MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları

Ana SayfaSi̇yasetLucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
28 Ocak, 2025, Salı 08:50
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Sezin Öney
Sezin Öney

Zimbardo, Ebu Gureyb’de işkence yapan Amerikan askerleri ile derinlemesine mülakatları üzerine gözlemlerini paylaştığı “The Lucifer Effect: Understanding How Good People Turn Evil” (Lucifer Etkisi: İyi İnsanlar Nasıl Kötüleşiyor) kitabını kaleme aldı. Kitaptaki argümanı, işkencilerin gayet sıradan; hatta, günlük hayat geçmişlerine bakarsanız “iyi insanlar” olarak nitelenebilecek kişiler olduğunu dile getiriyordu.

“İçimizde şeytan var… Can kırıkları var. Nefret var, yalanlar var… Bir yanımız bizi çoktan terk etmiş, kaçıyor… Melankoli ve hüsran var… Keşke bazı geceler hiç sabah olmasa.”

Sanki bugünün Türkiyesi’ni anlatıyor gibi değil mi bu satırlar?

Oysa, 1930’ların sonunda yazılmış ve 1940’ta yazılmış bir kitaptan: Sabahattin Ali’nin, “İçimizdeki Şeytan” romanından.

Bu kitabın basımından yaklaşık 8 yıl sonra Sabahattin Ali, yaşadığı siyasi baskılardan dolayı ülke dışına kaçıp yeni yaşam kurmaya çalışırken öldürüldü. Üstelik de, kitap okurken kafasına defalarca sopalarla vurularak…

Bugünlerde, “Kırık Camlar Teorisi”ni sıkça duyuyorum. Algılamaya ve açıklamaya çalışıyoruz; bu da belki iyi bir şey. En azından “inkâr” etmemek, durumunun kötülüğünün farkında olmak; iyileşebilmek için tedavi ve çare aramanın da başlangıcı olabilir.

Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Oteli’nin yanık silüeti, bir korku filmi karesi gibi gelmiş geçmiş can kırıkları içindeki hayaletlerin üzerimizden geçi geçivermesine neden oluyor adeta.

O kadar çok can kırığı-o kadar çok kasten veya kaste yakın ihmalle alınan can var ki, bu ülkede…

Ve çarpan etkisiyle yeni can kırıkları, yenileri, daha da yenileri ekleniyor…

“Can Kırıkları”, aynı zamanda Karin Karakaşlı’nın 2007 tarihli öykü kitabının adı…Kitaptan şöyle bir alıntı yapalım:

“Sabır taşı olsa çatlar derler ya hani, ben o deyişi çok severim. Çatlayan bir taş… Taşın o sabit, yekpare halini gözünün önüne getir ve sonra damar damar, usul usul, için için çatladığını. Hastalık işte böyle çatladı içimde. Şimdi ben sevgilimi değil, dünyayı terk edeceğim, o ise beni terk etmiş değil, uğurlamış olacak.” Düşünceli bir ifadeyle ekledi: “Cehennem, ihtiyaç duyulmama hissidir benim için. Cennetse ihtiyaç duymama hissi. Kendi cennetime gidiyorum nihayet.”

Lula, aslında Sol çizgide bir lider olarak; “muhafazakâr” açılım yapmış ve “Cehennemin kapılarının bizler ve ailelerimiz üzerinde asılı kalmasına izin vermeyeceğiz” demişti.

Lula’nın “siyaseten” çok daha dürüst açılımına karşılık, Türkiye’deki “cehennemin kapılarını kapatma”, “kendisine, cennetin kapılarını açma” olarak yorumlandı ve yaşandı, yaşanıyor…

Şu cennet ve cehennem meselesi

Mayıs 2023 seçimlerinin kampanya döneminde, milliyetçi olduğunu iddia eden bir Cumhurbaşkanı adayı, Brezilya’nın Başkanı Lula de Silva’dan alıntılandığı iddia edilen “Cehennemin kapılarını kapayacağız” söylemini kullanmıştı.

Lula, aslında Sol çizgide bir lider olarak; “muhafazakâr” açılım yapmış ve “Cehennemin kapılarının bizler ve ailelerimiz üzerinde asılı kalmasına izin vermeyeceğiz” demişti.

Lula’nın “siyaseten” çok daha dürüst açılımına karşılık, Türkiye’deki “cehennemin kapılarını kapatma”, “kendisine, cennetin kapılarını açma” olarak yorumlandı ve yaşandı, yaşanıyor…

Ve Türkiye’nin dönüştüğü “jungle”da, herşey o kadar “insaniyetsiz” oldu ki; bir yandan “insanca” yaşamaya çalışanlar var ve diğer tarafta da, “insani olan” herşeyi ezip geçenler…

Açıklamasını bulmaya çalışıyoruz…

Mesele, “Kırık Camlar” mı?

Kırık Camlar Teorisi, 1982 yılında sosyal bilimciler James Wilson ve George Kelling tarafından ortaya atıldı. Stanford Üniversitesi’nden psikolog Philip Zimbardo’nun çalışmalarından esinlenir.

