Bütçenin Temel Büyüklüğü
2026 yılı merkezi yönetim bütçesi yaklaşık 18,9 trilyon TL gider ve 16,2 trilyon TL gelir öngörüsüyle hazırlanmış olup, yaklaşık 2,7 trilyon TL düzeyinde bir bütçe açığı içermektedir. Bu açık, GSYH’nin yaklaşık %3–4’üne karşılık gelmekte ve Türkiye’nin son yıllarda artan kamu harcamaları ile sıkı para politikası koşulları altında mali alanının giderek daraldığına işaret etmektedir. Bütçe açığının yönetimi büyük ölçüde borçlanma yoluyla sağlanacağından, faiz oranları ve piyasa güveni bütçenin başarısı açısından kritik hale gelmektedir.
Harcamaların Yapısı
2026 bütçesinde harcamaların ağırlıklı olarak eğitim, savunma-güvenlik, sağlık ve sosyal transferler kalemlerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Eğitim ve savunma harcamalarındaki artış, beşerî sermaye ve ulusal güvenlik vurgusunun devam ettiğini gösterirken; sosyal harcamalar, yüksek enflasyonun satın alma gücü üzerindeki olumsuz etkilerini telafi etmeyi amaçlamaktadır. Buna karşın kamu yatırımlarının verimliliği ve harcama kalitesine ilişkin yapısal sorunlar, bütçenin büyümeye katkısının sınırlı kalabileceği yönünde eleştirileri beraberinde getirmektedir.
Faiz Giderleri ve Borç Dinamikleri
Bütçenin en dikkat çekici unsurlarından biri, faiz giderlerinin toplam harcamalar içindeki yüksek payıdır. Yüksek faiz ortamı, iç borçlanma maliyetlerini artırarak kamu kaynaklarının önemli bir kısmının üretken olmayan alanlara yönelmesine neden olmaktadır. Bu durum, faiz dışı harcamalar için ayrılabilecek mali alanı daraltmakta ve uzun vadede borç sürdürülebilirliği konusunda kırılganlık yaratmaktadır.
Gelir Yapısı ve Vergi Politikası
2026 bütçesinin gelir tarafı büyük ölçüde vergi gelirlerine dayanmakta olup, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki yüksek payı korunmaktadır. Bu yapı, bütçe gelirlerini kısa vadede güvence altına alsa da gelir dağılımı açısından adaletsizlikleri derinleştirme riski taşımaktadır. Doğrudan vergilerin ve servet temelli vergilerin sınırlı rolü, vergi sisteminin progresif niteliğini zayıflatmakta ve bütçenin sosyal dengeleyici işlevini tartışmalı hale getirmektedir.
Makroekonomik Çerçeve ve Politika Uyumu
2026 bütçesi, Orta Vadeli Program’da öngörülen büyüme ve dezenflasyon hedefleriyle uyumlu bir çerçevede sunulmaktadır. Ancak sıkı para politikası ile görece genişleyici maliye politikası arasındaki denge, politika uyumu açısından önemli bir sınav oluşturmaktadır. Bütçenin talep yönlü baskıları artırması durumunda enflasyonla mücadele süreci zorlaşabilir; bu nedenle mali disiplinin uygulamada ne ölçüde korunacağı belirleyici olacaktır.
Genel olarak 2026 yılı bütçesi, büyümeyi ve stratejik sektörleri desteklemeyi hedefleyen, ancak yüksek faiz giderleri, önemli bütçe açığı ve vergi yapısındaki yapısal sorunlar nedeniyle mali sürdürülebilirlik açısından riskler barındıran bir görünüm sergilemektedir. Bütçenin ekonomik ve sosyal etkileri, yalnızca rakamsal hedeflerden ziyade harcamaların etkinliği ve gelir politikasında yapılabilecek olası reformlarla şekillenecektir.
* Dr., Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi


























Yorum Yazın