MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Yeni iletişim çağında otoriter popülizm 

ANA SAYFAMEDYAYeni iletişim çağında otoriter popülizm 
Yeni iletişim çağında otoriter popülizm 

İletişim üzerinde çalışanların, demokratik toplumun olmazsa olmazı sivil toplumu oluşturacak,  farklı kesimleri, farklı talepleri, farklı haberleri  ortak bir platformda birleştirecek dayanışmayı yapmaları zorunlu gibi geliyor.

24 Haziran, 2025, Salı 08:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Sema Erder
Sema Erder

Otoriterleşen yönetimlerin, algı yönetimiyle ya da devlet medyası  oluşturarak rıza üretmesinin mümkün olup olamayacağı belli değil. Hele, Türkiye gibi çeşitlenmiş ve iyi kötü demokrasi konusunda  bilgi sahibi olmuş bir toplumda sadece  algı yönetimiyle rıza üretmenin mümkün olamayacağı da açık. 

Yeni teknolojilerin toplumda çok boyutlu  değişimleri tetiklediğini biliyoruz. Sosyal bilimcilerin bir işi de  teknolojik değişimin üretim ilişkilerini, toplumsal tabakalaşmayı, toplumdaki güç ilişkilerini ve diğer alanları nasıl etkilediğini açıklamaya ve anlamaya çalışmaktır. Günümüzdeki yeni teknolojinin etkilerini anlamak için de yeni arayışlar ve yaratıcı düşünceler gereklidir. Günümüzde gerçekleşen teknolojik değişimin sadece üretim alanında değil, ulaşım ve iletişim  alanlarında da yaygın etki yapması,  durumun yakın geçmişten  çok farklı  olduğunu  akla getirmektedir. İletişim ve ulaşımdaki  ucuzlamanın özellikle, mal, para ve imajın yanı sıra   sıradan insanları hareketlendirmeye başlaması bu anlamda önemlidir. Yeni teknolojilerin tetiklediği  kitlesel göçler ilgi alanıma girdiğinden bu konudaki gelişmelerden ve tartışmalardan belli ölçüde de olsa haberdarım.   

 Küreselleşme araştırmaları yeni teknolojilerin farklı yerellerde, hemen her alanda farklı değişimleri tetiklediğini göstermektedir. Ben de Türkiye’de farklı alanlardaki değişimin ipuçlarını ulusal  medyayı izleyerek bulmaya çalışıyorum. Son dönemlerde, önemli başvuru kaynağım olan medyanın, artık alıştığım “güvenilir” haber ortamı  olmadığını  fark etmeye başladım. Toplumdaki değişimin işaret fişeği olan “güvenilir”  haberleri nasıl izleyeceğim konusunda artık eskisi kadar rahat değilim ve “güvenilir” habere ulaşmak için eskisine göre daha çok zaman  harcamam gerekiyor. Bu arada, haber ararken çoğu zaman yoruma muhatap olmak işimi  daha da zorlaştırıyor. Habercilerin ve medyatik akademisyenlerin kutuplaşmış siyasetin yorumcuları haline dönüşmeleri aktardıklarından hangisinin “güvenilir bilgi”, hangisinin  “siyasal mesaj” ya da hangisinin  “güvenilir haber” olduğunu anlamamı güçleştiriyor. 

Anladığım kadarıyla, bilimsel bulguların kamuoyu ve güç sahibi   yöneticilerle paylaşılmasındaki etik kurallar artık belirsizleşmiş..  Aynı şekilde,  artık “akademi/medya/siyaset”  ilişkilerini de anlamak pek mümkün değil. Deprem vesilesiyle, Yeni Arayış’a  yazdığım bir yazıda “Medya çağında bilim etiği nasıl korunur?” sorusunu tartışmaya çalışmıştım. O yazıda, esas olarak, yeni medya çağında, görünür olmak isteyen ya da kendi bilgisini fazla önemseyen  bilim insanlarını eleştirmiştim. Bilim insanlarının  düşüncelerini “doğru” bilgi olarak medyada dikte etmesinin toplumda zaten var olmayan  bilime güveni daha da sarsacağı kanısındayım.  Özellikle siyaset konusunda çalışan akademisyenlerin medyada dikte ettikleri mesajların sadece bilime değil aynı zamanda siyasete olan güveni de sarsacağını düşünüyorum. Nitekim bu  tür yayınlar  kamuoyunda  da bir süredir “algı yönetimi” olarak tanımlanmaya başladı.

Bugün genel kabul gören  “medya etiği” kavramı, otoriter medya sonrası  demokratik toplumun oluşması ve sürmesi için gerekli görülen kuralları ifade eder. Modern  dönemlerde önemsenen  yalan haberi önleme ve  farklı toplumsal gruplara ait haberleri duyurma düşüncesi bu ilkelerin oluşumunda etkili olmuştur.

