MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin

Ana SayfaDiş Poli̇ti̇kaYıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin
Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin

Bugün Gazze'de çocuklar açlıktan ölüyor. Hastaneler yıkıldı, temiz su yok, elektrik yok. Bebekler mama bulamıyor, hastalar ilaçsızlıktan can veriyor. Savaş uçakları, ambulans konvoylarını ve yardım tırlarını hedef alıyor.

01 Ağustos, 2025, Cuma 06:27
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray

Superman belki dünyayı kurtarmaz. Ama doğru soruları sorar. Doğru yerlere bakar. En önemlisi de, vicdanı olan izleyiciyi harekete geçirir. Boravia’nın yıktığı şehir, sadece Jarhanpur değil. Aynı zamanda Gazze. Aynı zamanda dünyanın gözlerini kapattığı, kulaklarını tıkadığı her coğrafya.

Bazen bir film yalnızca bir film değildir. Bazen sinema perdesinde kurgusal bir şehir yıkıldığında, gerçek dünyada yerle bir edilen bir halkın acısı yankılanır. James Gunn’ın yönettiği yeni Superman filmi, tam da bu noktada anlam kazanıyor. Boravia’nın Jarhanpur’a saldırısıyla başlayan hikâye, ilk bakışta tipik bir kahramanlık öyküsü gibi görünse de, dikkatli bakan gözler için çok daha fazlasını sunuyor: Bir halkın yok oluşunu, dünyanın sessizliğini, sistematik suskunluğu ve bunun karşısındaki bireysel vicdanı.

Bugün Gazze'de olanlara bakmak, bu filmi başka bir gözle izlemeye neden oluyor. Filmde Jarhanpur halkının yaşadığı yıkım, çocukların bombalanan sokaklarda hayatta kalma çabası, molozların altındaki bedenler ve silikleşmiş umutlar; birer kurgu unsuru değil. Onlar, Gazze'de aylardır yaşananların sinemadaki izdüşümü. Belki isim verilmedi, belki doğrudan referans yapılmadı, ama her karede, her sessizlikte, her gökyüzü planında bir gerçeklik saklı: bir halkın yok edilme süreci.

Bugün Gazze'de çocuklar açlıktan ölüyor. Hastaneler yıkıldı, temiz su yok, elektrik yok. Bebekler mama bulamıyor, hastalar ilaçsızlıktan can veriyor. Savaş uçakları, ambulans konvoylarını ve yardım tırlarını hedef alıyor. Tüm bunlar olurken, Batı medyası hâlâ bu katliamı “İsrail'in meşru müdafaası” olarak sunmaya çalışıyor. Ama bu bir savaş değil. Bu bir halkın ekonomik, fiziksel ve psikolojik olarak sistemli biçimde yok edilmesidir. Bu bir soykırımdır.

Amerika Birleşik Devletleri bu süreçte açıkça taraf. İsrail’e hem askeri destek sağlıyor, hem diplomatik koruma. Bu yetmiyormuş gibi, Gazze için geliştirilen "yeniden inşa" projeleri konuşuluyor. Adı konmamış bir plan: Gazze’yi “medenileştirme” adı altında bir ticaret ve turizm alanına dönüştürmek. Yani önce haritadan sil, sonra üstüne otel dik. Bu yalnızca politik değil, ahlaki de bir çöküştür. Ve ne yazık ki Türkiye de bu süreçte ciddi bir sınav veremedi.

İktidar, ilk günlerde Gazze’ye yardım göndererek, meydanlarda güçlü açıklamalar yaparak Filistin halkına destek verdiğini ilan etti. Ancak perde arkasındaki ilişkiler bambaşkaydı. İsrail’le ekonomik işbirliği artarak devam etti. Ticaret hacmi 2024 sonunda rekor kırdı. ABD ile ilişkiler “stratejik ortaklık” vurgusuyla sürdü. Bu esnada halkın çoğu, Gazze için yardım toplarken, siyasi kadrolar İsrail'e limanları açık tuttu. Erdoğan’ın 2023 sonunda yaptığı “Hamas terörist değil, direniş örgütüdür” açıklamasının ardından gelen sessizlik, dış politikada geri adımın habercisiydi.

Bugün Filistin’de çocuklar susuz, aç ve korku içinde yaşıyor. Belki yaşayamıyor. Bu dünyada hâlâ o çocuklara sırtını dönenler varsa, bir süper kahraman filmindeki kurgu bile gerçeğe dönüşebilir. Ve bu da sanatın yapabileceği en büyük şeydir: gerçeği hatırlatmak.

Ama daha da dikkat çekici olan, hükümetin Gazze’deki yıkımı zaman zaman “başarı” gibi sunması. “Ateşkesi biz sağladık”, “yardımları biz ulaştırdık” gibi söylemlerle, büyük bir insanlık dramı iç politikada bir propaganda malzemesine dönüştürüldü. Oysa ortada kazanılmış bir şey yok. Binlerce çocuk öldü, yüz binlerce insan yerinden edildi. Sadece bu bile, siyasi şovdan uzak bir vicdan muhasebesi gerektiriyor.

Tam da bu ortamda bir süper kahraman filminde böyle bir hikâyeye tanık olmak, sıradan bir tesadüf değil. Superman gibi evrensel bir figür, yıllardır Amerikan değerlerinin timsali olarak karşımıza çıktı. Ama bu kez karşımızda farklı bir Superman var: sessizliğiyle konuşan, vicdanıyla taraf seçen, ama her şeyden önemlisi gözünü “doğulu” bir halkın yaşadığı acıdan kaçırmayan bir figür.

Filmde Superman’in doğrudan bir taraf alması değil, sessizce pozisyon alması önemli. Çünkü tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi, bazen tarafsız kalmak en ağır taraftır. James Gunn, açık açık “bu bir Filistin hikâyesi değil” dese de, biz izleyiciler başka bir gerçekliği görüyoruz. Ve bu, sinemanın en büyük gücüdür: Söz söylenmeden bile anlam yaratmak.

Bu anlatı, bir dönüm noktası. Çünkü sinema, artık dünyanın en ağır sorunlarını yalnızca belgesellerin, sanat filmlerinin alanı olmaktan çıkarıyor. Superman gibi bir ticari dev, bu mesajı taşıyabiliyorsa, sanatın bu çağda hâlâ vicdanlı bir araç olabileceğini gösteriyor.

Sanat her zaman tarafsız olmak zorunda değil. Aksine, sanat gerektiğinde taraf almalıdır. İyiyle kötünün bulanıklaştığı, gerçeklerin çarpıtıldığı, çocukların katledildiği bir dünyada, “politize olmamak” bir lüks değil; bir ihmal, bir kaçıştır. Superman bunu yapmıyor. Belki hayal ürünü bir ülke, hayal ürünü bir kahraman ama gerçek acılarla iç içe örülmüş bir hikâye anlatıyor.

Bu bağlamda Türkiye'de sanat camiasının, sinemacıların, yazarların ve entelektüellerin sessizliği de ayrıca sorgulanmalı. Gazze'ye dair kaç roman yazıldı? Kaç tiyatro oyunu sahneye kondu? Kaç film çekildi? Bu sessizlik de, tıpkı siyasi sessizlik kadar tehlikeli. Çünkü kültür ve sanat dünyası da toplumsal hafızanın taşıyıcısıdır. Unutulmaması gereken şudur: vicdansızlık sadece öldürenlerin değil, görüp de susanların da suçudur.

Superman belki dünyayı kurtarmaz. Ama doğru soruları sorar. Doğru yerlere bakar. En önemlisi de, vicdanı olan izleyiciyi harekete geçirir. Boravia’nın yıktığı şehir, sadece Jarhanpur değil. Aynı zamanda Gazze. Aynı zamanda dünyanın gözlerini kapattığı, kulaklarını tıkadığı her coğrafya.

Bugün Filistin’de çocuklar susuz, aç ve korku içinde yaşıyor. Belki yaşayamıyor. Bu dünyada hâlâ o çocuklara sırtını dönenler varsa, bir süper kahraman filmindeki kurgu bile gerçeğe dönüşebilir. Ve bu da sanatın yapabileceği en büyük şeydir: gerçeği hatırlatmak.

Unutma: Sessizliğin bile yankısı vardır. Ve bazen bir film, bir siyasetçiden daha çok şey söyler.

  • Demokrasi yıkıldığında ne olur? Demokrasi yıkıldığında ne olur?
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
SupermanGazzeFilistinİsrail

Yorum Yazın

Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy The Piano: Yönetmeni kadın olan en iyi film
    Gülşah Eker
    Gülşah Eker Kent, Mekân, Geçicilik (2)
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Kadın ve aile tartışmasının arkaplanı
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’siz yeni sürecin imkansızlığı  
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin Disiplin, ölüm ve sessizlik
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Yıkımın adı Jarhanpur, acının adı Filistin
    Deniz Nas
    Deniz Nas Sosyal Demokrasi ve Sol Liberalizm: Modern siyaset felsefesinde özgürlük ve eşitlik açıklaması
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Tersine dönen modernleşme
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Belediyeler “rayiç” yerine taş mı yesinler? 
    Akın Özçer
    Akın Özçer Süreç ya da Çözüm Komisyonu
    Yavuz Saltık
    Yavuz Saltık Üretimin ve emeğin sessiz tanıkları: Türkiye’de emeklilik, yaşlılık ve toplumsal adalet
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Komisyonda MHP+CHP+DEM Parti+muhalefet birlikte hareket edebilir mi?
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban Almanya'da demokrasinin sessiz intiharı
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Öğrenci konuşmalarının eğitimdeki yeri ve TED-Ed
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Bilgisiz inanç mı, yoksa bilginin değişken inancı mı?
    İlter Turan
    İlter Turan Türkiye’yi Lübnanlaştırma hevesleri yersizdir
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk Alevi Açılımı
    Osman Erden
    Osman Erden Almanya- İsrail ilişkileri ve kültür sanat alanında ifade özgürlüğü (1)
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Unutmanın teolojisi: Kronos, Antigone ve küller arasında zamanın bedenini aramak
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı