MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Dış Güçler: Sert adamlar, yumuşak hafızalar

ANA SAYFASİYASETDış Güçler: Sert adamlar, yumuşak hafızalar
Dış Güçler: Sert adamlar, yumuşak hafızalar

Bugün “dış güçler” diyoruz ya her fırsatta, aslında o taşın dışını hâlâ düşman bellemekten vazgeçemedik. Tüm otoriterin sıkıştıklarında kullandığı “dış alan”; artık bu korku sadece ilkel değil, organize. Ve bir şey daha: kullanışlı.

17 Haziran, 2025, Salı 06:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray
yazı içi reklam

“Dış” ile “iç” arasında, siyaset bilimi açısından da ilginç, derin ve çelişkili bir ilişki vardır. Bu ilişki, çoğu zaman bir aşk-nefret sarmalına dönüşür. “Dış” kimi zaman tehdit olur, korkulur; kimi zaman umut olur, dost olur, davet edilir. Bu gelgit, siyasal söylemin en tutkulu ama en ikiyüzlü anlatılarından birine dönüşür.

“Dış” kelimesi, kökenini Eski Türkçedeki “daş” ya da “taş” sözcüğünden alır. Türkçenin en eski yazılı belgelerinden biri olan Göktürk Yazıtları’nda bu kökü “taşra” biçiminde görürüz. “Taşra” — yani obanın, yuvanın, evin dışı. Orası, içeride olmayanın; tanıdık olmayanın; bilinmeyenin yeridir.

Belki de bu yüzden, insanlık tarihi boyunca “dışarısı” hep bir tedirginlik kaynağı oldu. Çünkü taşın ardında ne olduğunu bilemeyiz. Ve bilmediğimiz şeyi, çoğu zaman tehdit olarak görmeye meyilliyiz. Bilinmeyeni şeytanlaştırmak, yabancıyı suçlamak, içe kapanıp kendi kabuğuna sığınmak—hepsi bir tür savunma. Ama aynı zamanda kolaycılık.

Çünkü insanın en büyük konforu, kendi hatasını dışarıda aramaktır.

Bugün “dış güçler” diyoruz ya her fırsatta, aslında o taşın dışını hâlâ düşman bellemekten vazgeçemedik. Tüm otoriterin sıkıştıklarında kullandığı “dış alan”; artık bu korku sadece ilkel değil, organize. Ve bir şey daha: kullanışlı.

Geçtiğimiz günlerde Trump yine sahneye çıktı ve ABD’deki protestoları “dışarının işi” ilan etti. Dış güçler dedi. Evet, içerideki gerilimi, başarısızlığı, adaletsizliği dışarıya yıktı. Tanıdık bir refleks. Çünkü aynı sahneyi biz de yıllardır izliyoruz, sadece başka bir coğrafyada.

Türkiye’de de işler kötüye gittiğinde, dış güçler konuşulur. Ekonomi çöker, dış güçler. Dolar zıplar, dış güçler. Gençler bavullarını toplar, dış güçlerin oyunu. İktidarın yanlış politikaları, keyfi yönetimi ya da liyakatsiz kadroları konuşulmaz. Çünkü dışarıda birileri Türkiye’nin büyümesini kıskanıyordur ya da içerideki birileri onların maşasıdır. Toplumun önemli bir kısmı da bu anlatıya yıllarca inandı. Çünkü inanmak, gerçeği görmekten daha kolaydı.

Yıllar boyunca Amerika baş düşmandı. ABD, Türkiye’yi zayıflatmak isteyen, operasyon yapan, darbeyi kurgulayan bir “dış güç”tü. Sonra zaman değişti.

Hatırlayın: 2019’da Trump, Erdoğan’a hakaretvari bir mektup yazdı.

“Sert adam olma. Aptal olma,” dedi.

Bu mektup hâlâ Trump’ın New York’taki otelinde çerçeve içinde sergileniyor.

Ama ne olduysa oldu, şimdi aynı Trump, Erdoğan için “iyi adamdır, sert adamdır, severim” diyor. Ve Erdoğan’a yakın isimler de bunu memnuniyetle sahipleniyor.

 

AK Parti’ye yakın gazeteci Abdulkadir Selvi şöyle dedi:

“Trump bize lazım. Erdoğan’la ilgili övücü sözleri ona şapka çıkarmam için yeterli.”

İşte tam burada bir durup düşünmek gerekiyor. Dün dış güç dediğiniz, bugün neden dost oluyor? Dün düşman dediğiniz Trump’a bugün neden şapka çıkartılıyor?

Bu sadece strateji değişikliği değil. Bu, hafızanın silinmesi. Bu, insanların hakareti unutması. Bu, geçmişin bir tuşa basar gibi yeniden yazılması. Ve daha da üzücüsü: Bu değişkenliğe rağmen halkın hâlâ aynı alkışları sürdürmesi.

Erdoğan uzun yıllar dış güçlere kafa tuttuğu için sevildi. ABD’ye rest çektiği için destek gördü. Dik durduğu, eğilmediği için arkasında duruldu. Şimdi ne değişti? Trump gibi bir figür, Erdoğan’a birkaç övgü sıraladı diye ne oldu? Neden birden “dostumuz” oldu?

