Bu yazı Alican Uludağ'ın izniyle sitemizde yayımlanmıştır, ilk olarak yazarın X hesabında yayımlanmıştır.
---
2024 Ekim ayı, Türkiye siyasi hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Bu tarih, muhalefet üzerinde yürütülen yeni operasyonların başlangıcı...
Saray rejimi, Erdoğan’ı koltuğunda tutmak ve yeni Anayasa ile rejimini garanti altına almak için kapsamlı bir plan uygulamaya koydu. Bu planın iki temel hedefi vardı:
1-) 31 Mart seçimlerinde birinci parti olan CHP’yi geriletmek ve en güçlü Cumhurbaşkanı adaylarını pasifize etmek.
2-) CHP’yi destekleyen DEM Parti’yi Cumhur İttifakı cephesine çekmek.
Ekim 2024’te bu strateji eş zamanlı olarak hayata geçirildi.
CHP’ye Yönelik Operasyonlar
İlk adım olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek atandı. Yanında Ankara’dan bir başsavcı vekili de görevlendirildi. Gürlek’in atanmasıyla CHP’nin en güçlü Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma başlatıldı.
+18 Mart’ta diploması iptal edildi.
+19 Mart’ta gözaltına alındı.
+23 Mart’ta tutuklandı.
Buna ek olarak İstinaf, “ahmak” davasında İmamoğlu’nun cezasını onayladı ve siyasi yasak riski artır. Diplomasının iptali nedeniyle de Cumhurbaşkanı adayı olamıyor. Yargıtay cezası onanırsa, bu onun için ikinci bir engel oluşturacak.
Diğer yandan İstanbul’da toplam 11 CHP’li belediye başkanı tutuklandı. Gaziosmanpaşa ve Beykoz belediyeleri AKP’ye geçti. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ise operasyon korkusuyla AKP’ye katıldı.
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin ve Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar da tutuklandı. Ankara’da ise Mansur Yavaş’a yönelik itibarsızlaştırma operasyonlarının başlatılması bekleniyor.
CHP’ye yönelik operasyonlar bununla sınırlı kalmadı. 4-5 Kasım 2023’te yapılan CHP 38. Olağan Kurultayı’nın iptali için hukuk davası açıldı. Ardından, kurultayda şaibe olduğu iddiasıyla İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu 12 CHP’liye ceza davası açıldı. Mahkeme kararıyla CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimi görevden alındı, yerine Gürsel Tekin kayyım olarak atandı. Bu adım, CHP’de bölünmüşlük ve kargaşa algısı yaratmayı amaçlıyordu.
Terörsüz Türkiye süreci, DEM Parti ve Cumhur İttifakı
Erdoğan, hem yeniden aday olabilmek hem de Anayasa değişikliğini sağlamak için DEM Parti’ye ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle DEM Parti’nin Cumhur İttifakı’na dahil edilmesi için stratejik hamleler yapıldı.
1 Ekim 2024’te Devlet Bahçeli, TBMM’de DEM yöneticilerinin elini sıktı.
22 Ekim 2024’te Bahçeli, Öcalan’a “PKK’ya silah bıraktırma karşılığında umut hakkı verileceği” yönünde bir çağrı yaptı. Ardından Öcalan'ın çağrıları geldi ve göstermelik olarak PKK'lı küçük bir grup silahlarını yaktı.
Bu çağrının amacı gerçekten Türkiye’de terörü sonlandırmak mıydı, yoksa DEM Parti’yi kontrol altında tutmak mıydı? Gelişmeler ikinci seçeneği doğrular nitelikte: PKK’nın göstermelik silah bırakması, TBMM’de komisyon kurulmasına rağmen somut adım atılmaması, cezaevindeki HDP’li siyasetçilerin tahliye edilmemesi ve görevden alınan DEM Partili belediye başkanlarının iade edilmemesi…
Temel amaç, süreci seçimlere kadar uzatarak DEM Parti’yi Cumhur İttifakı’nı desteklemek zorunda bırakmak. Bu süreç, CHP’ye yönelik yargı operasyonlarından bağımsız değerlendirilemez.
TBMM'deki fotoğraftaki sorun
DEM Parti yöneticileri, TBMM’deki son resepsiyonda Erdoğan’la sık sık fotoğraf verdi. Bu, Erdoğan’ın istediği “birlik” görüntüsünü yansıtıyor. Erdoğan, "meşruiyet" arayışında. Ancak cezaevindeki siyasetçiler varken bu tür fotoğraflara gerek var mıydı?
DEM Parti yöneticileri, eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ yaklaşık 9 yıldır cezaevinde yatarken, Erdoğan ile bu fotoğrafları vermek zorunda mıydı? İktidar adım atmıyorsa, DEM'e düşen görev bu tür fotoğraflardan kaçınmaktır. İktidar bugüne kadar güven artırıcı ciddi hiçbir adım atmamışken, DEM Parti’nin böyle zorlama fotoğraflar vermesi, kendi cephesine yaşatılan ve halen devam eden acılara saygı duymamak anlamı taşır ve bu politik savruluştur.
Sonuç
CHP’ye yönelik yargı operasyonları ve İmralı üzerinden başlatılan süreçlerin temel amacı, Erdoğan’ın iktidarını korumak ve sürdürmektir. Erdoğan, bizzat kendisinin kazançlı çıkmayacağı hiçbir politik sürece girmez. Erdoğan'ın tek ihtiyacı, 360 milletvekili sayısına ulaşmak, TBMM'den adaylık kararı çıkarmak, seçimlerde de DEM Parti'nin desteğiyle CB seçilmek ve bu süreçte yeni Anayasa yapmak.
*AİHM’in üç kararını tanımayan ve Selahattin Demirtaş’ı tahliye etmeyenler,
*Osman Kavala ve diğer Gezi hükümlülerini serbest bırakmayanlar,
*AYM’nin iki ihlal kararına rağmen milletvekili Can Atalay’ı cezaevinde tutanlar,
*Halkın oylarıyla seçilmiş Ekrem İmamoğlu ve CHP’li belediye başkanlarını cezaevine gönderenler…
Bunlardan ne barış ne demokrasi ne hukuk ne de insan hakları beklenebilir. Varsa yoksa koltuk...

Yorum Yazın