Yıllardır düzenlenen İstanbul Maratonu'na, AKP'ye yakın gazeteci T. Hüseyin Karagöz'ün yaptığı yorum aklıma şu sözü getirdi: "Kapitalizm, gölgesinde dinlenemeyeceği ağacı keser."
Karagöz, maraton için şu cümleyi kurmuştu:
"Bir grup insan koşacak diye İstanbul’un 1. Köprüsü’nü, Avrasya’yı, ana arterleri kapatıp tüm ulaşım aksını kilitlemek akıl alır gibi değil. Avrasya Maratonu’nun bize nasıl bir getirisi var ki, zaten kimsenin 2 saatten aşağı seyahat edemediği İstanbul’u tamamen kapatıyoruz?"
Karagöz startını kendi vermediği maratonu istemiyor.
Görünen mesele, maraton nedeniyle kapatılan araç yolları ve buna bağlı trafik akışının durmasıydı. Tabii ki, bu durumu sorun haline getiren asıl etken, maratonun bir İBB etkinliği olmasıydı.
Devletin vergilerimizle finanse ettiği televizyon kanalları –TRT gibi– bırakın etkinliği canlı yayınlamayı, haber konusu bile ederken çekingendi . Gençlik Spor Müdürlüğü yarışı bittikten sonra paylaştı.
İş Bankası’nın sponsor olarak yer alması bile bir iktidaryancısının tahakküm alanı için meydan okumaya dönüşmüştü. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in maratonun bir parkurunu da koşması ise başlı başına rekabet edilemeyecek bir boyut oldu.
Taha H. Karagöz iktidarın tahakküm alanına dolaysız bir saldırı olarak gördüğü bu etkinliğin yıllardır yapılıyor olmasını da göz ardı etmekten çekinmiyordu. Maraton, 1979'dan beri düzenlenen bir gelenek; örneğin 1998'de Recep Tayyip Erdoğan (o dönem İBB Başkanı) madalya törenine bizzat katılmış ve etkinliği kutlamıştı. İktidara yakın, açık ya da müstear adlı pek çok profil de benzer şekilde –sanki tek kaynaktan çıkmışçasına– Pazar sabahı saatlerinde trafikte araç kullanamamaktan yakınıyor, bunun suçunu da kamusal etkinliğe atıyordu. X'te (3-5 Kasım 2024 arası) 500'den fazla benzer paylaşım ("felç" kelimesi %70 oranında kullanılarak) koordineli bir dalga izlenimi veriyordu.
Türkiye’nin Orwellian gündemi için sıradan görünse de,iktidar blokunun tek sesli olarak taarruz ettiği etkinliğin anlamı açısından dehşet verici bir durumdu bu. İstanbul’u araç hareketliliğine, yüksek katlı rezidansların otoparklarındanarabalara hapseden bir akılla sınandık. Muhalefete “geydireyim” derken kendisini dünyadan, zamandan ve zamanın ruhundan ne ölçüde kopardığını daha iyi gösteren az örnek bulabilirsiniz.
Maraton’un koşulduğu hattın zaten araçtan arınmayı hak eden tarihi ve turistik eski şehir olması , kapatılan köprüye alternatif iki köprünün (FSM ve YSS) varlığı akla bile gelmedi. Dünyanın daha düşük profilli metropollerinin bile alameti farikası gördükleri şehir maratonu –sırf muhalefetin etkinliği olduğu için– çöpe dönmekteydi. 2024 edisyonunda 40.000'den fazla katılımcı (126 ülke) ile "Gold Label" statüsünde gerçekleşen etkinlik, trafik etkisini de yönetilebilir kılıyor: Kapanma süresi maksimum 3 saat, günlük trafiğin %5'ini etkiliyor ve toplu taşıma teşvikiyle dengeleniyor. New York Maratonu'nda 5 saatlik kapanma %20-30 yavaşlama yaratırken $427M ekonomik etki sağlıyor; Paris'te ise €100M+ turizm geliriyle dengeleniyor (World Athletics ve belediye raporları, 2023-2024).
Pek çok metropol, bırakın özel etkinlikleri, normal zamanlarda dahi şehir merkezlerini araç trafiğine kapatırken, toplu taşıma dışında merkeze araç girişini yasaklarken; hedonizmi zirveye çıkaran, içmeden güçle sarhoş olan bir zihin için Pazar sabah bir kaç saatlik bir kapama öfke nesnesine dönüşmekteydi.
İktidar bloku gazetecisi, İstanbul’u bırakın yenik Kurum’un kazanmasını, kayyum bile devralsa, eleştirmek bir yana eşofmanları çeker, selfileri post ederdi. Ancak hazır etkinlik muhalefet işi iken, gerçek düşüncesini ve hayata bakışını ifşa etmekten geri durmadı.
50 milyon TL'den fazla bağış toplanan, obeziteyle mücadeleye katkı veren etkinliğin turizm akışı sağlanması bile umrunda değildi.
İmamoğlu döneminde İstanbul’un suyu bir gün bile –tüm yağış şartlarında– kesilmedi; Kurbağalıdere’nin kokusu kesildi, çok yağan yağmurlar sele dönüşmedi . Mahallemde 20 senedir kargaların çöplendiği boş arsada şimdi karga gaklaması değil, çocuk cıvıltısı duyulmakta.
Bütün bunların ötesinde, İstanbul boğaz hattı dışında bütünsel bir raylı sistem toplu ulaşım ağını içselleştirdi –kullanım %40 arttı, araç trafiği %15 azaldı (Ulaşım AŞ verileri). İstanbul’u iki sefer kazanmanın yolu zaten bunlardı
İktidarın her alanda sağladığı muktedir olma yeteneğini sarsan bu durum Elçin Sangu’nun deyimiyle şöyle tarif edilebiliyor:
“Bir insan hem seçimde yolsuzluk yapmış, hem diploması sahte, hem hırsız, hem casus olabilir mi? Olabiliyor, çünkü medya buna zemin hazırlıyor.”
Sonuç olarak, bu tartışma iktidara yaslanan sözde basının çıplak bir itirafı: Trafik eleştirileri bir perde arkası, asıl hedef maratonun muhalefet damgasıyla baltalanması. Sosyalist bir Müslümanın New York’ta seçim kazandığı günlerde Türkiye’de benim başkanımın start vermediği maratonu ne yapayım diyen akılla imtihan günlerindeyiz.
Uzun bir koşunun ardından gölgesinde dinleneceğimiz ağaçları korumak için mücadele edilmesi gereken zihniyet bu değilse nedir?




























Yorum Yazın