Üçüz açık problemi, bütçe açığı, cari açık ve tasarruf açığının aynı anda görülmesini ifade eder. Üçü bir araya geldiğinde ekonomi hem iç hem dış dengesizlikler yaşar, bu da kırılganlığı artırır.
1. Bütçe Açığı (Kamu Mali Açığı)
Devletin harcamalarının gelirlerinden fazla olması durumudur. Genellikle bütçe açığı finansmanı borçlanma ile yapılır.
Son yıllarda deprem harcamaları, yüksek faiz giderleri, sosyal transferler ve seçim öncesi teşvikler nedeniyle bütçe açığı artmıştır. 2023’te merkezi yönetim bütçe açığı GSYH’nin yaklaşık %6’sına kadar yükselmiştir. 2024–2025’te mali disiplinin yeniden sağlanması hedeflense de, faiz giderlerinin yüksek seyretmesi bu hedefi zorlaştırmaktadır.
2. Cari Açık
Bir ülkenin ihracat gelirleri ile ithalat giderleri (ve diğer dış gelir/gider kalemleri) arasındaki fark dış ticaret açığı olarak ifade edilmektedir. Eğer hizmetler ve transferler kalemlerindeki fazla bu açığı kapatamaz ise, cari açık oluşur. Cari açık, ülkenin dış tasarruflara bağımlı olduğunu gösterir.
Türkiye uzun süredir yapısal cari açık veren bir ülkedir. Bunun nedeni üretim yapısının ithal girdiye bağımlı olması ve enerji ithalatının yüksek olmasıdır. 2022’de enerji fiyatlarının etkisiyle cari açık GSYH’nin %5’ine yaklaşmıştı. 2025–2026 için bu oran %1–2 civarında öngörülmektedir (kısmi iyileşme).
3. Tasarruf Açığı
Bir ekonomide yatırımların iç tasarruflardan fazla olması durumudur. Tasarruf açığı, yatırımların dış borçlanma ile finanse edilmesine yol açar. Türkiye’nin hanehalkı ve kamu tasarruf oranları uzun süredir düşük düzeydedir. Tüketim eğilimi yüksek, finansal okuryazarlık düşük, reel faizler çoğu dönemde negatif düzeydedir. Bu durum hem yatırım finansmanını pahalılaştırmakta hem de cari açığı beslemektedir.
Türkiye’nin Üçüz Açık Görünümü (2025–2026)
Gösterge | Durum | Trend |
Bütçe Açığı / GSYH | %5 civarı (2024) | 2026’da azalma hedefleniyor |
Cari Açık / GSYH | %1–2 | İyileşme yönünde |
Tasarruf Açığı | Devam ediyor | Orta vadede sürece |
Türkiye üçüz açık probleminden kurtulmazsa ne olur?
Türkiye üçüz açık (bütçe açığı + cari işlemler açığı + finansman açığı) sorununu kalıcı biçimde azaltamaz veya kontrol altına alamazsa hem makroekonomik hem de toplumsal düzeyde ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir. İşte olası etkiler;
Makroekonomik Sonuçlar
- Enflasyonun kalıcı hale gelmesi: Bütçe açığının sürekli yüksek kalması, kamu harcamalarının para basımıyla finanse edilmesine yol açabilir; bu da enflasyonu yapısal hâle getirir.
- Faiz oranlarının yükselmesi: Devletin iç borçlanma ihtiyacı artar; bu durum piyasadaki fonları kamuya çeker ve özel sektörün borçlanma maliyetini artırır.
- Döviz kuru baskısı ve değer kaybı: Cari açık finansmanında dış sermaye girişleri yetersiz kalırsa, döviz talebi artar; TL’de değer kaybı ve kur istikrarsızlığı görülür.
- Rezerv erimesi: Finansman açığı dış borç ve rezerv kullanımıyla kapatılmaya çalışılırsa, Merkez Bankası rezervleri azalır ve dış şoklara dayanıklılık düşer.
- Kredi notunun düşmesi: Mali disiplinin bozulması uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu indirmesine neden olur, bu da yatırım maliyetlerini artırır.
- Dış borç sürdürülemez: Sürekli açıklar, borç stokunun milli gelire oranını yükselterek dış borç servisinde zorluk yaratır.
Reel Ekonomi Üzerindeki Etkiler
- Yatırım ve üretimde gerileme: Yüksek faiz ve kur oynaklığı, özel sektör yatırımlarını sınırlar; büyüme potansiyeli düşer.
- İstihdam kaybı: Ekonomik yavaşlama ve mali sıkılaşma istihdamı azaltır, işsizlik oranları artabilir.
- Gelir dağılımında bozulma: Enflasyon ve kur şokları, sabit gelirli kesimlerin alım gücünü düşürür; gelir eşitsizliği artar.
Uzun Vadeli ve Yapısal Sonuçlar
- Ekonomik bağımsızlıkta zayıflama: Sürekli dış finansman ihtiyacı, dışa bağımlılığı artırır; ülkenin ekonomik karar alma özgürlüğü daralır.
- Politika güvenilirliğinin erozyonu: Piyasa aktörleri, hükümetin mali ve para politikalarına güvenini kaybedebilir; bu da beklenti yönetimini zorlaştırır.
- Kriz riski: Üçüz açıkların aynı anda derinleşmesi, 1994 veya 2001 benzeri ödemeler dengesi ve mali kriz riskini yeniden gündeme getirebilir.
Politika Önerileri (Dengelenme İçin)
Mali disiplinin güçlendirilmesi: Kamu harcamalarında verimlilik, hedefli sübvansiyonlar, vergi tabanının genişletilmesi.
İhracatın ve üretimin yerlileştirilmesi: İthal girdiye bağımlılığı azaltmak, enerji verimliliğini artırmak.
Tasarruf oranlarının artırılması: Finansal okuryazarlık konusunda teşvikler, uzun vadeli yatırım araçları (ör. bireysel emeklilik, sukuk, altın tahvili).
Doğrudan yabancı yatırım (DYY) çekmek: Dış finansmanı kısa vadeli sermaye yerine uzun vadeli yatırımlarla sağlamak.
Sonuç olarak, Orta Vadeli Program (OVP) verilerine göre Türkiye’nin üçüz açık (bütçe açığı, cari işlemler açığı ve finansman açığı) görünümü 2020–2028 döneminde dalgalı ama kademeli toparlanma eğilimi göstermektedir. 2020’de pandemiyle birlikte kamu harcamalarındaki artış bütçe açığını yükseltirken, turizm ve ihracat gelirlerindeki düşüş cari açığı artırdı. 2021–2022’de ekonomik canlanma ve yüksek iç talep bütçe gelirlerini artırsa da, enflasyonist baskılar mali dengeleri zayıflattı ve cari açık yeniden arttı. 2023’te deprem harcamaları ve seçim yılı etkisiyle bütçe açığı yükselirken, 2024’ten itibaren mali disiplin önlemleri ve ihracat artışıyla dengelenme hedeflendi. OVP’ye göre bütçe açığı 2025’te GSYH’nin % 3,6’sına, 2026’da % 3,5’ine gerilerken; cari işlemler açığı aynı yıllarda sırasıyla % 1,4 ve % 1,3 seviyelerinde öngörülmektedir. 2028’e kadar cari açığın %1 civarında istikrar kazanması beklenmektedir. Bu tablo, Türkiye’nin üçüz açık sorununda kısa vadede kırılganlık, orta vadede ise kontrollü bir iyileşme hedeflendiğini göstermektedir.


























Yorum Yazın