Barış felsefesi, insanı ve doğayı merkeze yerleştirerek bilginin, değerin ve varoluşun karşılıklı ilişkilerle, yardımlaşmayla ve dayanışmayla oluşturulmasını savunmaktadır.İnsanlık ve dünya, savaş yolu, yol değildir diyecek bir barış felsefesine her şeyden daha fazla ihtiyaç duymaktadır.
İnsanlar, devletler ve toplumlar sürekli olarak birbirleriye savaşmaktadırlar. Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail-İran savaşı, Hindistan-Pakistan savaşı, dünyanın en son yaşadığı büyük çatışmalardır. Bu savaşlarda çok güçlü teoloji referanslara dayanan isimlerle operasyonlar yapılmaktadır. İsrail’in Yükselen Arslan, İran’ın Gerçek Vaat, Hindistan’ın Sindoor operasyonu, Pakistan’ın Sağlam Yapı dini kaynaklara referans verilerek yapılan isimlendirmelerdir. Teoloji, savaşı meşrulaştırmanın ve yüceltmenin kaynağı olarak sürekli olarak üretilmesine rağmen, barış felsefesine dair üretimin çok cılız olduğunu söyleyebiliriz. Bilgiyi ve bilgeliği sevmek olan felsefe, aslında barışı, hukuku ve özgürlüğü sevmek, arzulamak ve talep etmektir.
Savaş teolojisinin merkezi teması farklı inanç topluluklarının birbirinden nefretinin kutsallaştırılması etrafında kurulmasına rağmen barış felsefesi insan sevgisine duyulan inanç etrafında bütün insanların ve canlıların birbirine akraba olarak birbirini sevme yolunda olgunlaşmalarını esas almaktadır. Hiçbir inanç ve yargı, nefret kadar yıkıcı değildir. Hiçbir bağlılık ve inançda aşk ve sevgi kadar güçlü değildir.Barış felsefesi, şiddetin, savaşın, adaletsizliğin ve hegemonyanın her türlü biçimini kabul edilmez ve gayri meşru pratikler ve davranışlar olarak konumlandırmaktadır.Bütün inançlarımızı, bağlılıklarımızı, ilişkilerimizi, düşüncelerimizi, kabullerimizi, vehimlerimizi ve kurgularımızı savaş teolojisi yerine barış felsefesi ışığında yeniden değerlendirmemiz, anlamlandırmamız ve kurgulamamız gerekmektedir.
Barış felsefesini içselleştirmeyen, kabul etmeyen ve yaymayan hiçbir teoloji, sahici anlamda insani olmadığı gibi, anlamlı, verimli ve değerli değildir. İnsanlığın farklı dinleri, tarihleri boyunca sürekli olarak savaş ve şiddetin değişik biçimlerini meşrulaştırmakla uğraşmışlardır. Evrensel barış felsefesinin ve tecrübesinin oluşumu için dinlerin ürettiği teolojilerin, büyük bölümü verimli ve yaratıcı değildir.Barış felsefesini kendi asli teolojileri haline getiren çok az sayıda din ve inanç sistemi vardır. Dinlerin önünde kendilerini savaş teolojilerinden arındırmak ve barış felsefesini içselleştirmek gibi çetin bir meydan okuma durmaktadır.
Savaş teolojisi, devletleri ve toplumları sürekli savaşa ve şiddete yöneltmektedir.Kamu kaynaklarının, politik kararların ve uygulamaların, savaşın ve militarizmin lehine olması için topluma sürekli olarak dine dayandırılan kültürel, duygusal ve ideolojik mesajlar verilmektedir. Savaş toplumu ve kültürü oluşturmak için sürekli olarak savaş yanlısı mesajlar verilmektedir. Savaşa sürekli olarak hazır olma adı altında kamu kaynakları ve politikaları militarizmin ve savaşın hizmetine koşulmaktadır. Savaşın ve şiddetin yüce ve meşru bir kurtarıcı alternatif olduğuna dair toplumsal ve kültürel şartlandırmanın yapılması için savaş teolojisi yoğun bir şekilde kullanılmakta ve üretilmektedir. İran ve İsrail, savaş teolojilerinin sürekli olarak üretildiği ve propaganda edildiği toplumlardır.
Savaş teolojisi, toplumların sürekli olarak şiddeti, çatışmayı ve savaşı yön, yol, yöntem, yönelim ve yönetim olarak benimsemesini sağlamaktadır. Savaşı, çatışmayı ve şiddeti yön, yönelim, yöntem ve yönetim olarak benimseyen toplumlar, savaş toplumlarıdır.Savaş toplumlarında en güçlü din, kimlik ve ideoloji, savaşizmdir. Savaşizm, devlettir, dindir, siyasettir ve ibadettir. Barış felsefesi, savaşın, şiddetin ve çatışmanın yön, yol, yönelim, yöntem ve yönetim olmadığını anlatmaktadır. Barış felsefesine göre savaş, din değildir, devlet değildir, siyaset değildir, ibadet değildir. Savaş, toplumun ve insanlığın merkezi değeri, ölçüsü ve odağı değildir. Barış felsefesi, insanı ve doğayı merkeze yerleştirerek bilginin, değerin ve varoluşun karşılıklı ilişkilerle, yardımlaşmayla ve dayanışmayla oluşturulmasını savunmaktadır.İnsanlık ve dünya, savaş yolu, yol değildir diyecek bir barış felsefesine her şeyden daha fazla ihtiyaç duymaktadır.

Yorum Yazın