MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Tanpınar'a Huzur Yok 39. Bölüm: Vaatler gerçeğe dönüşmedi mi, zehre dönüşür

ANA SAYFAEDEBİYATTanpınar'a Huzur Yok 39. Bölüm: Vaatler gerçeğe dönüşmedi mi, zehre dönüşür
Tanpınar'a Huzur Yok 39. Bölüm: Vaatler gerçeğe dönüşmedi mi, zehre dönüşür
16 Ekim, 2024, Çarşamba 07:00
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Murat Menteş
Murat Menteş
yazı içi reklam

Kalbimin merkez noktasında matem, sevda ve tehlike birbirine düğümlenmiş.

Yollar uzamış, insanlar büyümüştü. Sonra gene küçüldüler.

[SEVİN OKYAY, İlk Romanım]

Siz benim için dua edin, ben de size bir içki ısmarlayayım.

Yorgo’nun Meyhanesi’nde, Nezahat Bayram’ın feryadı taş plaktan göğe yükseliyor:

Keklik gibi kanadımı süzmedim

Murad alıp doya doya gezmedim

Bu kara yazıyı kendim yazmadım

Alnıma yazılmış bu kara yazı

Kader böyle imiş ağlarım bazı

Gönül ey, sebebim ey…

Etrafta keyiften içen turistler, kadehlerini bulutlara kaldırıyorlar; kimi gıdaklar gibi gülüyor, kimi kükrercesine kahkahalar atıyor.

Kederden içen bir tek ben miyim? Öyle görünüyor.

Kalbimin merkez noktasında matem, sevda ve tehlike birbirine düğümlenmiş. Aaaaahhh…

“Bu kara yazıyı kendim yazmadım…”

Gözyaşlarım çehremin yabani coğrafyasını ağır ağır katedip kadehimdeki okyanusa akıyor.

Nastasya Filippovna… gerçek misin, hayal mi, insan mısın heykel mi, melek misin robot mu? Beni sahte aşka, yalanla çağırıp, hileyle mi çekiyorsun hep? Sana varan yolun bir sonu yok mu?.. Bir bilmece destanı mısın?

Gönül defterini kapatsan da, tahminlerin ötesinden esen bir rüzgar tekrar açıveriyor.

Gırtlağıma kadar yükselen kahır, vodvil şamatasının eğlenceli teferruatı mı? İçimde Leyla yok da sadece çöl mü var? Soğuk Savaş namevcut orduların birbirini ıskalaması prensibiyle mi işliyor? Azrail fellik fellik beni ararken, casuslar adım adım peşimden mi geliyor?

Güya yaşımın realitesini idrak etmiş, sevda sahasından ayağımı kesmiştim. Gönül defterini kapatsan da, tahminlerin ötesinden esen bir rüzgar tekrar açıveriyor… İçkimin son damlalarını yudumladım.

“Alnıma yazılmış bu kara yazı”

Nastasya’nın dudakları hayalimde yanıp sönen tebessümlü bir öpücüğü yüzüme yaklaştırıyor.

Efkar, en iyi bildiğimiz duygu nahiyesi. Alkolün kıyılarında, türküler yakılan bir kasaba. Kıyamet her yaklaştığında oraya dönüyoruz. Yalnızlığımızı inkardan her vazgeçtiğimizde.

“Her neşenin bir gölgesi, her acının bir ışığı vardır” diyeceksiniz. Eksik olmayınız… Lakin… uçsuz bucaksız bir bozkırda, üzerine zifiri karanlık çöken siyah manda nasıl kaybolursa öyle kayboldum ben…

“Kader böyle imiş ağlarım bazı”

Gözlerimi elimin tersiyle sildim. Sigara yaktım. Allah’tan, masaların çoğu boş, üç-beş kaçık turistten başka kimse yok. İnsan kendini kalabalıkta da ıssızlıkta da bulamaz. Tenhalık iyidir. Ferahlatır, uğur getirir. İnşallah yani…

“Size katılabilir miyim?” Bu sesi bir yerden tanıyor muyum? Sola döndüm. Kırklarında, iri gözlü, teğmen endamlı; İtalya’da doğmuş, saçını Fransa’da kestirmiş bir kadın.

Nezaketi bir kenara bırakarak “Hayır” deyip sustum.

“Bunu ‘evet’ kabul ediyorum” diyerek karşıma oturuverdi.

Elini, boş kadehin yanından uzattı: “Bendeniz Sevin, Sevin Yokya.” Gevşek tokalaşmamızı gülümsemeyle dengeledi.

“Ben de_”

Atıldı: “Sizi tanıyorum.” Disiplinli bir bencile benziyor.

“Birşey içer misiniz hanımefendi?”

“Hanımefendi mi? Hah hah haaa! Benim nerem hanımefendi Ahmet Hamdi Bey?” Sesi hayli kalındı.

“Estağfurullah…”

 

Size aşk vaadetti. Vaatler gerçeğe dönüşmedi mi, zehre dönüşür

Elini kaldırıp garsona “Daron! Bize bir viski, bir de sade kahve!” diye seslendikten sonra bana döndü: “Şimdi anlatın, dinliyorum üstat.”

Alnımı kırıştırıp gözlerimi kıstım: “Ne anlatabilirim Sevin Hanım? Sizi tanımıyorum bile.”

“Ooooo, ‘Sırrı saklayan, muammayı çözer’ diyorsunuz?”

“Söylediklerinizi anlayamıyorum.”

“Ah efendim, sakınmakta haklısınız… Sizin gibi dâhi bir edip, günümüzde zeki olmanın, aptallar dünyasına uyum sağlamayı gerektirdiğini gayet iyi bilir.”

Sevin Yokya garsonun tepsisindeki viskiyi kapınca, garson kahveyi benim önüme bıraktı.

Esrarengiz kadın durumu izah etti: “Ayılıp toparlanmalısınız. Bu masadaki en zinde kişi olmak istemem doğrusu.”

“Teşekkür ediyorum.” Kahveden bir yudum aldım. Sigarayı söndürüp yenisini yakarken sordum: “Buraya sık uğrar mısınız?”

“Hayır. İlk kez geldim. Romanya’da yaşıyorum.” Yalan söylüyor. İlk defa geldiği mekandaki garsonun ismini nereden bilsin?

“Romanya’da neyle meşgulsünüz?”

“Roman okuyorum.”

“Roman mı?”

“Evet. Bilhassa sizin romanlarınızı.”

“Benimle böyle iptidai bir şekilde dalga geçmenize kızacak değilim. Çok daha büyük problemlerim var.”

“Biliyorum” deyip viskisini yudumladı. Gözleri gözlerimdeydi: “Azrail, Şeytan ve Nastasya Filippovna gibi güçlü rakiplerle savaşıyorsunuz.”

“Ne münasebet?”

“Size aşk vaadetti. Vaatler gerçeğe dönüşmedi mi, zehre dönüşür.”

“Kimsiniz siz Allah aşkına?”

“Kimliğini gizlemezse, mezarı boylayacak biriyim.”

Tefrikanın tüm bölümlerini okumak için yukarıdaki görsele tıkla ☝️

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Murat Menteş
Murat Menteş

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Sema Erder
Sema Erder Yolsuzluktan isyana: Devlet-Toplum ilişkilerinde meşruiyetin sorgulanması*
Eser Karakaş
Eser Karakaş Voleybol, basketbol, futbol, Ali Koç, liyakat, rekabet
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6-7 Eylül Sergisi’ne yapılan saldırı kendisini nasıl deşifre etti?
Akın Özçer
Akın Özçer Yanlışta ısrar
Yüksel Işık
Yüksel Işık 12 Eylül’ü yenersek, geleceği kazanırız
Murat Kartalkaya
Murat Kartalkaya Beleş darının güvercini çok olur!
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar Kemal Bey’e açık mektup
Bahattin Yücel
Bahattin Yücel Düyunu Umumiye ve Reji Deneyi
Reha Çamuroğlu
Reha Çamuroğlu Değişen savaşlar, değişen insanlar
Murat Aksoy
Murat Aksoy İhtiyaç olan tek şey: Samimi bir görüşme
Fahri Bakırcı
Fahri Bakırcı  “Bilimci” ve “Yiyimci” Makyavelizm üzerine (3)
Tunay Şendal
Tunay Şendal Karşı-Devrimci hafızanın intikamcı tarih anlatısı
Mustafa Ergen
Mustafa Ergen Yeni Aracılar Çağı: Reklamdan akademiye, Agentic Web ve ArXiv’in yükselişi
Herkül Millas
Herkül Millas Milli açıklamaların yetersizliği
Deniz Nas
Deniz Nas Dönüşen CHP, sol popülizm ve Özgür Özel
Bilal Sambur
Bilal Sambur Hakimiyet saplantısı, hassasiyet değildir
Semih Çoban
Semih Çoban Bir öğle arası: Stephansplatz’da 20 dakika
Aydan Bakan
Aydan Bakan Pijamalı balon
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı