MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Gökten üç elma düştü, ‘Adalet’ yere çakıldı

Ana SayfaSi̇yasetGökten üç elma düştü, ‘Adalet’ yere çakıldı
Gökten üç elma düştü, ‘Adalet’ yere çakıldı

Artık suskunluk ne tevekküldür, ne sabırdır. Susmak; zalime alan açmak, zulme kutsallık giydirmektir.

20 Haziran, 2025, Cuma 04:07
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray

En acısı da şudur: Bugün birçok kişi, Allah adına konuşulan yalanları ezberlemiş durumda. Allah’ın adını, onun razı olmayacağı işlerde anmak; inanca yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu nedenle artık mesele dindarlık değil, mesele adalettir. Vicdan, bu düzenin karşısında ayağa kalkmak zorundadır.

The Handmaid’s Tale, Margaret Atwood’un romanından uyarlanan ve distopik bir geleceği anlatan çarpıcı bir dizi. Kadınların bedenleri, hayatları ve hakları üzerinde dinî söylemlerle kurulan totaliter bir rejimi konu alıyor. Dizi boyunca “kutsal” olan her şey, aslında birer denetim aracına dönüşüyor. Baş karakter June Osborne’un o meşhur sözü, artık yalnızca kurgu değil, bizim de gerçeğimiz: “Konu asla dindarlıkla ilgili değildi. Bu her zaman güçle ilgiliydi.”

Bugün bu ülkede yaşananlar da bundan ibaret. Dindarlık, bir vicdan hali olmaktan çıktı; bir iktidar aracına dönüştü. İnanç, halkın yüreğinde değil, iktidarın dilinde yaşıyor. Din; merhametin, adaletin, ahlakın değil, korkunun ve itaate zorlamanın gerekçesi haline getirildi.

Görüyoruz: Her eleştiri “dine düşmanlık” olarak yaftalanıyor. Her sorgulama “ahlaksızlık” diye bastırılıyor. Oysa ortada ne gerçek bir ahlak kaldı, ne de gerçek bir inanç. Ahlakı savunması gerekenler, iktidarın sofrasına oturmuş susuyor. Dindarlığı temsil ettiğini söyleyenler, adaletsizliğe gözlerini kapatıyor. Allah’ın adı, bugün onun razı olmayacağı işlerde kullanılıyor. Çünkü mesele artık din değil, salt iktidar.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “kız çocuklarına özel ilkokul” açıklaması sadece bir eğitim politikası önerisi değildir. Bu, kadını erken yaştan itibaren kamusal hayattan dışlamanın, toplumsal rolleri dini gerekçelerle şekillendirmenin itirafıdır. Bu sözler, “toplumun hassasiyetleri” kisvesi altında yumuşatılmaya çalışılsa da, özünde kadını eve hapsetmenin adımlarından biridir. Ve bu yapılırken ağızlardan dökülen kelimeler hep aynıdır: “Allah rızası”, “manevi değerler”, “gelenek”.

İnancı savunur gibi görünürken aslında iktidarı koruyorlar. Allah’ın adıyla ayrımcılığı, eşitsizliği, baskıyı normalleştiriyorlar. Oysa Allah, adaleti emreder. Allah, aklı kullanmayı, irade göstermeyi, doğruya yönelmeyi ister. Ama bugün bize tevekkül adı altında öğretilen şey; boyun eğmektir. Bilinçsizce oy verip sonra “Allah’ın takdiri böyleymiş” demek, tevekkül değil, sorumsuzluktur. Çünkü tevekkül; elinden geleni yaptıktan sonra sonucu Allah’a bırakmaktır. Sorgulamadan, mücadele etmeden teslim olmak inanç değil, gaflettir.

Toplum, yıllardır korkuyla yönetiliyor. Sorgulayanlar ötekileştiriliyor, itiraz edenler yalnızlaştırılıyor. İnanç, korkuya dönüştürüldü. Ahlak, itaate indirgendı. Gençler, kadınlar, çocuklar her gün biraz daha fazla bastırılıyor. Vicdan, kutsallık adı altında susturuluyor. Bu düzen artık sadece zalimin sopasıyla değil, mazlumun suskunluğuyla da ayakta duruyor.

