Yıkılmaz.
Yıkmak için olağan dışı güç uygulanması gerekir.
Bu slogan, Mansur Yavaş için bir nam halini almış durumdadır.
Nerede karşımıza çıksa orada Yavaş’ı hatırlamamız bundandır.
Neden ikinci kez benzer başlıklı yazı yazdığıma gelince…
2024 seçimlerinden önceydi. Herkes Ankara seçiminin nasıl sonuçlanacağına dair akıl yürütmekte; AKP adayının Yavaş’a karşı neler yapacağı üzerine derin analizler yapmaktaydı.
Seçimin yapılmasına daha üç ay kadar süre varken girişi şu olan bir yazı yazmıştım:
“Kazanacağına ilişkin güçlü bir kanaate sahibim ama gene de seçimin havasına girip, Google Bard’a, ‘Mansur Yavaş yeniden ABB Başkanı olacak mı’ şeklinde bir soru sordum.
Google Bar, şu yanıtı vermişti:
“2024 yılı Ocak ayının ilk gününde, yani bugün itibariyle, Mansur Yavaş'ın yeniden ABB Başkanı olma ihtimali oldukça yüksektir. Yavaş, 2019 yerel seçimlerinde CHP'nin adayı olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi'ni kazanmış ve göreve başlamıştır. Görevi süresince yaptığı çalışmalarla hem Ankara halkının hem de muhalefet partilerinin desteğini kazanmıştır.”
SENARYOSU GÜÇLÜ OLANIN YÖNETİMİ İYİ OLUR
O gün Google Bard ile aynı fikirdeydim ama her seçimin kendine özgü bir iklimi oluşturduğunun da altını çizmiştim.
Yıllarca rantiyerlerle kol kola olan belediye başkanlarıyla yönetilen Ankara ve İstanbul, uzun yıllar sonra ilk kez 2019’da el değiştirmiş; halkın gündelik çıkarları doğrultusunda rantçı politikaların dışına çıkarak kentin geleceğini güvence altına alan adımlar atmıştı.
Bu durum, rantçı politikaların palazlandırdığı güçleri rahatsız etmişti.
Israrla belirtmek isterim ki kent, halkın evidir; evimizi korumak, kent sakinlerinin boyun borcudur. Uzun süre yönetme süreçlerinden dışlanan halk, özellikle Ankara’da, bütçe dahil pek çok alanda katılımcı olmuş; harcamaların şeffaf bir biçimde yapılması sonucu, kentin parasının boşa harcanmasının önüne geçilmiştir.
Yaşamımın son 35 yılı yerel yönetimlerle iç içe geçti.
İyi bir yönetim modeli oluşturmak için güçlü bir senaryoya; o senaryonun uygulanabilir olması için de senaryoda belirtilen rolleri hakkıyla yerine getirebilecek kadrolara ihtiyaç vardır.
Başarı, tesadüflerin değil, dört başı mamur bir “yol haritası”nın sonucudur.
Hangi yola çıkarsanız çıkın; ne iş yaparsanız yapın, sonuç almak istiyorsanız, üç temel adıma ihtiyacınız olacaktır. Bunlar, o alanın analizini yapmak, gerçekleştirilecek iş veya eylemin strateji oluşturmak ve uygulama aşamasındaki senaryosunu yazmaktır.
Yerel seçimler için bu üç temel adım vaz geçilmezdir. Bu üç temel adıma uygun davranıp sonuç alanlar açısından yeni bir dönem başlar; verilen sözleri tutmak…
2019 seçimleri bu açıdan önem taşımaktadır. Ankara’da Mansur Yavaş, kapsayıcı ve kucaklayıcı bir portre çizmiş; gereksiz polemiklerden uzak durmuş ve beş yıl boyunca uygulanabilir projeler, çalışabilir bir sistem, sonuç odaklı ve denetlenebilir bir hizmet ağıyla herkesin gönlünü kazanmıştı.
Yaptığı iş ve hizmetlerle seçimi sahada kazanmıştı Yavaş. Oluşturduğu ekibin işlerine karışmaktan uzak durmuş; iyi bir yerel lider olarak, ilkesel çerçevesini çizmekle yetinmişti.
Ablukayı dağıtmak, Yavaş’ı korumanın ötesinde bir anlama sahiptir. Onların amacı, “Türkiye’de temiz insan yoktur” algısın oluşturmaktır. Söz konusu algının vatandaşın zihnini işgal etmesini önlemek, o algıyı ortadan kaldırmak ve her zaman bu ülkenin cennet olması için kendisini feda edecek kadrolar bulunacağını toplumsal bilinçlerde açığa çıkarmak, bu ülkenin yurtsever ve vicdanlı insanları için bir boyun borcudur.
