Erdoğan’ın konuşması bize henüz sürmekte olan davaların örtülü biçimde bu kararların da bir biçimde zaman ayarlı olarak açıklanacağını söylemektedir. Ama ne olursa olsun İmamoğlu gecikerek de olsa bu ülkenin en güçlü Cumhurbaşkanı adayı olmaya devam edecektir. Onu bu süreçte her gün güçlendiren ise bizatihi Erdoğan iktidarı ve iktidar araçlarıdır. Bunu toplum da, devlet de görmektedir.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan Erdoğan, partinin grup toplantısında parti başkanı kimliği ile konuştu. Konuşmasının kuşkusuz en önemli ve tartışmalı cümlesi “Bakalım cumhurbaşkanlığı hevesinde daha kaç CHP’li telef olup gidecek” oldu.
Ancak bu cümlenin önündeki cümleleri de alırsak Erdoğan’ın söylediklerini daha iyi anlama imkanımız olacaktır. Ancak ‘telef’ kelimesinin Erdoğan’ın siyasi sorumluluğunu da düşündüğümüz de siyaseten “şık” olmadığının açıkça ifade etmek durumundayız.
Erdoğan’ın konuşmasının ilgili bölüm şu şekilde; “Tabii bir de Sayın Özel aklına her estiğinde kendince bize meydan okuyor. Yahu insan önce bir aynaya bakar. İnsan önce kendini bir ölçer, tartar, sigaya çeker. Senin siyaset seviyen bırakınız bizi, bırakınız buradaki heyeti, herhangi bir şehrimizin, herhangi bir mahallesindeki parti temsilcilerimizin bile fersah fersah gerisindedir. Bir de kalkmış bu perişan hâliyle cumhurbaşkanlığı adaylığı peşinde koşmaya başlamış. Ondan önceki de aynı hevesle kurmadık masa, çalmadık kapı, basmadık düğme, önünde eğilip bükülmedik terör örgütü bırakmamıştı. Ama sonuç ortada. Cumhurbaşkanı olacaktı, şaibeli bir şekilde tarih oldu. Şimdi ne kapısını çalan ne de hâlini hatırını soran var. Bunun nefesi 2028'e kadar yetecek mi hep birlikte izleyip göreceğiz. Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur. Bakalım, cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP'li siyaset girdabında telef olup gidecek?”
Konuşmanın bu bölümünü özellikle alma nedenim var.
Yukarıdaki cümleler hedefi İmamoğlu değil Özgür Özel olduğu açıktır.
Kamuoyunda tartışılan cümle ise tam olarak şu; “Bakalım, cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP'li siyaset girdabında telef olup gidecek?”
Bu iki cümle arasındaki fark şu iki kelimedir; ‘siyaset girdabında’.
Bu iki kelime muhtemelen konuşmanın yumuşatılması amacı taşıdığı açıktır.
Ama bu konuşmanın ilginç yanı şu; Erdoğan için sadece Kılıçdaroğlu değil, İmamoğlu da siyaseten oyundan düşmüş durumda. Sonuç olarak konuşmasında hedefi İmamoğlu değil Özel.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’ndan sonra İmamoğlu’nu da telef olduğu düşüncesiyle Özel’i hedef almış ve onun da 2028’e kadar nefesinin yetmeyeceğinden telef olacağını ima ediyor.
Peki İmamoğlu siyaseten oyundan düştü mü, adaylığının önü tamamen kapandı mı?
Bu sorulara Erdoğan’ın varsaydığı gibi evet cevabını vermek hukuken mümkün değil.
İmamoğlu şu anda bazı suçlamalarla cezaevinde tutuklu, hükümlü değil. Yani henüz ceza almış değil. Bugün itibariyle cumhurbaşkanı adayı olmasının önünde bir engel yok.
Peki Erdoğan bu gerçeği bilmiyor olabilir mi?
Biliyor ve buna rağmen İmamoğlu için de ‘telef’ olduğunu iddia ediyorsa, bu ancak bazı varsayımların kendi nazarında gerçekleşmiş olmasıyla mümkündür.
Nelerdir onlar?
1. Diplomasının iptali ile başlayan sürecin tamamlanması ile ilgili anayasa maddesine göre aday olmaması hali,
2. İstinafta olan ‘Ahmak’ davasından siyasi yasak alması hali,
3. Şu anda tutuklu bulunduğu davadan hüküm giyip siyasi yasaklı hale gelmesi.
Sonuncu seçeneğin yerel mahkeme, istinaf ve Yargıtay aşamasının düşündüğümüzde imkansız olduğunu söyleyip otomatik devre dışı bırakabiliriz.
Peki ilk ikisi?
Bu iki dava henüz devam ediyor.
Bu açıdan Erdoğan’ın henüz sürmekte olan davaların sanki İmamoğlu için olumsuz sonuçlanmış gibi açıklama yapması, Anayasa’nın 138. Maddesi’ni ihlal edip etmediği de hukukçuların yorumuna bırakıyorum.
Ama şu açık ki, Erdoğan’ın konuşması bize örtülü biçimde bu kararların da bir biçimde zaman ayarlı olarak açıklanacağını söylemektedir. Bunu engelleyecek olan ise CHP’nin toplumsal muhalefeti mobilizasyonunu arttırmasıdır.
Ama ne olursa olsun şu bir gerçek ki, İmamoğlu gecikerek de olsa bu ülkenin en güçlü Cumhurbaşkanı adayı olmaya devam edecektir. Onu bu süreçte her gün güçlendiren ise bizatihi Erdoğan iktidarı ve iktidar araçlarıdır.
Bunu toplum da, devlet de görmektedir.
AKP’nin yeniden yükselişi Erdoğan’ın sert söylemleri, tabanının gerçekçi olmayan korkular üzerinden konsolide edebilmesinin bir sonucudur. Dün 1 Mayıs’ta İstanbul başta olmak üzere tüm yurdun ablukaya alınması ve ortaya çıkan görüntüler de, bu konsolidasyonu çabasının bir parçası olduğunu gözden kaçırmayalım.
ERDOĞAN ‘MAKBUL’ SİYASET İSTİYOR
Diğer yandan Erdoğan’ın bu konuşması siyasete, siyaset yapmaya, siyasi muhalefete bakışını gösterdiği ölçüde bir siyasinin cumhurbaşkanı adayı olmasına bakışını da göstermektedir.
Bu bakış, siyaseti kendi tekeline alan, kendi çizdiği alanda yapıldığında tahammül gösteren, rakibini de kendisinin belirlediği bir anlamda “makbul siyaset” yani “yerli ve milli” tanımına dayanmaktadır.
Tıpkı kendilerini destekleyenlerin “makbul” kabul edildiği, kendilerine eleştirel bakanların öteki ilan edildiği yaklaşım doğal olarak siyasi anlayış halini de almıştır.
Bu yüzden farklı siyasal görüş ve partilerle siyasi mücadeleyi, “rekabet” koşullarında değil “hasım” gören yaklaşım sahiplenilmiştir.
Nitekim “telef” kelimesi bu yaklaşım, zihniyet bağlamında kolayca ifade edilmiştir.
Ve konuşmasında rakip olarak konumlandırdığı Özel’e bile tahammül edememiş olsa gerek ki, onun için onu da “siyaset girdabında telef” olacağını söylemekte beis görmemektedir.
CHP YÜKSELİYOR AMA ERDOĞAN DA TABANINI KONSOLİDE EDİYOR
Son olarak Erdoğan’ın son dönemdeki siyasi söyleminin sertliğinin arttığına dikkat çekmek gerekiyor.
Bunun temel nedeni de 19 Mart’ta İmamoğlu’na yapılan operasyon karşı toplumsal muhalefetin güçlü biçimde kendini meydanlarda ifade etmesidir.
Bu gelişme açık kamuoyu araştırmalarına yansımaktadır. Bu yansıma sadece ana muhalefet olan CHP’nin yükselişi değil AKP’nin de yükselişi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ve AKP’nin yeniden yükselişi Erdoğan’ın sert söylemleri, tabanının gerçekçi olmayan korkular üzerinden konsolide edebilmesinin bir sonucudur.
Dün 1 Mayıs’ta İstanbul başta olmak üzere tüm yurdun ablukaya alınması ve ortaya çıkan görüntüler de, bu konsolidasyonu çabasının bir parçası olduğunu gözden kaçırmayalım.
O yüzden ana muhalefet partisi lideri Özel’den PM Üyelerine kadar herkesin kamusal alandaki söylemlerinin, mesajlarının kuşatıcı ve kapsayıcı olmaktan başka çaresi yoktur.
Ve bu aşmada CHP’nin yapması gereken en önemli şey bir “mutfak çalışması”dır. Anthony Giddens’in ifadesiyle iktidara karşı olan mücadelede sadece söylem değil, “fikri”, “stratejik” ve “taktik” alanlarda üstünlükle kazanabilir.

Yorum Yazın