Suriye’nin bölünmesiyle kurulacak bir Kürt Özerk Bölgesi hazırlıklarının yapıldığı artık sır değil. MHP’nin önerisiyle; Öcalan’ın TBMM’de DEM Parti grubunda konuşturulmasını bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor. En azından salt AKP’nin istediği anayasa değişikliğine destek amaçlı olarak değerlendirilmesi yetersiz kalır.
MHP Genel Başkanının son önerisi siyaseti derinden etkileyeceğe benziyor. Yıllardır muhalefeti ilişkili olmakla suçladığı, -AKP’nin siyasal jargonuna göre- iltisaklandırdığı bir örgütün, 25 yıldır İmralı’da yatan liderini, TBMM’de koşullu bir konuşma yapmaya çağırdı. Beklenmedik bu davet; muhalefet kadar iktidar partisi çevrelerinde de şaşkınlık yaratmışa benziyor.
Üzerinde yaşadığımız topraklarda, Cumhuriyeti’nin kuruluşuna uzanan süreç; zorlu siyasal gelişmelerle örülüdür. Osmanlı döneminde ticaret yollarının denetiminden sağlanan gelirlerin azalması ile ortaya çıkan sorunların, siyasal sonuçları ile pek ilgilenilmez. Bölgemizdeki egemenlik haritalarının bu nedenlere değişmesi, siyasetçilerimizce pek göz önüne alınmaz.
Ortadoğu ve Akdeniz’i kapsayan kadim coğrafyanın, Amerika kıtasının keşfiyle önemini yitirdiği umursanmaz. Sanayi Devrimiyle başlayan büyük değişimin, Eski Dünya’daki ekonomik ve -doğal olarak- siyasal ağırlık merkezilerini de ortadan kaldırdığı da bilinmez.
Daha yakın dönemlere gelirsek, Fransız İhtilalinin-1789- Eski Dünyanın egemen hanedanların geleceklerini belirlediği dönemde; Osmanlı’daki reform hamlelerinin ardında bu kaygıların etkileri de tartışılmaz. Sonuçta 1.ve ardından yirmi yıl sonra başlayan, 2.Dünya Savaşının, uluslararası ticaret yolları ile doğal kaynakları ele geçirme amacını taşıması üzerinde durulmaz.
Kuvvacı olarak anılan Milli Kurtuluş Hareketi, yukarıda değinilen başlıkların farkında olan bir kadro tarafından yönetildi. Tartışmasız lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı sürecinde ve ardından dış izlediği politika, bu konuda en somut örnektir. Güçlü devletler arasındaki çelişkileri doğru değerlendiren yaklaşımlarıyla, 1.Savaş sonunda teslim olan ülkesinin Kurtuluş Savaşına öncülük etti.
Atatürk’ten sonra 2.Dünya Savaşının bitimiyle oluşan yeni siyasal dengeler, Türkiye’nin önce komşularıyla ilişkilerinde, ardından iç siyasal yapılanmasında tarihsel değişikliklerin nedeni oldu.
NATO üyeliği ile başlayan süreci bir yana bırakırsak, 1990 yılına kadar dış politikada köklü değişikliklere -ya da TİP dışında bu olguyu savunan, siyasal hareketlere- rastlanmaz. İstisna sayılacak gelişmeler kuşkusuz vardır. Örneğin Kıbrıs Barış harekâtı sonrasında farklı bir dış politika çizgisinin izlenilmesini savunan eğilimler. Ancak Ecevit’in iktidardan ayrılmasıyla, bu tartışma da etkisini yitirdi. Güneydoğu sınırlarımız dışında, 1990 yılına kadar Türkiye’nin tepkisini çeken değişiklikler yaşanmadı.
“1990 Körfez Harekâtı”; İran-Irak Savaşı Ortadoğu’da siyasal sınırların yeniden belirlenmesinde, dönüm noktasıydı. Aradan 34 yıl geçti. Irak’ın fiilen bölünmesi ve özerk bir Kürt Yönetiminin kurulması ile harekatın ilk aşaması tamamlandı. Son gelişmeler sıranın Suriye’de olduğunu gösteriyor.
GELİŞMELER SIRANIN SURİYE’DE OLDUĞUNU GÖSTERİYOR
Türkiye Suriye’ye yönelik -1958- askeri hazırlıkları sayılmazsa, uzun süre Ortadoğu’dan uzak durmaya özen gösterdi. Kurtuluş Savaşını yöneten askeri kadronun, 1.Dünya Savaşında, Bölge’de savaşmaları, bu yaklaşımın nedeni olmalıdır.
“1990 Körfez Harekâtı”; İran-Irak Savaşı Ortadoğu’da siyasal sınırların yeniden belirlenmesinde, dönüm noktasıydı. Türkiye 1 Ağustos 1990 günü Irak’ın Kuveyt’e saldırısıyla başlatılan sürecin, ikincil aktörleri arasında yer aldı.
Aradan 34 yıl geçti. Irak’ın fiilen bölünmesi ve özerk bir Kürt Yönetiminin kurulması ile harekatın ilk aşaması tamamlandı. Son gelişmeler sıranın Suriye’de olduğunu gösteriyor.
İsrail geçtiğimiz yıl sivillere yönelik Hamas saldırısını bahane ederek, Filistinlileri bir kez daha yaşadıkları topraklardan çıkardı. Netanyahu’nun on binlerce sivilin hayatlarına mal olan acımasız tutumu, çevremizi gerçek anlamda bir ateş çemberine dönüştürdü. Bu gelişme Ortadoğu’da ABD tarafından hazırlanan, BOP-Büyük Ortadoğu Projesinin uygulanmasında yeni bir aşamaydı.
Suriye’nin bölünmesiyle kurulacak bir Kürt Özerk Bölgesi hazırlıklarının yapıldığı artık sır değil. Türkiye’nin izniyle Kuzey Irak’tan Bölgeye gelmelerine izin verilen, YPG yapılanmasının, Güneydoğu sınırlarımızda BOP’un amaçlarından bağımsız geliştiği düşünülemez.
MHP’nin önerisiyle; Öcalan’ın TBMM’de DEM Parti grubunda konuşturulmasını bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor. En azından salt AKP’nin istediği anayasa değişikliğine destek amaçlı olarak değerlendirilmesi yetersiz kalır.
Yorum Yazın