Bugün… Zaman değişti. Ama zalimler değişmedi. İsimler farklı, ama düzen hâlâ aynı. Kiminin adı şirket, kiminin adı sistem, kiminin adı yasa…
Yaşar Kemal benim edebiyat aşkımdır.
Yaşar Kemal’in İnce Memed’i ise bu aşkın tohumudur.
İnce Memed’in Anadolusu da bu tohumun toprağıdır.
Öyle bir tohumdur ki bu, yalnızca kelimelerde değil, toprağın kendisinde, rüzgârın uğultusunda, bir köylü çocuğunun suskun bakışında yeşerir.
Bir özgürlük halidir bu; bir adalet özlemi, bir isyan çığlığı, bir dağa çıkan hayalin adıdır İnce Memed. Küçücük yaşında öfkenin ne olduğunu öğrenmiş bir çocuğun büyüdükçe omuzlarında taşıdığı adalet arayışıdır.
İnce Memed, sadece bir birey değildir; ezilmişlerin, hor görülmüşlerin, toprağı kendine ait olmasına rağmen bir başka eli öpmek zorunda kalanların sembolüdür.
Dağlara çıkarken sadece silah taşımaz sırtında; annesinin dualarını, sevdasının sessizliğini,
ve yoksul köylünün bütün umutlarını yüklenir.
Hatice’nin aşkı ise o isyanın, o öfkenin içinde saklı en saf, en güçlü duygudur. Hatice, sadece bir kadın değil, Memed’in gözünde umudun, insanlığın ve geleceğin ta kendisidir.
Tutsaklığın içinde özgürlük, karanlığın içinde bir ışıktır. Memed’in dağa çıkarken sırtında taşıdığı yalnızca silahı değil, kalbindeki aşkı, Hatice’sini de vardır.
Abdi Ağa kimdir?
O, sadece bir zorba değil, aşkın ve özgürlüğün önündeki engeldir.
Hatice’yi Memed’den koparan, sevgiyi zincirleyen, toprak kadar kalpleri de gasp eden düzenin adıdır.
Ve İnce Memed, Abdi Ağa’ya karşı sadece toprak için değil, sevgisi için de savaşır.
Hatice için, onun gözyaşları için, birlikte yaşayacakları bir gelecek için…
Çünkü özgürlük, sadece ekmek değil, sevmek hakkıdır da!
***
Anadolu onların hem yurdudur hem tanığıdır.
Memed’in sevdayla kavrulduğu geceleri bilir dağlar.
Hatice’yle göz göze geldiği anları taşır rüzgar.
Küçücük bir köy evinde başlar o sevda, ama dağları aşar, ovalara yayılır.
O sevda, romanın isyan kadar yakıcı, bir o kadar da merhem olan yanıdır.
Van Gogh’un sarısı varsa, Yaşar Kemal’in de Hatice’nin gözlerindeki sarısı vardır.
Ve bu sarı, ne sadece doğanın ne de sadece umudun rengidir artık…
Aynı zamanda sevdanın, özlemin ve kaybın da rengidir.
***
Bugün…
Zaman değişti.
Ama zalimler değişmedi.
İsimler farklı, ama düzen hâlâ aynı.
Kiminin adı şirket, kiminin adı sistem, kiminin adı yasa…
Günümüzün İnce Memed’i kim?
Bir öğrenci olabilir belki, kitap alacak parası olmayan…
Belki bir işçi, hakkını ararken kapı dışarı edilen…
Belki bir kadın, susmaya zorlanan…
Belki de bir çocuk, sokakta geleceği arayan…
Ve günümüzün Hatice’si…
Baskılara rağmen susmayan, kendi kalbini de özgürlüğünü de koruyan kadındır.
Abdi Ağa hâlâ var.
Kravat takmış, ekranlara çıkıyor.
Adı artık “efendi” diye geçiyor.
Ama hâlâ toprağa el koyuyor, emeği yok sayıyor, insanı değer değil, rakam olarak görüyor.
***
Son söz:
İnce Memed bir romandan çok daha fazlasıdır.
Bir başkaldırının, bir halkın çığlığının, ve en çok da bir aşkın hikâyesidir.
Çünkü isyan tek başına kuru bir öfke değil; aşkla, umutla, insanla yoğrulunca anlam bulur.
Yaşar Kemal’in kaleminde hayat bulan bu sevda, bugün hâlâ içimizde kıvıl kıvıl yaşar.
Yeter ki biz, hem içimizdeki İnce Memed’i hem de içimizdeki Hatice’yi unutmadan yaşayalım.

Yorum Yazın