MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk

ANA SAYFAKÜLTÜR SANATÖtekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk

Byung Chul-Han, bu şahane kitabında bu sorulara doğrudan ve net cevap vermiyor elbette fakat düşünmeye, anlamaya çağırıyor.

13 Haziran, 2025, Cuma 06:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran
yazı içi reklam

Evet, insan çoğu zaman kendisi dışındakini “öteki” olarak görür ama bu sadece bir perspektiftir. Zira unutmamak lazım: Aşk, bir başkasının bizden farklı yaşama biçimine, duygularına hayranlık duymaktan başka nedir? Badiou'nun ifadesiyle bu, "İki’nin sahnesi"dir.

Bugün her şeyin hızla unutulmaya, bastırılmaya çalışıldığı bir çağda yaşıyoruz. Tüm olumsuzluklar susturulmak istenirken, ölüm bile sessizliğe bürünmedi mi?

Byung Chul-Han, modern toplumun ötekileştirme refleksini sorguladığı ‘Ötekini Kovmak’ kitabında ölümü, “basitçe üretimden-çıkma, üretimin sonu” olarak tanımlarken yaşamı bir sistem olarak görürsek ölümü sistem dışına çıkış olarak tanımlayabiliriz. Bu sebeple olacak ki bu üretim, aynı-benzer yaşam formlarını destekliyor. 

Ölümü bile sessize aldıran pozitif olana yapışıp kalma tutkusu insanı, aynıyı yeniden üretmeye mecbur bırakıyor. Bu durumda negatifliğe yer vermeyen ama aynıyla maskelenen yeni bir cehennem yaratmış oluyoruz. Han’ın deyimiyle ya “aynı ötekiler” ya da “öteki aynılar” izin veren bir iletişim şekli çemberinde dolanıp duruyoruz. Peki, bu “aynı” ve “öteki” kim? 

Teorik açıdan bakacak olursak insanlığın varlığından beri devam eden öteki kavramı için Goffman’dan örnek vermek etkili olacaktır. Goffman, “öteki” kavramını doğrudan kullanmasa da “damgalama” (stigma) kuramı üzerinden ötekileştirme süreçlerini çözümlemiştir. Goffman’ın damgalama kuramına göre öteki; olduğumuz halimizin zıddıyla konumlandırılmış herkes. İnsanlar kendilerini saf olarak değerlendirebilecekleri bir konuma mutlaka koyarlar. Bu da ötekinin varlığını, kendimiz dışındaki insanla damgalı bir ilişki türünü doğurur. Goffman’a göre her birey bu riskle her an karşı karşıyadır. Önemli olan ise bu bir durum değildir, bir bakış açısıdır yani soyuttur fakat etkisi çok gerçektir. 

Bauman, benzer bireyler bir arada kalırken, farklı olanlar "öteki" olarak konumlandırılmasının modernite balonu altında akılcılık, düzen, tek biçimcilik arayışı olduğunu savunur. Örneğin başta “holocaust” olmak üzere insanlık trajedilerinin arka planının bu tek-tipleştirici anlayışın olduğunu savunur.  

Sartre ise "ben olmayan her şey ötekidir" diyerek duruma varoluşçu tarafından bakar. İnsanın, dünyaya kör ve dayanaksız olarak bırakıldığını ileri sürerek insanın yalnız olduğunu savunur. Dolayısıyla Sartre’ ye göre insan kendinden sorumludur yani özgürdür. Bu sebeple ötekilerin değerleriyle, bakış açılarıyla kendini tanımlarsa bu özgürlüğüne bir tehdit sayar. Sartre’nin deyimiyle öteki, bir bakış açısı olarak düşünüldüğünde cehennemdir.

Günümüzde toplumsal açıdan baktığımızda ise ister bireysel olsun ister toplumsal olsun “aynı” olanı ödüllendirirken, farklı olanı “öteki” konumundaki herkes halen kolaylıkla tehdit unsuru, damgalı ve büyük bir korku sebebi olabilmektedir. Bu bazen dil, bazen inanç, bazen renk, bazen kimlik olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Bu korku en temel duygu olmakla birlikte çok masum gibi görünebilir fakat henüz kendilik duygusunu tamamlayamamış bireylerin savunma mekanizmasıdır. Kendi benliğini inşa etmiş, primat reflekslerin hükmünde yaşamayı reddeden bir insan, ötekiyle benzerliğini de görebilir. Bu benzerliği görmek ve düşünmek için kendimize sorarak cevaplandırırsak;

- Ben ve ötekinin arasındaki sınırları kim çizer?

- Kim karar verir kimin "biz", kimin "öteki" olduğuna?

- Öteki sadece bir beden değil de anlam sistemi olabilir mi?

- Öteki, sadece bir bakış açısı ve sistemin aynasıysa bu aynaya baktığımızda ne görürüz? Aynadaki öteki sen değilmisin?

- Cehennemi hep başkalarında mı arıyoruz, yoksa kendi kurduğumuz aynılıkta mı boğuluyoruz?

Byung Chul-Han, bu şahane kitabında bu sorulara doğrudan ve net cevap vermiyor elbette fakat düşünmeye, anlamaya çağırıyor. En başta “cehennem” dedik ya… Belki de bu cehennemden çıkmanın en insani yolu çok basit: Dinlemek.Ötekini dinlemek; aynılığın boğuculuğu içinde bir pencere açmak, bir nefes aralığıdır.

Evet, insan çoğu zaman kendisi dışındakini “öteki” olarak görür ama bu sadece bir perspektiftir. Zira unutmamak lazım: Aşk, bir başkasının bizden farklı yaşama biçimine, duygularına hayranlık duymaktan başka nedir? Badiou'nun ifadesiyle bu, "İki’nin sahnesi"dir.

Bugün “Bir”in sahnesinde dans etmek, yani yalnız kendini merkeze almak daha yaygın olabilir. Ama o sahnede yalnızlık vardır, oysa aşka bulanmak varken!

Bunu da yazdım kenara.

  • İnsan neden anlam arar? İnsan neden anlam arar?
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Byung Chul-HanÖtekini KovmakÖtekiGoffman

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy İhtiyaç olan tek şey: Samimi bir görüşme
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    Herkül Millas
    Herkül Millas Milli açıklamaların yetersizliği
    Deniz Nas
    Deniz Nas Dönüşen CHP, sol popülizm ve Özgür Özel
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Hakimiyet saplantısı, hassasiyet değildir
    Semih Çoban
    Semih Çoban Bir öğle arası: Stephansplatz’da 20 dakika
    Aydan Bakan
    Aydan Bakan Pijamalı balon
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı