İktidar hukuk üzerinden muhalefete baskı yapmaya devam ediyor. Sıra şimdi de CHP içindeki en popüler isimlerden Mansur Yavaş’a geldi. Bakanlığın izin vermesi ile onun hakkında da soruşturma yolu açıldı. Doğal olarak gözler muhalefetin bu popüler ismine çevrildi. Kendisinin şu aşamada hukuki bir savunma yapmakla yetineceğini ve süreç ilerletilmediği müddetçe konuyu siyasallaştırmaktan kaçınacağını tahmin edebiliriz. Ancak gidişatın aleyhine döndüğünü hissettiğinde Yavaş’ın atabileceği bir dizi kritik adım var. Bunlardan birisi de maruz kaldığı hukuksuzluktan hareketle ülkenin geleceğini konuşmak üzere Devlet Bahçeli’den randevu istemesi olur.
Neden Bahçeli? Zira MHP lideri başından beri bu soruşturma dalgaları karşısında nispeten daha mesafeli duruyor. Önceki yazımda da değindiğim üzere AKP içeresindeki bir kanadın attığı adımların keskinliğinden rahatsız olduğu izlenimi veriyor. Kendisinin ve kurmaylarının mesajları Cumhur İttifakı’na olan bağlılıklarını her fırsatta ilan etse de bu aşırılıkların törpülenmesini de talep ediyorlar. Örneğin meclisteki grup toplantılarında bir yandan CHP’ye yolsuzluk suçlamalarını yöneltilirken öte yandan İmamoğlu davasının TRT’de canlı yayınlanmasını ve bir an önce neticelendirilmesini istiyorlar. Bunlar, İmamoğlu davasının ardındaki isimlerin işini zorlaştıracak öneriler. Belli ki MHP lideri, iktidar partisi içerisindeki kimi odaklara rağmen bu olağandışı süreçlerin hızla neticelenmesini, siyasetin ve yargı süreçlerinin normalleşmesini, toplumsal tansiyonun düşmesini arzuluyor.
Bu bakımdan Bahçeli, muhalefetle mücadelede her aracı mübah gören zihniyete karşı, devletin kurumsallığının ve yerleşik usullerinin savunucusu. Bu nedenle iktidarın aşırıya kaçtığını düşündüğü noktada sınır çizmekten çekinmiyor. Bunu da doğrudan yapmak yerine çeşitli imalarla, sembolik jestlerle veya muhalefetin kimi isimleri ile kamuoyu önünde görüşmek yoluyla yapmayı tercih ediyor. Barış sürecindeki tıkanıklığın aşılmasında Ahmet Türk ile yaptığı görüşmenin böyle bir anlamı vardı. Aynı şekilde CHP’ye kayyum atanması olasılığı gündeme geldiğinde Hikmet Çetin ile bir araya gelmesi de bu yaklaşımının bir diğer örneği. Dolayısıyla eğer ki Bahçeli siyasi mücadelenin yargıya tevdi edilmesine karşıysa ve İmamoğlu davasının ardına bir Yavaş davasının eklenmesini hem toplumsal istikrar hem de devletin kurumsallığı açısından sakıncalı görüyor ise, Mansur Yavaş ile bir araya gelmeye pekâlâ istekli olacaktır. Ben Bahçeli’nin konuyu bu minvalde ele aldığını sanıyorum. Dolayısıyla yakın gelecekte böyle bir görüşmenin gerçekleşmesini de Bahçeli’nin siyasi tarzı düşünüldüğünde son derece olası görüyorum.
Devlet Bahçeli’nin Mansur Yavaş’ı kabul etmesinin anlamı elbette çok büyük olacaktır. Türk siyaseti, muhalefetin bütün olası adaylarını köşeye sıkıştırmak isteyen ve bunun için devletin tüm imkanlarını kullanmayı hak gören yeni nesil bir ‘zinde kuvvetlerin’ esiri olmuş durumda. Bahçeli Mansur Yavaş ile görüşerek bu kliğe bir sınır çizmiş olur. Böyle bir görüşme elbette ne iktidar ne de muhalefet bloğu içinde kökten bir dönüşüme neden olmaz. AKP-MHP ittifakı tek bir sembolik görüşme oldu diye zarar görmez. Ancak ülkücü kökenli bir CHP’linin Bahçeli’nin kapısını çalması, iki parti arasındaki ilişkileri yumuşatmanın ötesinde, toplumsal bir normalleşme olasılığını beraberinde getirir. AKP içerisinde normalleşmeden yana kesimlerin de desteği ile, ülkenin kısa zamanda yeniden öngörülebilir siyaset dinamiklerine kavuşmasının yolu böylece açılabilir.
Yavaş açısından bakıldığında ise böyle bir görüşme birkaç açıdan yararlı olur. Öncelikle yürüyen soruşturma dalgasının siyasi baskılardan yalıtılmış şekilde sürmesi yönünde bir baskı ortaya çıkar. İkincisi bu adım iktidar bloğunun muhalefet üzerinde kurduğu ablukayı pozitif bir adım yoluyla yarmış olur. Böylece Yavaş, muhalefetin aylardır süren reaktif acil-durum siyasetine alternatif, daha sakin ve aklı selim bir yolu açmış olur. Bu adımla beraber ülkemizin yeniden-kurumsallaşma ve istikrar ihtiyacı temelinde, siyasetin pek çok aktörü ile ortak bir paydada buluşabileceğini de gözler önüne serer. Böylelikle Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin başkanı, yerel politikanın ötesinde ulusal siyaset vizyonuna dair kısa bir fragmanı da tüm Türkiye’ye göstermiş olur. Dolayısıyla Mansur Yavaş’ın bu ziyareti gerçekleştirmesi, ulusal siyasette de yıkıcı değil yapıcı ve oyun kurucu bir role soyunduğu ilan ederek, kendisini geri plana atmak isteyenlerin işini bir kat daha zorlaştırır.

























Yorum Yazın