Zihinsel esneklik, “ya hep ya hiç” dememektir. “Bu da geçer” diyebilmektir. Sertleşmek değil, yumuşayarak güçlenmektir. Çünkü hayat seni sınar, ama sen kendi içinden yeniden yazarsın kaderini.
“Hayat, başımıza gelenler değil, onlara verdiğimiz tepkilerdir.”
Epiktetos
Bazı insanlar vardır, fırtına çıktığında çam gibi dimdik durmaya çalışırlar. Oysa bilmezler ki en büyük rüzgarlar, en sert gövdeleri kırar da geçer. Esnek olmayan direnir, direnç gösterir; ama sonunda çatlar. Zihinsel esneklik tam da bu noktada devreye girer: eğilmeden bükülmek değil, gerektiğinde eğilerek sağlam kalmaktır. Yani hayatın darbelerine karşı cam değil, bambu olmaktır.
Zihinsel esneklik (cognitive flexibility), karşılaştığımız olaylar karşısında farklı düşünce yolları deneyebilmek, duygularımızla dost kalabilmek ve bakış açımızı değiştirebilme cesaretidir. Bu, başımıza gelen bir şey değildir; geliştirdiğimiz bir beceridir. Ve bu beceri, psikolojik sağlamlığın (resilience) yapı taşlarından biridir.
Psikolog Edith Eger, Auschwitz’den kurtulmuş bir travma terapisti olarak şöyle der: “Özgürlük, dış koşullarda değil, zihninin içinde başlar.” Gerçekten de, başımıza gelen her şeyi kontrol edemeyiz ama o şeyin bizim iç dünyamızda neye dönüşeceğine karar verebiliriz. Zihinsel esneklik tam da burada devreye girer. Kaybı anlamlıya, acıyı bilince, başarısızlığı yeniden doğuşa dönüştürür.
Bir ilişkinin bitişi seni yıkmaz, ona yüklediğin anlam yıkar. Beklediğin şeyin gelmemesi seni tüketmez, o şey olmadan yaşayamayacağını zannetmen tüketir. Bu yüzden zihinsel esneklik, bir nevi içsel yoga gibidir. Hayatın akışına karşı direnç göstermez, onunla akar. Ama akarken kendini yitirmez; tam tersine kendini daha çok bulur.
Bu çağda en zeki olan değil, en esnek olan ayakta kalıyor. Kalıpların içinde boğulan değil, kalıpları dönüştürebilen iyileşiyor.
Zihinsel esneklik, “ya hep ya hiç” dememektir. “Bu da geçer” diyebilmektir. Sertleşmek değil, yumuşayarak güçlenmektir.
Çünkü hayat seni sınar, ama sen kendi içinden yeniden yazarsın kaderini.

Yorum Yazın