ATILAN ÇAMURLAR SAHİBİNİ BULUR
Yavaş, beş yıl boyunca Ankara seçmeni açısından bir anlam inşa etmişti; bu anlam doğrultusunda toplumsal psikolojik hegemonya oluşturmuş ve merkeze yerleşip, çevreyi kazanmayı amaçlamıştı. Böylece seçmen nezdinde makule taşınmış, makulün adayı olarak yeniden ve bu kez yüzde 61’e yakın oyla kazanmıştı.
Normal koşullarda iktidarın, Yavaş’ın gösterdiği bu başarının hakkını teslim etmesi ve belki de kendi başkanlarına örnek olarak göstermesi gerekirdi.
Öyle yapmadı iktidar; hatta Ankara’da adları çıkmış “baba-oğul” ikilisiyle Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin içinde kendilerine “Truva atı” olabilecek isimler arayışına girip, buldukları isimlerin “itirafçılığı” ile Yavaş’a “toz kondurma” yolunu seçmiş bulunuyor.
Öncelikle belirtelim ki Yavaş, “çamur at, izi kalsın” tarzı bir kişilik değil; o çamur, geri dönüp atanlara yapışır.
Öte yandan memur suçları, derecesinin ciddiyetine bakılmadan, üst makamın iznine tabidir. İşlemleri rutindir. Haber değeri taşımaz yani!
Ankara’da, görevden neden el çektirildiği hala bilinmeyen “baba” ile iktidarın yaşadığı oy kaybından sonra “denize düşüp yılana sarılan” örneğinde olduğu gibi sarıldığı “oğul” ikilisinin kendi dönemlerinden kalan bazı memurların aklını çelerek itirafçı yapmalarından sonra Mansur Yavaş’ın da soruşturulması için izin istenmiş.
Yavaş’ın kadroları arasında, “şeytana uymuş”; yolsuzluk çarkının içine düşmüş ve hatta çubuğu kendine doğru bükmüş isimler olabilir. Bu isimlerden bazıları, söz konusu ”baba-oğul” ikilisinin “iştah kabartıcı” vaatlerine kanıp, haddinden fazla “cesur” da davranmış olabilir.
Üstlendiği kışkırtıcılıkla olup biten ile Yavaş arasında bir illiyet bağı kurmak için kırk dereden su getirilmiş olsa da normali, bir telefonla kendisine bildirilerek, davet edilmesidir.
Öyle yapılmamış…
Ne yapılmış peki?
Yavaş hakkında istenen izin, bilinçli bir biçimde yandaş medyaya servis edilerek, bir sorun varmış algısı yaratılmaya çalışılmış.
YOL HARİTASI OLANIN, ÖNÜ AÇIK OLUR
Amaçlarının Ankara halkının yüksek oranda duyduğu güveni sarsmak olduğu açık değil mi?
Yavaş’a ilişkin oluşan yüksek olumlu algının kırılmasını sağlamak ve kamuoyuna “onlar da bizim gibi yolsuzluk yapıyor” mesajını vererek, yapılan yolsuzluklara meşruiyet kazandırmak olduğu açıktır.
Bu durumu reddetmek, yüksek sesle karşı durmak ve bütün açıklığıyla gerçekleri halka anlatmak gerekir. Üstelik bu durumu fırsat bilip, dalından toplanmış bir sepet elmanın arasına karışma olasılığı bulunan “çürük elmaları”, hiçbir tereddüt etmeden ayıklamak için de iyi bir fırsattır.
Her zaman belirttiğim üzere liyakat, “lisans eğitim almak, 5 yıllık memuriyet yapmak” gibi tanımlanan mevzuatın ötesinde bir durumdur. Kamunun çıkarlarını her şeyin üstünde tutma refleksine sahip olmak, gündelik hayatında vicdanlı olmak ve her şeyden önce yurtsever olmak şarttır. Halkın Mansur Yavaş’ta gördüğü özellikler, liyakat ile eşdeğer durumdadır.
Sahiplenmek, Yavaş’ı koruma altına almanın çok ötesinde, halkın umudunu, Türkiye’nin geleceğini sahiplenmektir. Mansur Yavaş, doğru duvardır; doğru duvar, yıkılmaz. Makulün ve ortak aklın kesişim kümesini temsil eden Mansur Yavaş’ın bu durumuna gölge düşürme girişimlerinin tümünü ortadan kaldırabilmek için ilkeli, azimli, kararlı bir duruşa ihtiyaç vardır.
Ablukayı dağıtmak, Yavaş’ı korumanın ötesinde bir anlama sahiptir. Onların amacı, “Türkiye’de temiz insan yoktur” algısın oluşturmaktır. Söz konusu algının vatandaşın zihnini işgal etmesini önlemek, o algıyı ortadan kaldırmak ve her zaman bu ülkenin cennet olması için kendisini feda edecek kadrolar bulunacağını toplumsal bilinçlerde açığa çıkarmak, bu ülkenin yurtsever ve vicdanlı insanları için bir boyun borcudur.
Duvarımız doğru örelim; ördüğümüz duvara sahip çıkalım.

Yorum Yazın