Bugün yapılan zulmün en tehlikelisi, kutsal gösterilenidir. Çünkü o zaman zulme karşı çıkmak da “günah” gibi gösterilir. Camilerde özgürlük konuşulmuyor artık. Hutbelerde adalet değil, itaat öneriliyor. Ve herkes biliyor ki, Allah adına konuşanların çoğu artık Allah’ın değil, sarayın sözcüsüdür.

Bu bir kader değil. Bu, planlı ve bilinçli bir sistem. Toplumun itiraz etme kapasitesi törpülendi. İnsanlar “sabır”la, “kader”le, “tevekkül”le uyutuldu. Ama artık sabır, bir fazilet değil; bir susturma aracına dönüştü. Çünkü bu suskunluk, zalimin değil, zulmü Allah’a yıkanların işine yarıyor.

Unutulmamalıdır ki adalet gökten inmez. Adaleti yeryüzünde kurmakla yükümlü olan bizleriz. Allah’ın bize verdiği akıl, vicdan ve irade bunun içindir. Sadece dua etmek değil, sorumluluk almak gerekir. Sessizlik, tarafsızlık değildir. Sessizlik; çoğu zaman zalimin en büyük desteğidir.

Ve en acısı da şudur: Bugün birçok kişi, Allah adına konuşulan yalanları ezberlemiş durumda. Allah’ın adını, onun razı olmayacağı işlerde anmak; inanca yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu nedenle artık mesele dindarlık değil, mesele adalettir. Vicdan, bu düzenin karşısında ayağa kalkmak zorundadır.

Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır.
Korkunun hizasında duran ahlaklı olamaz.
Allah’ın adını, güç sahiplerinin hizmetine sunanlar; ne Allah’a hizmet eder, ne topluma.

Artık suskunluk ne tevekküldür, ne sabırdır. Susmak; zalime alan açmak, zulme kutsallık giydirmektir. Unutmayın: Allah adına susturulan her vicdan, iktidarın değil, halkın kalbinde yankılanır. Ve o yankı büyür, bir gün hesap olur. Çünkü Allah, korkuyla değil; adaletle anılmak ister.

“Zulüm karşısında susan, sadece mazluma değil; Allah’a da ihanet eder.”

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
The Handmaid’s Tale

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz İsrail'in saldırıları karşısında CHP'siz iç cepheyi güçlendirmek
    Ali Arslan
    Ali Arslan Akademisyen gettolarından kurtulmak için acilen öğretim üyesi dolaşım sistemin kurulmalıdır
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy İslam Dünyası İsrail’i durdurabilir mi?
    Başak Yağmur Eray
    Başak Yağmur Eray Gökten üç elma düştü, ‘Adalet’ yere çakıldı
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç İran’da çöken devlet, dağılan toplum ve gelmekte olan fırtına
    Mehmet Şafak Sarı
    Mehmet Şafak Sarı Çıkış Yolu Diyalogda
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Yayımlanmayacak bir gazetede yazar olmak
    Murat Paker
    Murat Paker İmtiyaz psikolojisi bağlamında Türk-Kürt meselesi (2)
    Serap Mumcu
    Serap Mumcu Miken Sanatı
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan 1000 Yıl ve 6 Gün Savaşı: Yarın çok geç olmadan asla gelmez
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya LGS bitti, şimdi asıl maraton başlıyor
    Armağan Öztürk
    Armağan Öztürk İsrail’le mücadelede paradigma değişikliği ihtiyacı
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı İsrail - İran Savaşı’nın küresel ekonomiye etkileri
    Emir Yaşar
    Emir Yaşar Özgürlük için 'Liberalizm'e veda
    Kübra Evliyaoğlu
    Kübra Evliyaoğlu Ares’in kılıcı, Hades’in kapısı: Unutmanın kıyameti üzerine bir deneme
    Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan Konfor alanının sessiz zincirleri ve yolculuğun çağrısı 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı