Türkiye’de siyaset kurumunun -özellikle- iktidarın, farklı konulara yoğunlaşması yüzünden, zaman gerçekler yerine bir takım düşlerin tartışılmasıyla geçip gidiyor. Örneğin “aya sert iniş” , Osmanlı’nın yükselme devri özlemine dayalı “Dünya liderliği” ve en yaygını; “Almanlar bize özeniyorlar” söylemi. Ancak tüketici fiyatları ile enflasyon oranları arasındaki tutarsızlıkları gizlemeye yetmiyor. Toplumda Dünya’da genel kabul görmüş kriterlerle ters düşen, bu yapılaşma tartışılmıyor. Kamu ihaleleri ve kayırmacı politikaların zirvesindeki “teşvik sistemi” eleştirilemiyor.
Son günlerde gündeme gelen önemli bir konu var: Moto Kuryeler.
Pandemi sürecinde yaşanan, köklü değişikliklerin etkisiyle yeni bir sektör oluştu. Başlangıçta fark edilmedi ama İstanbul başta büyük kentlerimizin kimliklerini alt üst eden, yüksek katlı yapılar beklenen karlılığı sağlamadı. Deprem olasılığına karşı toplanma merkezleri olarak belirlenen, bütün kamusal alanlar AVM ve yüksek katlı “plazalara” tahsis edildiler. Ancak salgının etkisiyle başlayan, ekonomik kriz bu yapıların yatırımcılarını vurdu.
İnternet ağı yaygınlaştı. Tüketiciye görseller üzerinden seçim, kredi katları ile ödeme ve “en kısa zamanda” teslim olanağı sağlayan, yeni bir satış sistemini, “moto kurye” sektörünü doğurdu. Aralarında yüksek öğrenimlerini sürdüren ve bitirenlerin de yer aldıkları bu yeni sistem, yüzbinlerce gence iş olanağı doğurdu. Sayılar; ülkemizin günlük siyasete kilitlenmiş gündemindeki yerinden, hayli ileride bir sektör olduğunu gösteriyor. Büyük ölçüde motosikletle dağıtım yapan şirketler ortaya çıktılar. Hızla büyüdüler ve ülkedeki taşıt dağılımını kökten değiştirmeye başladılar.
Türkiye’de toplamı 33 milyona ulaşan motorlu araçların, yüzde 21’i artık motosikletlerden oluşuyor. Sayıları; 2025 ilk 9 ayı verilerine göre 7,128 milyona ulaştı. Pazar 2023 yılından bu yana yüzde30 oranında büyüdü. Örneğin Temmuz 2025 ‘te trafiğe çıkan, yeni 257 bin aracın yüzde 44,3’ü motosikletler. Ocak -Ekim ayları arasında trafiğe çıkan, 1,5 milyon araç içinde motosikletlerin payı yüzde 48 ‘i bulmuş. Pazardaki büyümenin pandemi ile ilişkisini yıllara göre trafiğe çıkan, motosikletlerin sayılarına dayanarak, kanıtlamak mümkün;
2023: 957.291
2024: 1.206.687
2025: 684.613 (ilk 9 ay), yıl sonu beklenen 850 bin.
Toplam motosiklet ithalatı 2023-2025 yılları arasında 2.848.491 adet. Ancak yerli üretim oranı çok düşük.( yüzde5-10) Elektrikli motosikletlerin sayıları ise toplam 502 bin. Çin, Vietnam ve Hindistan’da üretiliyorlar. 2025 yılsonu için varsayılan elektrikli motosiklet ithalatı; 250.000 Adede ulaşacak. İthalata aynı dönemde (2023-2025 ) 2,153 milyar dolar ödenmiş.
Motosiklet sayılarının artışının temel nedeni, otomobil ithalatından alınan çok yüksek vergiler, gittikçe yükselen yakıt fiyatları ve büyük kentlerde giderek artan, trafik yoğunluğu olarak gösteriliyor. En fazla trafiğe çıktıkları illere bakınca, mantıklı görünüyor. Motosikletlerin en yoğun kullanıldıkları 5 İl;
1. İstanbul 885,598
2. Antalya 529.295
3. İzmir 507.598
4. Manisa 326.903
5. Muğla 304.272.
Nüfusa oranı yüzde 21
2025 itibariyle resmi kayıtlı Moto Kurye sayısı; 72.378 kişi. Kayıt dışı çalışanlar ile bu sayının 350.000 kişiye ulaştığı varsayılıyor.
Büyük çoğunluk 5 büyük e-ticaret şirketinde çalışıyor.
1.Trendyol: Pazar payı yüzde 40, Moto Kurye sayısı 100.000 kişi.
2.Getir: Pazar payı yüzde 25, Moto Kurye sayısı 80.000. kişi.
3. Yemek Sepeti: Pazar payı yüzde 30 (Yemek siparişi), Moto Kurye sayısı 60.000.
4. Hepsiburada: Pazar payı yüzde 15, Moto Kurye sayısı 40.000
5.Migros: Pazar payı yüzdeyüzde10, Moto Kurye sayısı 30.000
Bu yıl (2025) moto kuryeler ile ürün teslim eden şirketlerin e-ticaret hacimlerinin, yüzde 61 büyüyerek, 3 TRİLYON liraya ulaşması bekleniyor. Bu dağıtımın, ciro içindeki payı yüzde 60 olarak ifade ediliyor. Şirket ve ürün bazında ayrıntılara girmeden, yapılacak basit hesaplama; kurye başına gerçekleşen cironun, yaklaşık 6 Milyon liraya ulaştığını gösteriyor.
Büyüklük ve yoğunluğun en can alıcı yönü; ölümle sonuçlanan motosiklet kazalarında, moto kuryelerin ilk sıralarda yer almaları. Bu yıl (2025) ölümlü motosiklet kazalarında hayatlarını kaybedecek, moto kuryelerin sayılarının 50 kişiye ulaşacağı varsayılıyor. Moto Kuryeler kamuoyunda seslerini duyurmak amacıyla yoğun çabalar içindeler, ancak güçleri bu aşamada haklarını almalarına yetmiyor.
İşverenler çalışanların getireceği, vergi ve sigorta primleri yükünü en aza indirmek için sayıları 200 bini aşan, moto kuryelerin çoğunluğunu “esnaf” statüsünde değerlendiriyorlar.
Sistem basit: “Moto Kurye” bir şahıs firması kuruyor. Vergi mükellefi oluyor. Yapacağı her teslim için fatura kesiyor. Doğal olarak KDV ve Gelir vergisi ödüyor. Böylece adına dağıtım yapılan, e-ticaret şirketi vergi ve sigorta primi yükünden kurtuluyor. Ancak moto kuryelerin ferdi kaza ve kullandıkları aracın kasko sigortası ile ilgilenmiyorlar. Bu yönüyle İstanbul’daki taksi plakası kısıtlamasından yararlanan, plaka tacirlerini andırıyorlar. Kamu yönetimi insan hayatını ilgilendiren, bu denli riskli konuda çok duyarsız kalıyor.
Oysa yapılacaklar zor değildi. Dağıtım konusu kısa sürede uygarca disipline edilebilirdi. Örneğin kullanılacak motosikletlerin türü ve tipleri seçilir, gerekli donanımın tanımı yapılabilirdi. Kuryelerin sıkı bir sürücü eğitiminden geçirilerek, sertifika almaları zorunlu kılınırdı.
Dağıtımı yapacak tüzel kişilerin, nitelikleri bir yönetmelikle belirlenebilir, sermaye yeterliliği şartı uygulanabilirdi. Hayat, ferdi kaza ve kasko limitleri her yıl belirlenerek, sigorta koşulu aranabilirdi. Hayatlarını tehlikeye atarken, trafik kurallarını hiçe sayan kuryelere gerekli yaptırımlar uygulanırken, dağıtımlarını yaptıkları e-ticaret şirketlerine müteselsil kefalet yükümlülüğü getirilebilirdi.


























Yorum Yazın