başkasına göre çocuğunun haftada iki saat spor yapması yeterli olabilir. Peki, bilim ne diyor? Bu konuda araştırmalar bize çok daha net bir aralık gösteriyor.
Ben kendi çocuklarımı okul sonrası her gün en az bir saatlik spor etkinliğine götürüyorum. İnsanlar bana sık sık “Bu kadarı çok değil mi?” diye soruyor. Ben de tam tersine, “Hayır, bu çok değil; olması gereken.” diyorum. Çünkü güncel sağlık kılavuzları ve yüzlerce araştırma, çocukların her gün en az 1 saat hareket etmesini artık bir “öneri” değil, sağlıklı gelişimin alt sınırı olarak kabul ediyor.
Araştırmalar ne diyor? “Yeterince spor”ın bilimsel karşılığı nedir?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve birçok ülkenin sağlık otoriteleri, 5–17 yaş grubu için ortak bir çerçeve çiziyor:
• Her gün en az 60 dakika: Orta–yüksek şiddette fiziksel aktivite (tempolu yürüyüş, koşma, bisiklet, yüzme, takım sporları vb.)
• Haftada en az 3 gün: Koşma, zıplama, tırmanma, jimnastik gibi kas ve kemik güçlendirici etkinlikler
Bu da haftada en az 7 saat anlamına geliyor. DSÖ’nün 2020 fiziksel aktivite kılavuzu, bu 60 dakikalık sürenin alt sınır olduğunu, bunun üzerine çıkılmasının (örneğin 60–90 dakikaya) hem fiziksel hem de zihinsel sağlık açısından ek kazanımları olduğunu vurguluyor.
Önemli bir ayrıntı, bu 60 dakikanın tek parça olmak zorunda olmaması. Gün içinde:
• Sabah 20 dakika yürüyüş,
• Okulda 20 dakikalık aktif oyun,
• Akşam 20–30 dakikalık spor/park zamanı
gibi parçalara bölünebilir. Yani mesele, çocuğun bedenini her gün düzenli olarak harekete geçirebilmek.
Sporun çocuk sağlığına etkisi sadece kas değil, zihin de güçleniyor…
Güncel araştırmalar, düzenli fiziksel aktivitenin çocuk ve ergenlerde:
• Obezite, tip 2 diyabet ve kalp-damar hastalıkları riskini azalttığını,
• Kemik yoğunluğunu ve kas gücünü artırdığını,
• Depresyon ve kaygı belirtilerini düşürdüğünü,
• Dikkat, yürütücü işlev, çalışma belleği gibi bilişsel süreçleri desteklediğini,
• Birçok durumda akademik başarıyı da olumlu etkilediğini gösteriyor.
Yani çocuğunuzun her gün bir saat hareket etmesi, yalnızca sporcu olma ihtimalini artırmıyor;
daha sağlıklı bir beden, daha dayanıklı bir zihin ve daha sürdürülebilir bir öğrenme kapasitesi anlamına geliyor.
Bu noktada kritik soru şu: Okul sistemi bunu destekliyor mu?
Okullardaki tablo: Haftada 2 saat beden eğitimi, geri kalanı “şans”a kalmış
Türkiye’de birçok okulda beden eğitimi dersi haftada 2 saat ile sınırlı. Eğer çocuk, okulun spor kulübüne, takımına ya da ekstra bir spor etkinliğine katılıyorsa bu süre 4–6 saate kadar yükselebiliyor. Ancak bu, çoğunlukla, özel okulların sunduğu programlar, ailenin ek imkanları ve maddi gücü ile mümkün oluyor. Devlet okullarında okuyan çocukların önemli bir kısmı için tablo çok daha sınırlı. Beden eğitimi dersi çoğu zaman sadece müfredatı tamamlama amacıyla yürütülüyor. Okul sonrası spor kulübü, takım çalışması, yüzme ya da salon sporlarına erişim çok daha kısıtlı. Çocukların günlük spor yapma süreleri, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği düzeyin belirgin şekilde altında kalıyor. Yani aslında şu soruyu da sormamız gerekiyor:
“Çocuğunuz yeterince spor yapıyor mu?” kadar, “Çocuğunuzun okulu ve yaşadığı çevre, yeterince spora fırsat veriyor mu?”
Çin gibi ülkeler ne yapıyor? Her gün en az 1–2 saat hareket…
Dünyada bazı ülkeler, çocukların hareket süresini bireysel tercih seviyesinden çıkarıp sistem politikası hâline getirmiş durumda. Çin buna çarpıcı bir örnek. Çin Eğitim Bakanlığı, yıllardır okullara her gün en az 1 saat fiziksel egzersiz yaptırma hedefini koyuyor. Pek çok eyalet ve şehirde ilkokul ve ortaokullarda her gün en az bir beden eğitimi dersi zorunlu. Son düzenlemelerde ise okul içi ve okul dışı etkinliklerle birlikte çocukların günde toplam 2 saate yakın fiziksel aktivite yapması “hedef seviye” olarak tanımlanıyor. Yani Çin’de politika çok net:
“Her gün 1–2 saat hareket, sağlıklı çocuk ve sağlıklı toplum için vazgeçilmezdir.”