MEDYA ETİĞİNİN ÖNEMİ

Bütün yöneticilerin hatta en  zorbalarının  bile, toplumda çoğunluğu etkileyerek  “meşruiyet” sağlamayı ya da rıza üretmeyi  hedefledikleri bilinir. Otoriter rejimlerde haberleşmenin  denetimi  toplumdaki düzenin  sürmesi açısından her zaman çok önemliydi. Nitekim, otoriter devlet medyası ürettiği hayali bir dünya ile bu meşruiyetin sürdürülmesinde önemli bir rol oynamıştır. Neyse ki, otoriter yönetimlerde yaşayanlar, tarih boyunca, tekçi ve didaktik haberleşme  ağına karşı kendilerine özel enformel iletişim yolları bulmuşlardır. Otoriter toplumlarda  yaygın olarak kullanılan fısıltı gazetesi ya da sözlü aktarma yolu aslında sivil haberleşme ağının öncüleridir. Bu bağlamda, geleneksel toplumlardaki erkek egemen sivil haberleşmede  kahveler çok önemli iletişim  alanlarıydı. Buna karşılık,  otoriter  devlet yöneticilerinin bile,  toplumdaki rızanın devam edip etmediğini anlamak için bu kahvelerde konuşulanları gizlice izlemeye çalıştıkları da bilinir. Anlatılara konu olan “tebdili kıyafetle dolaşan Sultan” menkıbelerinin yanı sıra, sosyal antropologların araştırmaları bize bu konuda önemli bilgiler sunar.

Bugün genel kabul gören “medya etiği” kavramı, otoriter medya sonrası  demokratik toplumun oluşması ve sürmesi için gerekli görülen kuralları ifade eder. Modern  dönemlerde önemsenen  yalan haberi önleme ve  farklı toplumsal gruplara ait haberleri duyurma düşüncesi bu ilkelerin oluşumunda etkili olmuştur. Demokratik yaşamı destekleyen toplumlarda, hem iktidarın denetlenmesi, hem de  farklı  toplumsal grupların toplumsal taleplerinin duyurulması için güvenilir haber önemsenir. Yürütme, yasama ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak kabul edilen “modern medya” çalışanların liyakatinden,  kullanılacak dil, imaja  ve medyanın  finansmanına   kadar her konuda  özel olarak düzenlenmiştir.  Medya etiği aynı zamanda  haber bildiriminde öznelliğin önlenmesi,  gerçekliğin ve güvenirliğin sağlanmasında habercinin izleyeceği ilkeleri de belirler.

Türkiye gibi demokrasi deneyimi kısıtlı toplumlardaki otoriter yönetimlerin toplumsal meşruiyetlerini popülist uygulamalarla sağladıklarını biliyoruz. Bu popülist uygulamaların denetimi bugüne kadar esas olarak,  aksak da olsa,  kurumsal siyasal partiler ve kurumsal medya aracılığıyla sürdürülürdü. Kolayca ulaşılabilir iletişim kanallarının yaygınlaşması, bu tür kurumsal medyanın sahip olduğu sınırlı denetim olanağını da ortadan kaldırmaya başladı. Yeni dönemde, yeni teknolojiler  kurumsal siyasetin gücü elinde tutan kesimine algı yönetimini arttırıcı yeni olanaklar sağlamış, kurumsal siyasete giremeyen muhalefetin de elindeki tek mecra olan fısıltı iletişimini kahve köşelerinden çıkarıp cep telefonlarına taşıyarak kurumsal medya düzenini sarsmıştır.

Öte yandan, otoriter popülist yönetimler, yeni iletişim çağının teknolojilerini,  kendi meşruiyetini sağlamak ve güçlendirmek amacıyla kullanarak “algı yönetiminin” yeni aracı olarak  kullanmayı becermiştir. Otoriter yönetim, aynı aracı muhalefetin  kullanmaması için kurumsal medyada var olmaya çalışan muhaliflerini tasfiye etmeye çalışmıştır. Son dönemlerde kurumsal medyanın ve orada çalışanların  başlarına gelenler yerleşik kurumsal medya döneminin bittiğini yenisinin ise henüz tam kurulamadığını gösteriyor. 

İletişim üzerinde çalışanların, demokratik toplumun olmazsa olmazı sivil toplumu oluşturacak,  farklı kesimleri, farklı talepleri, farklı haberleri  ortak bir platformda birleştirecek dayanışmayı yapmaları zorunlu gibi geliyor. Kısaca, toplumsal muhalefet,  yeni iletişim çağında güvenilir medya için yeni ilkelerin oluşmasını bekliyor…

GÜVENİLİR MEDYA ŞARTI

Son dönemlerde, yeni nesil popülizm diye adlandırdığım otoriter popülist rejim için “algı yönetimi” neredeyse  toplumsal rıza üretmenin tek yolu olarak kabul edilmeye başlamıştır. Eskiden kullandığı popülist araçları kullanma olanağını tükettiğinden artık meşruiyetini yitirmeye başlayan yönetim, bir süre sonra  siyasal muhalefetin kurumsal “medya” olanaklarını hukuk yoluyla elinden almış ve Türkiye gibi çeşitlenmiş bir toplumdaki  çok parçalı muhalefeti yeni iletişim olanaklarının  “gayya kuyusuna” itmiştir. 

