Türk kamuoyu “Dünya Liderliği” eksenli, “Osmanlı Rüyası” söylemleri ile avunurken, bölgemizdeki siyasal sınırlar köktenci değişikliklere uğruyor. İktidar, Suriye’deki Baas rejimine karşı siyasal eğilimlerine uygun bulduğu, HTŞ’ ye geniş kapsamlı destek verdi. Bu politika bir süre ABD ve İsrail’in çıkarlarıyla örtüştü. Suriye’nin stratejik bölgelerinin ve Golan ’ın İsrail’e kesin ilhakıyla başlayan, yeni dönem Türkiye’nin bu ülkeye ilişkin politikasının başarısızlığını gösteriyor.
ABD Ortadoğu’daki Anglo-Sakson İttifakı’nın çıkarlarını, İsrail ile geliştirilmiş askeri ve alternatif İpek Yolu oluşturmakta görüyor. Doğu Akdeniz’de bu kez Yunanistan-G. Kıbrıs ve İtalya’nın da yer aldığı yeni ekonomik ve askeri çıkar alanlarına öncülük ediyor.
Yetmemiş olmalı ki, Azerbaycan ile İsrail arasında geliştirilen işbirliği ve Ermenistan ile bu ülke arasındaki gerginliklerin giderilmesine yönelik çalışmalar da orta vadede Türkiye’nin dikkatli davranmasını gerektiriyor.
Rusya -Ukrayna savaşında iki ülke ile ilişkilerini yakın zamana kadar dengeli yürüten, Türkiye’nin son günlerde dış politika çizgisini ABD Trump’ın hoşuna giden yörüngeye oturtması, S-400 ler hakkında ortaya atılan söylentiler de eklenince, bir takım güçlüklerle karşılaşılabileceğimizi gösteriyor.
Son gelişmeler; ne iktidarın kısa vadeli iktidar ömrünü uzatmaya odaklanmış değişken yaklaşımları ve ne de muhalefetin soyut söylemleriyle yorumlanabiliyor. Bu aşamada Türkiye’nin Turizmini doğrudan etkileme olasılığı çok yüksek dış politikaya ilişkin yorumları, uzman diplomatlarımıza bırakmak kuşkusuz yerinde olur.
Oysa son bir kaç yılda Türkiye’nin turizmde 1 numaralı alıcısı konumuna gelen, Rus Pazarı’nın gelişmelerden olumsuz etkileneceğini de dikkate almak zorundayız. Salt yukarıdaki nedenler yüzünden dış politikadaki değişiklikler turizmcileri diğer sektörlerden çok daha fazla etkileyeceğe benziyor.
Ne yazık ki, turizm sektörünün meslek örgütleri gelişmelerle bu yönden ilgilenmek bir yana son derece sessiz kalmayı yeğlediler.
Oysa bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın çalışmalarına karşı çıkmak yerine destek veriyorlar. Bu çalışmalar içinde en çarpıcı olanı; sektördeki bazı paydaşlarla birlikte açıklanan, “kısa diziler”.
Bakanlığın yurt dışında bazı ülkelerde çok izleyici alan, Türk dizilerinden esinlendiği ve ülkenin tanıtımında yararlanmak istediği anlaşılıyor. Kültür ve Turizm Bakanı İstanbul’da AKM’de düzenlediği toplantıda bu dizilere vurgu yapıyor.
Yurda yılda 1 Milyar dolar döviz kazandıran dizi sektörünün, turizmin tanıtmasında çok etkili olacağının altını çiziyor.
İlk bakışta bu yaklaşımın pratikte yarar sağlayacağı düşünülebilir. Ancak gerçek hayattaki değerlendirmeler, Bakanımızın görüşlerinden çok farklı. Örneğin Rusya’da.
Geçtiğimiz günlerde bazı Rus Sivil Toplum Kuruluşları, Moskova’da düzenledikleri açık hava toplantısında; Türk dizi içeriklerinin Rus toplumunun anlayışına ters gelen, konuları işlediğini öne sürdüler. Bu dizilerin Rus televizyon kanallarında yayınlamasına son verilmesini istediler. Özellikle şiddet, kadınlara yönelik davranışlar ve sertlik, dolandırıcılık, sahtekarlık gibi konuların, Rus toplumsal anlayışıyla bağdaşmadığını açıkladılar.
Umarız Bakanlığın bu düşünceleri, büyük reklamlarla duyurulan ve sonuçta birkaç yandaş sanatçıyı parlatmayı amaçlayan, “Anadolu Kültür Yolu” çalışması gibi tasarlanır ve sınırlarımızın ötesine taşınmaz.
Bakanlığın çalışmaları; Avusturya’da Viyana Kuşatması, Yunanistan’da İstanbul’un Fethi temalı mini dizlerle hayata geçirilirse, turizmcilerin işler çok güçleşir.


























Yorum Yazın