Teori, artık günümüzde yapılamayacak (dava konusu olur), “insanlar üzerinde sosyal deneyler üzerinden” varılan büyük iddialardan biridir. “Kırık Camlar Teorisi” der ki:

Bir mahalle ne kadar zengin veya fakir olursa olsun, tek bir kırık cam- çok geçmeden çok daha fazla camın kırılmasına yol açar.

Zira, onarılmamış tek bir kırık cam, kimsenin umursamadığının bir işaretidir ve bu nedenle daha fazla cam kırmanın da, hiçbir maliyeti yoktur.

“Bozuk düzen”, insanlar arasında “korkuyu” artırır. Korku da, insanların “geri çekilmesine” ve gördükleri “kırık camları” onarmamalarına yol açar. Onarılmayan kırık camlar da, yayıldıkça yayılır…

Ve tabii korku da…

Bunun çaresi de, teorinin doğduğu ABD’de, “kırık camların olmadığı mahalleler” oluşturacak biçimde sert güvenlik önlemleri gibi yorumlanmıştı. Hatta, bir dönem New York Valisi Rudy Guiliani, kariyerini bu teorinin “sert polis tedbirleri” gibi yorumlanması üzerine inşa edip çok da başarılı oldu. Ama günümüzde Guiliani’nin kendisi, o kadar yolsuzluğa saplandı ki; kendisi “kırık bir cam” haline geldi; ve artık siyasetten silindi.

Kırık Camlar mı, Lucifer Etkisi mi?

Belki Türkiye olarak, “Kırık Camlar Teorisi”nde, aradığımız yanıtın cevabı başka yerdedir. Bu teorinin esin kaynağı olan Stanford Üniversitesi’nin meşhur psikolog akademisyeni Philip Zimbardo’da. Dönüp ona fikrini soramıyoruz; 2024 sonbaharında vefat etti zira…

Zimbardo, meşhur “Stanford Hapishane Deneyi”ni yapan psikolog; bir grup öğrenciye gardiyan ve diğer gruba da mahkumrolünü verip de; sonrasında “gardiyanların”, sosyal statü ve güçleri etkisiyle, mahkum rolündekilere şiddet uygulamaya başladıkları deneyin müsebbibi. Günümüzde, insanlar üzerinde bu tür deneyler yapmak etik olarak mümkün değil-kaldı ki, Zimbardo’nun bu deneyine yönelik birçok başka da akademik eleştiri var. 

Biz, James Wilson ve George Kelling’in, Zimbardo’dan esinlendiği deneylerde, “kötülük bulaşıcıdır” ana fikri üzerinde duralım.

Zimbardo, sonraki yıllarda ABD’nin Irak’ı işgali sonrası Ebu Gureyb Hapishanesi’nde yapılan ağır işkenceleri incelemesi ile de gündeme geldi. Ebu Gureyb’de işkence yapan Amerikan askerleri ile derinlemesine mülakatları üzerine gözlemlerini paylaştığı “The Lucifer Effect: Understanding How Good People Turn Evil” (Lucifer Etkisi: İyi İnsanlar Nasıl Kötüleşiyor) kitabını kaleme aldı. Zimbardo’nun kitaptaki argümanı, işkencilerin gayet sıradan; hatta, günlük hayat geçmişlerine bakarsanız “iyi insanlar” olarak nitelenebilecek kişiler olduğunu dile getiriyordu. Zimbardo’ya göre, “kötülüğün” bulaşmaya başladığı zaman, sistemde tepeden gelen yönlendirmeler ve “kötülüğün” yönetici kültür haline gelmesi yatıyordu.

Zimbardo, “olağanüstü baskı koşullarına” sokulan insanların büyük bir kısmının kötülüğe adapte olduğunu, nadiren de sıradan insanların “kahramanlara” dönüştüğünü de öne sürüyordu.

İkinci Dünya Savaşı tanıkları üzerinden filozof Hannah Arendt’in de, “Banality of Evil” (Kötülüğün Sıradanlığı) teorisinde öne sürdüğü ana fikir bu…

Bizler de, sadece bugün Türkiye’nin “olağanüstü koşullarında” değil; devamlı, “iyi” ve “kötü” olmak üzerinde günlük bir oylama yapıyoruz. “Kötülük” de, “trend değer” olduğu için kazanması kolay olan taraf oluyor.

Bazı “iyilerin” yüzü suyu hürmetine bugünü de kurtarıyoruz. Ama günü gelecek, “Lucifer Etkisi”nden de çıkabilecek Türkiye-“iyilerin” yüzü suyu hürmetine…

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Ebu GureybThe Lucifer EffectLucifer EtkisiLula de SilvaBrezilyaStanford Hapishane DeneyiPhilip Zimbardo

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Sezin Öney
Sezin Öney

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Murat Aksoy
Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
Burak Can Çelik
Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
Tunay Şendal
Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
Gülseren Aydın
Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
Ali Kılıç
Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
Hakan Şahin
Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
Turgay Bozoğlu
Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
Bekir Ağırsoy
Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
Buse Ayazma
Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
Betül Özdemir Güran
Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
Mesut Balcan
Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı