CHP’nin cumhurbaşkanı adayının içeri atıldığı, Türkiye’nin tam otokrasiye doğru yol aldığı ve demokrasinin hızla irtifa kaybettiği şu günlerde ayrılıkları körüklemek yerine kenetlenmek gerekiyor. Hukukun egemen olduğunu, özgür, müreffeh ve demokratik bir Türkiye hayal eden tüm kesimlerin benzer bir çizgiyi tutması elzemdir.
Son günlerde siyaset kulisleri, Muharrem İnce’nin yeniden CHP rozeti takacağı haberleriyle ısındı. CHP lideri Özgür Özel, İnce’yle buluşarak “baba evine dönme” çağrısı yaptı. Özel, İnce’nin parti teşkilatlarının en alt kademelerinden başlayarak basamakları birer birer nasıl tırmandığını vurguladı. İnce’nin baba evi CHP’dir dedi adeta.
Haksız da değildi doğrusu.
İnce, CHP baraj altında kaldığı günlerde dahi partisinin bayrağını bırakmamıştı. Türk ordusuna kumpas kurulurken sesi en gür duyulan milletvekillerindendi. Atatürk’e yönelik sistematik saldırılar sürekli hız kazanırken İnce, inadına cumhuriyet diyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Siyasal İslamcı veya mütedeyyin kesimlerin oyunu alabilmek amacıyla Atatürk’e hakaret eden, cumhuriyete saldıran kimselere partinin kapılarını açarken; İnce, CHP’nin öz evladı olduğunu ısrarla vurguluyordu.
CHP uzun yıllardır %25 bandına takılıp kalırken İnce’nin, hepi topu 40 günlük seçim kampanyasında %30’ları aşması partinin ne kadar öz evladı olduğunu veya ne kadar iç sesini yansıttığını açık bir biçimde gösteriyor.
Kılıçdaroğlu, CHP’ye doldurduğu Siyasal İslamcılarla iktidarın tapulu arazisine gecekondu dikmeye çalışmaktan öteye geçememişti. Aman muhafazakâr seçmeni ürkütmeyelim, biz eski CHP değiliz, bakın yenilendik, hatta yeni anlamında Y-CHP olduk dese de fayda etmedi. Çünkü CHP, kendi siyasî çizgisine hiç oturmayan topluma yapmacık gelen manevralar yapıyordu.
Kılıçdaroğlu, bu siyasette ısrarcı olunca seçmen tabanında hem bir küskünlük yarattı, hem de iktidara karşı sürekli kaybetmenin öğrenilmiş çaresizliğini aşıladı. Hatırlayınız, hiçbir CHP’li Ekmeleddin İhsanoğlu’na canı gönülden oy vermedi. En son Mayıs 2023 genel seçimlerinde CHP listelerine konulan eski AKP’lilere kimse sıcak bakmadı. CHP’liler biraz zoraki olarak oy verdi.
CHP’nin zorlamasına gelmeyen potansiyel seçmenlerse TİP, İyi Parti, Zafer Partisi ve Memleket Partisi gibi meşrebine hangi siyasî parti daha uygunsa ona kaydı. Pek çok seçim çevresinde CHP, zikredilen küçük partilere oy kaydırarak protesto oylarıyla karşılaştı. Mesela TİP, ağırlıkla CHP’den kopan seçmenlerin oylarıyla bazı illerde milletvekili çıkarmayı az farkla kaybetti.
2018’de CHP seçmeni uzun yıllardır ilk defa kendi beklentilerinin ve kendi siyaset tarzlarının gür sesle haykırıldığını duyunca özgüven tazeledi. Bu sefer iktidara geliyoruz mesajını CHP seçmeni satın aldı.
CHP, 2024 yerel seçimlerinde gene kendi adaylarıyla, kendi siyaset biçimiyle seçmene dokunduğunda karşılığını aldı. Belki de 2018’in sağlaması yapıldı.
İnce, o seçimi belki kaybetti ama bu sefer de genel başkanlık koltuğuna oturursam partiyi iktidara taşıyabilirim tezini öne sürdü. CHP liderliği için yarıştı fakat başarılı olamadı. Bu noktada kavgalı ayrılık süreci başladı.
Aslında İnce, o tarihlerde partisinden ayrılmak yerine bir sonraki seçimi bekleseydi muhtemelen kapılar ardına kadar açılacaktı. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı, kabaca 2020’den itibaren öngörülüyordu.
Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı olsa ve seçilse partisinin genel başkanlığını bırakmak durumunda kalacaktı. En azından o yıllardaki söylemi bu şekildeydi. Her ne kadar adaylığını koyduğunda, CHP rozetini çıkarmadıysa da geçmişte partili cumhurbaşkanlığını epey eleştiriyordu. Aksi durumda seçilemezse koltuğunu koruması zor olurdu. Öyle de oldu zaten.
Kaldı ki 2018’deki seçimler kaybedilince Kılıçdaroğlu’nun koltuğu sallanmıştı. Bir yıl sonraki yerel seçimlerde büyükşehirler el değiştirince koltuğunu koruyabildi.
Özel, aynı İnce’yi davet ettiği gibi partinin öz evlatlarını baba ocağına davet edebilir. Bunun bir benzerini de geçmişte CHP baraj altında kaldığında Altan Öymen yapmıştı.
İnce, belki siyasal hırslarla, belki de bu süreci iyi okuyamadığı için veya kendince başka nedenlerle olsa gerek Memleket Partisi ile yoluna devam etme kararı aldı. Ancak tarihsel süreç içerisinde CHP’nin analık vazifesi gördüğü partiler pek uzun ömürlü olamamış ne yazık ki. 1950’lerin Demokratları ve bir ölçüde DSP haricinde, CHP’nin içinden çıkıp da siyaseten yıldızı parlayan bir parti henüz görülmüş değil.
CHP’nin içinden çok parti çıktı ama büyük çoğunluğunu bugün hatırlayan bile yok. Mesela geçmişte Güven Partisi ve Cumhuriyetçi Parti vardı. Bu iki parti politik arenada tutunmakta zorlanacağını anlayınca birleşerek Cumhuriyetçi Güven Partisi’ne dönüşmüştü. Ama gene de pek yol kat ettiği söylenemez.
Yakın geçmişte Mustafa Sarıgül ile Öztürk Yılmaz öncülüğünde kurulan partiler de örnek gösterilebilir. Bu partiler CHP ile aynı kulvarda tutunmakta zorlanmış olacak ki, örneğin Sarıgül’ün partisi CHP’ye katılma karar aldı. Öztürk Yılmaz’ın Yenilik Partisi ise hala faal ama üye sayısının sadece yedi bin bandında olduğu görülüyor.
CHP’den ayrılan pek çok partinin başına gelen Memleket Partisi’nin de başına gelmiş anlaşılan. Diğer taraftan CHP’ye yeşil ışık yakmakla en doğru kararı verdiği söylenebilir
Burada Özgür Özel’e de önemli bir görev düşüyor.
Kılıçdaroğlu zamanında aynı İnce gibi partinin öz evlatları baba ocağından dışlanmıştı. Deniz Baykal hizbinin genel başkanlığa geri dönüş projesi kapsamında en uygun isim olarak görerek liderliğe taşıdığı Kılıçdaroğlu, koltuğunu sağlama almak için geniş kapsamlı bir tasfiye yapmıştı. Ulusalcılar, Kemalistler, sosyal demokratlar ve solcular partide kendilerine yer bulamamıştı.
Hatta CHP iktidarın söylemlerinin etkisine girerek bazı partililerin ellerinde viski kadehleriyle gezdiği söylendi. Milletin değerlerine yabancılaşmış kimseler oldukları dillendirildi. Onlar eski CHP’nin temsilcisiydi. Oysa artık Y-CHP vardı.
Hal böyleyken Özel, aynı İnce’yi davet ettiği gibi partinin öz evlatlarını baba ocağına davet edebilir. Bunun bir benzerini de geçmişte CHP baraj altında kaldığında Altan Öymen yapmıştı. CHP’nin o tarihlerdeki genel başkanı olan Öymen “Bütün eski CHP’lilere, şimdiki CHP’lilere ve özellikle gençlere seslenmek istiyorum. CHP’li olup partisine oy vermemiş olanlar, bir şekilde CHP’den ayrılmış ya da kopmuş olanlara sesleniyorum: Evinize dönün ve evinize sahip çıkın” demecini paylaşmıştı.
Türk demokrasisi ve CHP’nin içinden geçtiği ağır koşulların göz önünde bulundurularak Öymen’inki gibi bir çağrı yapılabilir. İnce’ye takılan rozet de bu sürecin nişanesi olur.

Yorum Yazın