MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kimlik, politika ve medya

Ana SayfaMedyaKimlik, politika ve medya
Kimlik, politika ve medya
19 Aralık, 2024, Perşembe 07:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Eda Çağlayan Ertok
Eda Çağlayan Ertok

Günümüzde özellikle sosyal medya bireylerin kimlik özelliklerini, günlük hayatları, gündelik olaylara tepkileri ve politik duruşlarının ipuçlarıyla sergiledikleri bir alana dönüşmüştür. Ancak farklı zaman ve mekan özellikleri nedeniyle ve yüz yüze iletişimi içermediği için birebir gerçekliği yansıtıp yansıtmadığı tartışılabilir.

Birer toplumsal varlık olarak insanı, bir topluluğun parçası olarak kavrayabiliriz. Ancak insanın, bireysel özgüllükleriyle, toplumsallığı arasında her zaman belirgin bir sınır yoktur. Özellikle post modernist bakış açısının yaygınlaştığı toplumlarda toplum ve/veya topluluk tarafından kazandırılmış kimi özellikler bireysel hassasiyet sınırlarının içerisinde yer alır. Paradoks gibi görünse de böyle bir bakış açısı aslında hiç bir zaman keskin kalıplara sığmayacak olan, akışkan gerçekliğe belki de en sağlıklı yaklaşım biçimidir.

Entelektüel tarihimiz boyunca insanlık olarak, insana ve toplumsala özgü olan şeylerin asla bir kimyasal tepkime ya da yer kürenin yapısı gibi gözlemlenerek kesin, değişmez yasalarla tanımlanamayacağı görülmüştür. Zira şeylerin ve olayların gidişatını da önceden tahmin etmek pek mümkün olmaz. Sosyal bilimlerde ilk önce doğa bilimlerinin hakim bilimsel yaklaşımı adapte edilmeye başlanmıştı. İlk sosyal bilim çalışmalarında olgucu, gözlem ve deneye dayalı genellemelere ulaşarak hipotezlerin doğrulanması veya yalnışlanması hedefleniyordu.

Üzerinde durulan toplumsal soru ve sorunlar, sitematik gözlem ve deneyle anlamlandırılmaya çalışılıyordu. Özellikle sosyolojinin kurucusu sayılan August Comte gibi bilim insanlarının toplumu ele alış biçimi adeta canlı bir organizma üzerine yapılan biyolojik çalışmaların gözlem ve sonuca ulaşma metodolojisinin ilkelerine göre belirlenmişti. O anki, mevcut tarihsel koşulların eşsizliği veya çeşitli olasılıklara yol açabileceği hiç hesaba katılmaksızın tüm toplumsal yapıların benzerliği üzerine kurulmuş sosyal bilimler yaklaşımı tüm toplumsal fenomenleri açıklamakta oldukça yetersiz kalacaktır.

Günümüzde hem psikoloji hem sosyoloji hem de iletişim bilimleri tarihi bize göstermiştir ki sosyal veya bireysel fenomenler sabit modellemeyle açıklanamaz. Oluşturulan modellerin dışardan benzer görünen her fenomende benzer bir gidişat ve sonuca yol açmadığı defalarca görülmüş işte bu yüzden öznelliğin ve özgüllüğün çnemi vurgulanır olmuştur.

Öyle ki araştırmacı, bilim insanı da belli toplumsallık süreçlerinden geçmiş olduğu için birbirlerinden farklı yaklaşımlara ve analiz biçimlerine sahip olabilmektedir, bu özelliklerinden arınarak tamamen nesnel bir şekilde analiz nesnesine yaklaşamayacağı kabul edilmeye başlanmıştır. Gözlem ve deneye dayalı metodu doğa bilimlerinin dışında sosyal bilimlere de uygulanması analizde gedik bırakmaktadır. Bunun nedeni, sosyal ya da insana dair durumlarda, birbirine benzer koşulların farklı sonuçlara yol açabilmesi ve farklı anlamlarının olabilmesidir.

İçinde bulunmadığımız koşullardaki birey ve toplulukları genellikle anaakım ve/veya sosyal medya içerikleriyle anlamlandırmaya, onlara dair kanı oluşturmaya başladığımız için parçalı da olsa kimlik özelliklerine ve bu kimliklerin politik taleplerine ilişkin fikirlerimizi oluşturduktan sonra politik tercihlerimize az veya çok yansıtırız.

Modernizm eleştirileriyle sosyal bilimlerde daha öznel ve çeşitli olasılıklara imkan veren, mikro ölçekteki farklılıkları da genellemelere kurban vermeden analiz etme yaklaşımı yayılmaya başlamıştır. Bu süreçte, herhangi bir toplumun, coğrafi sınırlar ve devlet hakimiyetiyle oluşmuş isimlendirilmesi olsa da yeknesak ve homojen bir yapı arz etmeyişi de kabullenilmiştir. Bireyler belli topluluklarla özdeşleşerek ve kişisel deneyimlerinin de katkısıyla kimlik edinirler. Günümüzde özellikle sosyal medya bireylerin kimlik özelliklerini, günlük hayatları, gündelik olaylara tepkileri ve politik duruşlarının ipuçlarıyla sergiledikleri bir alana dönüşmüştür. Ancak farklı zaman ve mekan özellikleri nedeniyle ve yüz yüze iletişimi içermediği için birebir gerçekliği yansıtıp yansıtmadığı tartışılabilir.

Bununla beraber, içinde bulunmadığımız koşullardaki birey ve toplulukları genellikle anaakım ve/veya sosyal medya içerikleriyle anlamlandırmaya, onlara dair kanı oluşturmaya başladığımız için parçalı da olsa kimlik özelliklerine ve bu kimliklerin politik taleplerine ilişkin fikirlerimizi oluşturduktan sonra politik tercihlerimize az veya çok yansıtırız. Burada dikkat edilmesi gereken husus, toplumsal ortamda politik olanın, farklı özellikteki birey ve toplulukların her türlü çıkarlarını ve özellikle kimliklerini ifade etmesiyle tanımlanabileceğidir. Politik mücadelenin de medyanın da eşlik ettiği, kimlik ifadeleri ve çıkar taleplerinin karşı karşıya gelmesi anlamına geldiği bu konunun en önemli unsurudur.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Sosyal MedyaMedya

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Eda Çağlayan Ertok
    Eda Çağlayan Ertok

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Yüzde 50’den fazlasını dışlayarak iç cephe tahkim edilebilir mi?
    Murat Paker
    Murat Paker İmtiyaz psikolojisi bağlamında Türk-Kürt meselesi (2)
    Serap Mumcu
    Serap Mumcu Miken Sanatı
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan 1000 Yıl ve 6 Gün Savaşı: Yarın çok geç olmadan asla gelmez
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya LGS bitti, şimdi asıl maraton başlıyor
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk İsrail’le mücadelede paradigma değişikliği ihtiyacı
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı İsrail - İran Savaşı’nın küresel ekonomiye etkileri
    Emir Yaşar
    Emir Yaşar Özgürlük için 'Liberalizm'e veda
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Ares’in kılıcı, Hades’in kapısı: Unutmanın kıyameti üzerine bir deneme
    Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan Konfor alanının sessiz zincirleri ve yolculuğun çağrısı 
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Yeni milliyetçilik ve Öcalan
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Irak işgalinden sonra benzer oyun
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Dış Güçler: Sert adamlar, yumuşak hafızalar
    Sinem Arslan
    Sinem Arslan Barış süreçlerinde taraflar arası mutabakatlarda “Yapıcı Muğlaklık”: Neden tercih edilir? Gerçekten yapıcı mı, yıkıcı mı?
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı