MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Yalnız Kalabalık ve Amerikalılaştırdıklarımız

ANA SAYFAKİTAPYalnız Kalabalık ve Amerikalılaştırdıklarımız
Yalnız Kalabalık ve Amerikalılaştırdıklarımız
25 Aralık, 2024, Çarşamba 07:35
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Sedef Erken
Sedef Erken
yazı içi reklam

“Kalabalık yalnızlık” kavramı yalnızca bir sözcük seçimi değil, Türk toplumunun içinde bulunduğu ruh halini ifade eden güçlü bir metafor. Bu nedenle, Riesman’ın tespit ettiği kapitalist dönüşümün bireyler üzerindeki etkilerini Türkiye toplumunda da gözlemlemek, bu süreçleri daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Türk Dil Kurumu’nun 2024 yılı için “kalabalık yalnızlık” kavramını yılın sözcüğü olarak seçmesi, toplumun içinde bulunduğu psikososyal duruma dair güçlü bir işaret veriyor.

Bu kavram, bireylerin büyük kalabalıklar içinde fiziksel olarak bir arada olmalarına rağmen, derin bir yalnızlık hissiyle baş başa kaldıkları modern yaşam biçimini ifade ediyor.

Çarpıcı olan bu durumun Amerikan sosyolojisinin klasik eserlerinden biri olan, birkaç yıl önce okuduğum David Riesman’ın Yalnız Kalabalık kitabında ele alınan süreçlerle olan benzerliği.

Dün ekranımda görür görmez bir süredir düşündüğüm bu “malumun ilanı” sayılabilecek haber artık döngünün bütün dinamikleriyle tamamlandığı ve hatta içselleştirildiğini gösteriyordu. 80’lerde başlatılan uyum süreci artık herkese ya da her şeye rağmen oturmuş, yerleşmişti.

1950’de yayımlanan Yalnız Kalabalık, modern Amerikan toplumunun kapitalist değerler ekseninde dönüşümünü anlatıyordu. Riesman, toplumu “gelenek yönelimli,” “içsel yönelimli” ve “dışsal yönelimli” bireyler üzerinden analiz etmişti.

Bugün Türkiye’de yaşanan süreç, Riesman’ın tespit ettiği dönüşümle ürkütücü bir paralellik gösteriyor. Özellikle 1980’lerden itibaren hız kazanan neoliberal politikalar ve küreselleşme, Türkiye toplumunu hızla kapitalist sistemle bütünleştirdi.

ÜRKÜTÜCÜ PARELELLİK

Özellikle dışsal yönelimli birey, modern kapitalist toplumun karakteristik bir ürünü. Bu bireyler, çevrenin beklentileri doğrultusunda hareket ederken ait oldukları toplumsal bağları kaybedip yalnızlaşır. Riesman’ın kavramlaştırdığı bu “yalnız kalabalık,” kapitalizmin bireyi toplumdan koparan etkilerini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.

Bugün Türkiye’de yaşanan süreç, Riesman’ın tespit ettiği dönüşümle ürkütücü bir paralellik gösteriyor. Özellikle 1980’lerden itibaren hız kazanan neoliberal politikalar ve küreselleşme, Türkiye toplumunu hızla kapitalist sistemle bütünleştirdi.

Geleneksel aile yapısı, mahalle kültürü ve toplumsal dayanışma gibi değerler, bireyci ve tüketim odaklı bir yaşam tarzının etkisi altında aşındı. Günümüzde şehirlerde yaşayan bireyler, kalabalık apartmanlarda ya da yoğun caddelerde bir arada bulunmalarına rağmen giderek daha derin bir yalnızlık hissi yaşıyor. Bu yalnızlık duygusunun, Amerikan kültürel değerlerinin etkisiyle şekillenmiş olması da dikkate değer.

Sosyal medya, bireylerin “görünür olma” arzusunu artırırken ilişkileri de daha yüzeysel hale getiriyor. Tüketim alışkanlıkları, bireyleri statü ve maddi kazanımlarla özdeşleştirirken, insanî bağların yerini geçici tatminler ve gösteri toplumunun bir parçası olma hevesi alıyor.

Türk toplumunun geleneksel dayanışmacı, duygusal ve grup dinamikleri ile şekillenen yapısından bireyselleşmeye doğru evrimi, “kalabalık yalnızlık” kavramının popülerleşmesini kaçınılmaz hale getiriyor.

Artık insanlar büyük gruplar içinde yalnızlıklarını derinden hissediyor. Sokaklar, alışveriş merkezleri ve dijital platformlar, fiziksel kalabalığı barındırırken insan ilişkilerindeki derinlik giderek kayboluyor.

David Riesman’ın analiz ettiği Amerikan toplumunun 20. yüzyıldaki dönüşümü, bugün Türkiye’de benzer bir şekilde yaşanıyor.

Yalnızca ekonomik modeller değil, kültürel dinamikler de benzeşiyor. Ne yazık ki, bu durum, sosyal bağların zayıflaması ve bireysel yalnızlığın toplumsal bir norm haline gelmesi gibi sonuçlar doğuruyor.

“Kalabalık yalnızlık” kavramı yalnızca bir sözcük seçimi değil, Türk toplumunun içinde bulunduğu ruh halini ifade eden güçlü bir metafor.

Bu nedenle, Riesman’ın tespit ettiği kapitalist dönüşümün bireyler üzerindeki etkilerini Türkiye toplumunda da gözlemlemek, bu süreçleri daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.

Kalabalığın içinde yalnızlaşan bireylerin hikâyesi, yalnızca geçmişte bir Amerikan fenomeni değildi, bugün aynısını Türkiye’de yaşıyoruz.

Sanırım “maalesef” diye de eklemek gerekir ama bu gidişin geri döndürülmesi imkanı da yok gibi görünüyor.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
YalnızlıkYalnız KalabalıkDavid Riesman

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Sedef Erken
    Sedef Erken

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Sema Erder
    Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
    Eser Karakaş
    Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
    Yüksel Işık
    Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
    Akın Özçer
    Akın Özçer Yanlışta ısrar
    Murat Kartalkaya
    Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
    Çağhan Uyar
    Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
    Reha Çamuroğlu
    Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy İhtiyaç olan tek şey: Samimi bir görüşme
    Fahri Bakırcı
    Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
    Mustafa Ergen
    Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
    Herkül Millas
    Herkül Millas Milli açıklamaların yetersizliği
    Deniz Nas
    Deniz Nas Dönüşen CHP, sol popülizm ve Özgür Özel
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Hakimiyet saplantısı, hassasiyet değildir
    Semih Çoban
    Semih Çoban Bir öğle arası: Stephansplatz’da 20 dakika
    Aydan Bakan
    Aydan Bakan Pijamalı balon
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı