Yapısal reform ve maliye politikasının eksikliği, toplumun programa inancı gibi konular OVP hedeflerinin başarı sansını oldukça düşürüyor. Ayrıca uluslararası ekonomik koşulların istikrarlı olması, hedeflere erişilebilmesi için önemli bir faktör olacak. Bu şartlar altında, parlak günler ne yazık ki başka bir bahara kalmış gibi görünüyor.
2025-2027 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program açıklandı. Kamuoyu birkaç gündür bu planda yer alan hedefleri ve gerçekçi olup olmadığını tartışıyor. Yeteri kadar tartışılıyor mu, ciddiye alan var mı? Maalesef yeterince tartışan da yok, ciddiye alan da pek yok. Birçok hedef iyi niyetli olarak yazılmış ama bunları gerçekleştirmek için kullanılacak araçlar ve yöntemler konusunda zayıf kalmış. Sanki sadece yapılması zorunlu olduğu için yapılmış bir iş gibi.
Orta Vadeli Program(OVP), bir ülkenin ekonomik ve mali hedeflerini belirleyen, genellikle üç yıllık periyotlar için hazırlanan belgelerdir. Bu programla, iktidarın ekonomi politikalarını ve bu politikaların uygulanacağı yolları ortaya koyar. OVP, ekonomik büyüme, enflasyon, işsizlik, bütçe dengesi, döviz kuru beklentileri gibi makro ekonomik göstergelere dair öngörüler ve hedefler içerir. Peki neden yapılır?
OVP’ler, ekonomik istikrarın korunması ve sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşılması için yol haritası sağlar. Bu, piyasalara ve yatırımcılara güven verir. Aynı zamanda uzun vadeli ekonomik politikaların daha iyi planlanması ve kamu kurumları arasında koordinasyonun sağlanması amacı taşır. Kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasına yardımcı olur. Bir de iktidarın ekonomi politikalarını ve hedeflerini kamuoyuyla paylaşılması, şeffaflık sağlar ve hesap verilebilirliği artırır.
Açıklanan OVP, daha gerçekçi ve temkinli hedefler belirleyerek ekonomik istikrarı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamayı amaçlıyor gözüküyor. Enflasyonun düşürülmesi, büyümenin sürdürülebilir hale getirilmesi, cari açığın azaltılması ve işsizliğin düşürülmesi gibi hedefler, uzun vadeli ekonomik refah için kritik önem taşımakta. Ancak bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için güçlü ve tutarlı ekonomik politikaların yanı sıra uluslararası ekonomik koşulların da dikkate alınması gerekli.
OVP’nin ana omurgasının "dezenflasyona" dayandığı belirtildiğinde, bu ifade, iktidarın öncelikli hedeflerinden birinin yüksek enflasyon oranlarını düşürmek ve makul, sürdürülebilir seviyelerde enflasyon oranlarına ulaşmak olduğunu gösterir. Dezenflasyon, enflasyon oranlarının düştüğü ancak fiyatların hala genel olarak artmaya devam ettiği bir süreç, yani negatif enflasyon veya deflasyon değil.
Şu ana kadar sadece Merkez Bankasına bırakılmış bir enflasyonla mücadele programı gördük ki, bu da programın zayıf karnı. Maliye politikalarının programı yeterince desteklemediği bir gerçek.
PROGRAMIN ZAYIF KARNI
Dezenflasyon süreci, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinden geçen ülkelerde ekonominin yeniden dengelenmesi ve halkın alım gücünün korunması için kritik bir öneme sahip. Bundan dolayı OVP’de belirli politika araçlarının ve adımlarının devreye sokulması beklenir. Bu politika setleri, para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlardan oluşur.
Şu ana kadar sadece Merkez Bankasına bırakılmış bir enflasyonla mücadele programı gördük ki, bu da programın zayıf karnı. Maliye politikalarının programı yeterince desteklemediği bir gerçek. Özellikle kamu harcamalarının kısılması ve adil bir vergi düzeni kurulması için atılan adımlar eksik kaldı. Yapısal reformlar alanında ise hiçbir şey yapılmadı.
Üretim kapasitesini arttıracak ve verimliliği yükseltecek reformlar, maliyet baskılarını azaltarak enflasyonun düşmesine yardımcı olur. Bunun yanında rekabeti arttıracak ve monopolistik/oligopolistik yapıların önüne geçecek düzenlemeler, fiyatların daha rekabetçi bir düzeye gelmesini sağlar.
Eğer bu yapısal reformlar hayata geçirilmezse, şu anda bir gelişme görmüyoruz, sadece TL’nin değerli kılınmasına yönelik politikalarla enflasyonu düşürmek, cari açığı azaltmak ve büyümek mümkün olmaz. TL’nin değerli olması kısa vadede maliyet enflasyonunun öne geçer, bir süre sonra ithalata olumlu katkı, ihracata olumsuz katkı yapar. Döviz açığı büyür ve daha önce yaşadığımız gibi herkes dövize hücum etmeye başlar. Arz fazlası yaratacak yapısal reformlar şart.
Ayrıca ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankasının belirlediği dezenflasyon politikalarını karalılıkla ve tutarlılıkla uygulaması gerekir. Ama burada en önemli unsur, toplumsal desteğin sağlanması. Halkın güveni ve desteği, herhangi bir ekonomik planın başarısı için çok kritik. Halkın güvenini ve desteğini sağlamak, yalnızca ekonomi politikalarının kendine değil, aynı zamanda bu politikaların nasıl uygulandığına ve iletişime şekline de bağlı. Bunun için şeffaf iletişim, düzenli raporlama, katılımcı politika ve yolsuzlukla mücadele gerekli.
Yapısal reform ve maliye politikasının eksikliği, toplumun programa inancı gibi konular OVP hedeflerinin başarı şansını oldukça düşürüyor. Ayrıca uluslararası ekonomik koşulların istikrarlı olması, hedeflere ulaşabilmesi için önemli bir faktör olacak. Bu şartlar altında, parlak günler ne yazık ki başka bir bahara kalmış gibi görünüyor.
Yorum Yazın