Daha da trajikomik olan: Aynı anda hem “bağımsızlık” nutukları atılıyor hem de Trump’a methiyeler diziliyor. Aynı anda hem “biz kimseden emir almayız” deniyor hem de “Trump’la çalışırsak daha rahat ederiz” deniyor. Bu iki zıt açıklamayı da aynı insanlar alkışlıyor.

Bunu anlamak kolay değil. Belki korkudan, belki yorgunluktan, belki de artık kimsenin hatırlamak istemediği bir geçmişten. Ama gerçek şu ki: Bu kadar kolay unutuluyorsa hakaretler, bu kadar kolay değiştiriliyorsa düşman tanımları, o zaman ortada bir ilkeden değil, bir oyundan bahsediyoruz.

Trump’ın son dönem çıkışları, Erdoğan’ın giderek içi boşalan sertliği, ikisinin de gerçeklikle bağını kopardığı noktada kesişiyor. Trump, hakkında verilen mahkeme kararlarını siyasi tiyatro ilan ediyor, anayasaya aykırı demeçler veriyor, protestocuları “yabancı” ilan ediyor. Erdoğan ise enflasyonu “psikolojik”, döviz krizini “dış müdahale”, halkın geçim sıkıntısını “algı operasyonu” olarak tanımlıyor.

Ve bu söylemler toplumun bir bölümünde hâlâ karşılık buluyor. Çünkü insanlar belki de gerçeğin ağırlığını taşıyamıyor. Dış güç masalı bu yüzden bitmiyor.

Ama bir gün dönüp şu sorularla yüzleşmek zorunda kalacağız:

— Bu dış güçler neden sürekli değişiyor?

— Düne kadar düşman olan, bugün nasıl dost olabiliyor?

— Gerçekten dışarıdan mı yıkılıyoruz, yoksa içerideki hataları görmemek için mi dışı suçluyoruz?

Ve en acısı:

Biz bu hikâyeye kaç kere daha inanacağız? Kaç kere daha kandırılacağız? Kaç kere daha unutacağız?

Yani demem o ki, “dış” ile “iç” arasında, siyaset bilimi açısından da ilginç, derin ve çelişkili bir ilişki vardır. Bu ilişki, çoğu zaman bir aşk-nefret sarmalına dönüşür. “Dış” kimi zaman tehdit olur, korkulur; kimi zaman umut olur, dost olur, davet edilir. Bu gelgit, siyasal söylemin en tutkulu ama en ikiyüzlü anlatılarından birine dönüşür.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorumlar

yorum avatar

Değerli Başak Hanım,Hatırlarsanız ülkesi için iyi idealleri olan, gerçekleri kamuoyuna açıkça dile getiren Necmettin Erbakan’ı alaşağı edip yerine ise malum kişiyi getirdiler. Dışın ve için entegre olduğu sadece kapitalist olmayan sisteme karşı gelmenin hainlik olduğu bu dönemde işimiz çok çetin!Bizlerin bilinçlenmesini, Ludovico Oyunu gibi gözlerimizi açmak yerine kendi ellerimizle kapatmamızı sağlayan bu stratejinin geleceği noktayı görmek çok da zor değil gibi.Bizden nefret etmelerinin bir çok sebepleri var. -Kaybettiklerinde karşılaşacakları adalet sistemi.-Bu sistemden nemalanan tüm yandaşların işlerinin bozulması.-Türklerin ilerlemesini istemeyen dış etkenler.Yani kısacası Truva atı gibi getirdikleri o şahıs biat ettiği için oradadır. Yoksa çoktan suikast veyahut başka kılıflarla indirilmişti. Ülkenin yapı taşı olan değerlerimizi bir bir elimizden alıp amaçladıkları ideallere yavaş adımlarla ilerlemektedirler. Son zamanlarda hızlarını biraz daha arttırdılar. Güç kaybettikçe zorbalaştılar. Ancak zorbalaştıkça güç kaybettiklerinin farkında değiller. Kazanacağız, bu savaş bizim anamızın sütü gibi helaldir. Biz bir başkasının birlerini istemedik. Atamızın kazandığı bu toprakları daha verimli hâle getirmek istiyoruz. Hepsi bu. Özelleştirip kâğıt parçasının yönünü kendi cebimize değil. Halkın yararı olacak şekilde kullanmayı ve bir çok dalda eskisi gibi üretim, eğitim, hukuk.Teşekkürler!

İsmail

17-08-2025 16:43

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Terörist İsrail Türkiye’ye saldırabilir mi?
    Murat Paker
    Murat Paker CHP üzerinden narsisizm, haset ve politik liderlik
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Biz ne yaşıyoruz, biz ne yapıyoruz?
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Gösteri toplumu: Yaşamı geri alabilir miyiz?
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’nin direniş maratonu ve Türkiye’nin yol ayrımı
    Erol Katırcıoğlu
    Erol Katırcıoğlu Parti değiştiren başkan, başkanlığı da bırakmalıdır!
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy CHP yönetiminin hiç mi suçu yok?
    Hasan Çetin
    Hasan Çetin Bunsen Komite Raporu: David Koridoru ve Suriye’de Adem-i Merkeziyet
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı