Direkt konuya gireceğim: Olası seçim başarısı durumunda mevcut iktidarın olası sandık oyunlarını bertaraf etmeyi ve zaferi garanti etmek için Ekrem İmamoğlu’nun veya onun destekleyeceği adayın yüzde 60 oranını garanti etmesi gerektiğini söyleyenler olukça çok. Bu arada, son zamanlarda anketlerde İmamoğlu’na desteğin gerçekten yüzde 60’ı aştığı ve yüzde 62’ye dayandığı ve hatta bazen geçtiği görülebiliyor.
Doğrusu, yüzde 61 (Trabzon) ile 62 (Tunceli) arasında bir oranla yüzde 61,5 oy almak yakışır Ekrem Başkan’a!
İmamoğlu yüzde 61 veya yüzde 62 oyla Cumhurbaşkanı olur mu bilinmez, ama seçime giden yolda kucaklayıcı bir dille 61 Trabzon ve 62 Tunceli arası dengeyi yakalayan bir 61,5 İmamoğlu, hem seçimi kazanmayı garanti edecektir, hem de (daha önemlisi) seçildiğinde yapabilecekleri konusunda bazılarının kafasında kendisiyle ilgili kaybolmayan kaygıları giderecektir.
İmamoğlu’na bu yazı ulaşır mı bilmiyorum, ama okusa kodlamayı anlayacağından eminim:
61 Trabzon: Kadim Pontus geleneği yerine modern Osmanlı ve Türkiye’nin yarattığı sağcı Türk-İslam sentezinin halk versiyonunu içinde taşıyan geleneksel (sağın ve solun ötesinde) Sünni Türk kültürü ve siyaseti.
62 Tunceli: Alevi, Kürt, Türk, Ermeni ve diğer kültürleri barındıran çoğulluk ve çoğulculuk ile (sosyal demokrat, sosyalist, komünist) sol kültür ve siyaset.
Peki İmamoğlu, Cumhurbaşkanı seçilirse 61 ile 62 arasında denge kurmayı başarabilir mi?
Bu sayede cumhuriyetiyle barışmaya hazır Cumhuriyet inşası ve cumhurları arasında toplumsal barış ve eşitliğe dayalı kardeşlik kurması mümkün olabilir mi?
İmamoğlu’na bakınca sağ popülist otoriter Erdoğan’ın başka (sol?) bir versiyonunu gören (kendi yakınındakiler de dahil) çok kişi bu konudaki hem umutlarını ve hem de kuşkularını özel ortamlarda sıkça dile getirmektedirler.
Küresel düzeyde günümüzün egemen anlayışı, siyaseti işletmeciliğe (business), siyasetçiliği iş insanlığına ve liderliği patronluğa indirgeme eğiliminde. İmamoğlu’nun bunu muhakkak ciddiye alarak, bu anlayıştan kopmak için ekibiyle birlikte özel çaba harcaması gerektiği açıktır.
Bunun için, gerekirse demosun tersi yönde beklentilerine, yani ‘masaya yumruğunu vuran’ lider beklentilerine rağmen ve hatta bu vesileyle alınacak oyları riske sokarak, kendi siyasi hayatı ve çevresinden başlayarak katılımcı, en azından müzakereci demokrasiyi bugünden hayata geçirmesi elzem görünüyor. ‘Kendi siyasi hayatı ve çevresi’ derken kastettiğim, İBB içi yönetişim ve özellikle (İstanbul’dan Türkiye’ye) parti içi demokrasidir.
Bunun bir adım ötesi, Türkiye için sunduğu/sunacağı çözümlerin (geliştirilme sürecinden uygulama aşamasına kadar) katılımcılık veya müzakere yöntemiyle, yani demokratik bir şekilde yapılmasıdır.
İmamoğlu’nun bunu yapması, ‘kodu mu oturtur!’ tipolojisine uygun otoriter arayışı içinde olan bazı çevrelerde kendisine puan kaybettirse de ve hatta bu vesileyle biraz oy kaybetme riski olsa bile ‘yeni’ siyasetin yolu ancak böyle açılabilir!
Zaten asıl mesele, (varsa böyle bir avantaj) küresel konjonktürün sağladığı bu ‘zorunlu’ görünen ve kesinlikle ‘sorunlu’ olan bu avantajdan vaz geçerek kazanmaktır!
Hem iddiayı yükseltmek, hem de ilkeselliğin esas alınması bağlamında…
*****
Bazıları İmamoğlu’nun geleceğin cumhurbaşkanlığı adaylığında en büyük şansının (yani bugün Erdoğan’a en büyük rakip olmasının) arkasında esasen Erdoğan’a benzerliği olduğunu söyleyip duruyor - özellikle kamusal olmayan alanlarda.
Ancak asıl mesele, Erdoğan’a sadece ideoloji ve politika bağlamında değil; hal, dil, tavır ve yöntem olarak da alternatif olmaktır.
İnsanları korkutan veya endişelendiren de (açıktan farkında olmasalar da) dil, hal, tavır ve yöntemin içerikle ontolojik ve diyalektik ilişkisi konusundaki sezgileridir zaten!
Yani, sağ ve sol versiyonlarıyla iki popülizm ve otoriteryanizm arasında seçime zorlanma endişesi veya korkusudur söz konusu olan.
Bence 61 Trabzon ile 62 Tunceli arasındaki denge, bu kuşkuyu ya da endişeyi giderme konusunda İmamoğlu için iyi bir kılavuz olabilir…
****
Hayır şimdilik Dersim değil, Tunceli.
Evet, şimdilik 62 Tunceli yeter…
Bir gün Demirtaş Cumhurbaşkanı olduğunda gerçek adını geri vereceği (20,5 plakalı!) Dersim, kendisinden önce gelen 06 Adana’dan 20 Denizli’ye ve sonra gelen 21 Diyarbakır’dan 67 Zonguldak ve bunlara eklenen 68’den 81’e kadar tüm vilayetleri kapsayan Türkiye’nin yıldızı olabilir.
Ki, o zaman Tertele’nin onarıcı ve adil tazmini de mümkün olacaktır..
Türkiye’nin ortalaması olan İstanbul’un (defalarca) seçilmiş başkanı olarak Ekrem İmamoğlu eğer buna daha şimdiden talip olacaksa bize “eyvallah!” demekten başka bir şey düşmez - ama (daha önce Yeni Arayış’ta yazdığım üzere) önce velev ki demeyi iyi öğrenmesi gerekiyor.




























Yorum Yazın