Bu yaklaşım sporun bir alışkanlık ve kültür hâline gelmesini de destekliyor. Bizde ise durum ne yazık ki olması gerekenin çok altında. Her pazartesi diyete başlar gibi spora başlayan bir kültürümüz var. Sporu küçük yaşlardan itibaren içselleştiremediğimiz için, pek çoğumuzda spor yapma pratiği “spora başlayacağım” ya da “spora başlamalıyım” gibi niyet cümleleri seviyesinde kalıyor.
Spor ve sosyoekonomik düzey: Kimler daha çok hareket ediyor?
Araştırmalar, farklı ülkelerde çok benzer bir tablo ortaya koyuyor: Daha yüksek sosyoekonomik düzeydeki ailelerin çocukları, spor kulüplerine katılım, yüzme, tenis, dans, özel kurslar gibi alanlarda çok daha aktif. Düşük ve orta gelirli ailelerin çocukları, her gün hareket etmeye aslında daha çok ihtiyaç duymalarına rağmen, spora daha az erişebiliyor.Uluslararası çalışmalar, yüksek gelir grubundaki çocukların spora katılma olasılığının düşük gelirli akranlarına göre yaklaşık 2 kat daha yüksek olduğunu gösteriyor. Fark yalnızca “spor yapıp yapmama” düzeyinde değil; spora ayrılan sürenin uzunluğu ve yapılan sporun çeşitliliği de sosyoekonomik düzeyle yakından ilişkili.
Bunun belli somut sebepleri var. Maaliyetlerin bazı sporlar için yüksek oluşu (örneğin tenis, buz sporları, dans, yüzme) pek çok aile için erişilemeyecek kadar yüksek. Tesis ve alan erişiminin sınırlı olması. Vardiyalı ya da uzun saatler çalışan ebeveynlerin, çocuğu antrenmana götürüp getirmesinin zorolması. Ve tabi ki kültürel algı…Spor, hâlâ birçok ailede “önce dersler, sonra zaman kalırsa…” mantığı ile düşünülüyor.Özellikle sınav odaklı sistemlerde, çocuğun spor yapmak için ayırdığı süre “ders çalışmaktan çalınan zaman” gibi algılanabiliyor. Tüm bunlar birleştiğinde, spor bir hak olmaktan çıkıp, bir ayrıcalığa dönüşüyor.
Bu tabloyu değiştirmek mümkün mü?
Evet, üstelik hem okul düzeyinde hem de aile düzeyinde atılabilecek somut adımlar var.
Okullar ne yapabilir?
• Beden eğitimini “kalan saatlerde yapılan yan ders” olmaktan çıkarıp, her gün hareket ilkesine göre programlamak,
• Uzun teneffüsleri (örneğin 15 dakikalık “büyük ara”) aktif oyun ve hareket için düzenlemek,
• Okul sonrası ücretsiz ya da düşük maliyetli spor kulüpleri oluşturmak,
Aileler ne yapabilir?
• Çocuğun her gün en az 60 dakikalık hareketini “olması gereken minimum” olarak görmek,
• İmkân varsa organize spora (kulüp, kurs) katılımı desteklemek; yoksa parkta oyun, ip atlama, bisiklet gibi maliyet gerektirmeyen etkinlikleri rutinleştirmek,
• Belediyelerin bu konuda sunduğu çok düşük maliyetli çok güzel hizmetler var. Bunları araştırmak,
• Sporun ruh sağlığı, özgüven ve sosyal beceri açısından yaşam boyu bir yatırım olduğunu kabul etmek.
Başlıktaki soruya geri dönersek, “Çocuğunuz yeterince spor yapıyor mu?”;
Eğer cevabınız:
“Haftada 1–2 saat beden eğitimi dersi görüyor, haftada bir gün de halı saha ya da kursa gidiyor, o kadar.” ise, muhtemelen önerilen seviyenin altındasınız.
Bilimsel verilerin ışığında söyleyebileceğim şu: “Günde minimum bir saat spor tam da olması gereken.”
Çünkü her gün bir saat hareket eden çocuk, yalnızca daha fit bir beden değil, daha dirençli bir zihin, daha sağlıklı bir ruh hâli ve daha güçlü bir öğrenme kapasitesi geliştiriyor.
Asıl sorumuz belki de şu olmalı:
“Bu imkânı yalnızca kendi çocuğumuz için değil, tümçocuklar için nasıl mümkün kılabiliriz?”
Çünkü spor, bazı çocukların ayrıcalığı değil; her çocuğun hakkı.

























Yorum Yazın