Bu konuda “evet” ya da “hayır” demek kolay değil — karar büyük ölçüde enflasyon, kur oynaklığı, iç talep, küresel faiz ortamı ve para politikasının güvenilirliği gibi dinamiklerle birlikte siyasi gelişmelere bağlıdır. Bu nedenle, faiz indiriminin avantajları ve riskleri çerçevesinde bir değerlendirme yapmak gereklidir.
Öncelikle mevcut duruma göz atalım;
• TCMB politika faizi şu an %40,50 seviyesindedir.
• Eylül ayında enflasyon beklenenden yüksek geldi.
• Piyasa beklentileri, bazı anketlerde Ekim’de faizin sabit tutulacağı yönündedir.
• Bazı piyasalar ve analistler, para politikasının gevşetilmesinin sürdürülebilirliği açısından dikkatli olunması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu veriler ışığında, Ekim ayında faiz indirimi yapılması hem fırsatlar hem de riskler içermektedir.
Faiz indirimini savunan görüşlerin dayandığı bazı gerekçeler:
• Büyümeye destek, Faiz düşerse kredi maliyetleri azalır, yatırım ve tüketim artar; bu da ekonomik aktiviteyi destekleyebilir. Özellikle iç talep zayıfsa, bu tür bir destek önemli olabilir.
• Mevcut faiz yüksekliği ve marjinal etkinlik, %40’lar seviyesindeki politika faizi, finansman maliyetini çok yüksek tutar. Bu düzeyde faizin marjinal etkisi azalır; daha küçük indirimlerle bile ekonomide moral etkisi yaratılabilir.
• Beklentilerin yönetimi ve piyasaya sinyal, Eğer TCMB enflasyondaki düşüş eğiliminden emin oluyorsa ve bunu piyasaya göstermek istiyorsa, sınırlı bir indirimle (örneğin 100–200 baz puan) orta-yeni yönelim için sinyal verebilir.
• Faiz yükünün düşürülmesi, Devletin ve özel sektörün faiz giderleri yüksek düzeydir. Faizin aşırı yüksek kalması, borç servisi yükünü artırmakta ve kaynakların üretimden uzaklaşmasına neden olmaktadır.Türkiye’nin son yıllarda bütçesinde faiz giderlerinin payı artmış durumdadır (2025 itibarıyla toplam harcamaların %13–15’i civarında). Faiz indirimi kısa vadede faiz yükünü azaltabilir.
Tam tersine, faiz indiriminin sakıncalı olduğunu ileri sürenlerin görüşleri;
• Enflasyon baskısı, Enflasyon hâlâ çok yüksektir ve beklentiler yukarı yönlüdür. Faiz indirimleri, fiyat artışı baskılarını yeniden canlandırabilir. Özellikle Türkiye'de “fiyat ayarlamaları + beklenti” kanalları güçlü çalışmaktadır.
• Kurdaki oynaklık ve dış kırılganlık, Türk Lirası üzerindeki baskılar sürmektedir. Faiz indirimi, yabancı yatırımcıların çıkışını tetikleyebilir, döviz kuru üzerinde yukarı yönlü risk yaratabilir.
• Para politikasının güvenilirliği, Merkez Bankası’nın kredibilitesi hâlâ kırılgandır. Faiz indirim sürecinin erken gelmesi, piyasa tarafından “tedbirli davranılmıyor” yorumu alabilir ve beklenti yönetimi zora girebilir.
• Gecikmeli etkiler, Para politikasının etkileri zaman içinde geç gelir. Bugün indirilen faiz, fiyatlar üzerinde baskı oluşturabileceği gibi, talep üzerinde etkisi ancak birkaç ay sonra görülür. Eğer enflasyon bu süreçte kontrol altına alınamazsa, ters tepki gelebilir.
• Sinyal maliyeti, Eğer TCMB indirimden sonra enflasyon veya döviz kuru kontrolünü kaybederse, düzeltme için daha radikal adımlar gerekebilir ve bu da güven zedelenmesine yol açabilir.
Sonuç olarak, Ekim ayında güçlü bir faiz indirimi (örneğin 300 baz puan ya da daha fazla) yapmak riskli olabilir. Enflasyondaki yukarı yönlü sürprizler, kur riskleri ve güvenilirlik sorunu dikkat edilmesi gereken unsurlarolarak karşımıza çıkmaktadır. Ama ölçülü, temkinli bir indirim (örneğin 100–200 baz puan) ve bunun “şartlara bağlı devam edebilirim” mesajı verilerek yapılması, piyasaya moral verebilir ve ekonomi üzerindeki kredi baskısını bir nebze hafifletebilir.

Yorum Yazın