Büyük dil modelleri, ağırlıklı olarak internette mevcut olan verilerle eğitilir. Web sayfaları, sosyal medya yazışmaları ve erişilebilen her türlü çevrimiçi içerik bu süreçte kullanılır. Kitaplar dijital ortamda mevcut ve erişilebilir durumdaysa, onlar da eğitim verisine dâhil edilir.
İnternette yazılan her şey bir iz bırakır. Dil modelleri geliştikçe, bu izler ülkelerin verimliliğine ve kalkınma süreçlerine katkı sağlar.
Tokenizasyon, metni “token” adı verilen küçük birimlere ayırma sürecidir. Tokenler, dil modellerinin atomlarıdır. Modeller, hangi tokenların istatistiksel olarak hangilerini takip ettiğini öğrenir.
Dil özellikleri, dijital kültürü yansıtır:
• Çince: Kapalı platformlar nedeniyle sapmış, dengesiz token dağılımı görülür.
• Rusça: Devlet, hukuk ve yönetişim vurgusu öne çıkar.
• Japonca: Nezaket ve minnettarlık ön plandadır.
• Korece: Teknoloji, hizmetler ve sosyal etkileşim ağırlıklıdır.
• Almanca: Yapı, düzen ve faaliyet odaklıdır.
• Fransızca: Profesyonel ve girişimci bağlamlar baskındır.
• İtalyanca: İşbirliği ve profesyonellik vurgulanır.
• İspanyolca: Geniş ve çeşitli kullanım alanları görülür.
• Portekizce: Sorumluluk, gelişim ve fırsat kavramları öne çıkar.
• İngilizce: Telekomünikasyon, teknoloji ve küresel işbirliği ön plandadır.
• Türkçe: Yardımlaşma, gereklilik ve toplumsal destek temaları dikkat çeker.
Dil modelleri aslında bizim dijital dünyada bıraktığımız izlerin bir yansımasıdır. Hangi konuları konuştuğumuz, internette nasıl bir dil kullandığımız, hangi platformların açık ya da kapalı olduğu; hepsi bu modellere doğrudan yansır.
Yapay zekâ bu yüzden “nötr” bir makine gibi değil, onu besleyen toplumun alışkanlıklarını, değerlerini ve hatta zaaflarını taşıyan bir ayna gibi çalışır. Kısacası internete ne koyarsak, yapay zekâdan da onu geri alırız.



























Yorum Yazın