Bu “gayya kuyusu” metaforunu niçin kullandığımı burada Cumhuriyet Gazetesinde geçen gün yapılan bir röportaj sayesinde kendisini tanıdığım entelektüel Rapçi Çağrı Sinci’nin sözleriyle anlatmaya çalışayım. Çağrı Sinci  2013 yılında gerçekleştirdiği  “Sivil İtaatsiz” adlı performansında  izleyicilerine “…artık sebeplerle ilgilen, tek sonuçla değil, majör medyayla bilgilenme, senin bir beynin var/ başkaldır…” diyor. Çağrı Şinci’nin, belki de hepimizden önce fark edip bu performansta dile getirdiği sözler açıkça  kurumsal medyanın artık toplumla ilişkisinin koptuğunu anlatıyor. Sinci belki de hepimizden önce toplumdaki sivil muhalefetin  derdini, öfkesini, sevincini, duygusunu ya da başına gelenleri anlatmak isteyenlerin elindeki tek mecranın sanal dünya olduğunu yine o dünyadan duyuruyor. Ama bu çağrıyı kimlerin, ne zaman duyduğu, bu çağrıdan kimlerin ne anladığı da belirsiz. 

Tekrar medya/siyaset ilişkisiyle ilgili tartışmalara dönecek olursak, otoriterleşen yönetimlerin, algı yönetimiyle ya da devlet medyası  oluşturarak rıza üretmesinin mümkün olup olamayacağı belli değil. Hele, Türkiye gibi çeşitlenmiş ve iyi kötü demokrasi konusunda  bilgi sahibi olmuş bir toplumda sadece  algı yönetimiyle rıza üretmenin mümkün olamayacağı da açık. Bu durumda asıl sorun,  bu toplumdaki çeşitlenmiş toplumsal talepleri derleyebilecek yeni tür alternatif medyanın nasıl üretilebileceğinde düğümleniyor.  Sanal ortamda oluşan sanal kahvelerin çeşitliliği ve sayılarının çokluğu bireyselliği arttırıyor olabilir.  Ama bu derecede parçalanmış ve bireyselleşmiş hatta  kakafonik bir çoğulluğun toplumsal etkisinin de çok az olacağını söylemek için müneccim olmak gerekmez. Bu nedenle, iletişim  üzerinde çalışanların, demokratik toplumun olmazsa olmazı sivil toplumu oluşturacak,  farklı kesimleri, farklı talepleri, farklı haberleri  ortak bir platformda birleştirecek dayanışmayı yapmaları zorunlu gibi geliyor. Kısaca, toplumsal muhalefet, yeni iletişim çağında güvenilir medya için yeni ilkelerin oluşmasını bekliyor…

  • Bağımlılık, kayırmacılık ve dayanışma Bağımlılık, kayırmacılık ve dayanışma
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Devlet MedyasıRıza İnşasıMedya Etiği

Yorum Yazın

Sema Erder
    Sema Erder

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Ekrem İmamoğlu
    Ekrem İmamoğlu Türkiye’de iç barış ve dış itibar nasıl sağlanır?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş İstanbul’da ilk rasathane nasıl kuruldu?
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Homo Criminalis: Suçun Kurduğu Düzen
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Sahte diploma, sahte insandır
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Jane Austen hayatımı mahvetti: Aşkın ve anlamın yolculuğu
    Emir Berke Yaşar
    Emir Berke Yaşar Hayat Hanım’ı yeniden okumak
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Yeni çözüm sürecinde Meclis’te ilk güçlü adım
    Ahmet Öztopkara
    Ahmet Öztopkara Arendt ve fikri mülkiyet: Yaratıcı eylemin sınırları
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Tüketiyorum, o halde VARIM!
    Bora Şahin
    Bora Şahin Makyajla yazılan manifesto
    Bilgehan Uçak
    Bilgehan Uçak Simi’den
    Yavuz Saltık
    Yavuz Saltık Diploma var, gelecek yok
    Mustafa Akın Özerdem
    Mustafa Akın Özerdem Otorite yerel demokrasiye karşı
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Silah teknolojisinden “Siyaset teknolojisine” geçiş: SİHA’sal Hareket
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı Türkiye'de 2025 yazı itibariyle dezenflasyon süreci ve uygulanması gereken politikalar
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Akdeniz’in yeni parametreleri: İstanbul Zirvesi ve çok katmanlı strateji
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Üniversite tercihi yaparken sadece bugünü değil, geleceği de düşünün
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı