MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Kıbrıs havanında su dövmek

Ana SayfaDiş Poli̇ti̇kaKıbrıs havanında su dövmek
Kıbrıs havanında su dövmek

Kıbrıs Türkiye’nin dış alanda yükünü hafifletmeyi bırakın daha da ağırlaştırır. Bunun asıl sorumlusu da, normal koşullarda seçilme şansı olmayan Ersin Tatar’ı aday yaptıran ve sonra seçimlere müdahale ederek cumhurbaşkanı seçtiren Ankara’dır.

28 Mayıs, 2025, Çarşamba 06:10
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler

Günün birinde Ankara Kıbrıslı Türklerin gerçekte ne istediklerine kulak verip, asla vazgeçmeyecekleri laik ve demokrat kimliklerine saygı da gösterirse Kıbrıslı Türklerin içinde vizyon sahibi çok lider adayı vardır. Bunlar olmadığı sürece eldekilerle idare edip havanda su dövmeye mecburuz.

Türkiye’de Kıbrıs’ı salt güvenlikçi bakış açısıyla değerlendirenler Kıbrıs Türklerinin tarihini, kültürünü, enternasyonal vizyonunu, laik ve demokrat kimliğini, dini hoşgörüsünü bir kenara atıyorlar. Neden? Belki de bu değerlerin Türkiye’deki siyasi yaşamda pek karşılığı olmamasındandır. Kıbrıs’a güvenlikçi bakış açısıyla yaklaşanların bir özelliği de Kıbrıslı Türklerin nasıl bir ülke hayal ettiğini umursamamaları. 

Ne yazık ki bu bakış açısı Türkiye’deki Kıbrıs değerlendirmelerinin ezici çoğunluğu için geçerli. 

Bir başka sorun, Türkiye’de Kıbrıs konusundaki derin bilgisizlik. Bu yalnızca medyaya, topluma has bir durum değil üstelik. Siyasette, akademide ve çok zaman dış politika yönetiminde de bu bilgisizliğin izlerine rastlayabiliriz. Daha da açık olmak gerekirse Türkiye’de Kıbrıs’ın iç dinamikleriyle ilgili müktesebat hem zayıf hem de alabildiğine yanlış bilgilerle örülü. 

Bunun son örneğini Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adanın kuzeyindeki Rum mülklerine inşaatlar yapan ve büyük kazançlar elde eden müteahhitleri tutuklaması olayında yaşadık. Türk basınının bir bölümü bu durumu “Rum küstahlığı” olarak değerlendiriyordu. Sosyal medyadaki bazı çokbilmişlerse, Rumların da adanın güneyindeki Türk mülklerine el koyduğunu iddia edip “kuzeyde de Rum malına çökmek mübahtır” demeye getiriyordu.

Acaba gerçekten öyle miydi, gelin kısaca bakalım. 

Yaşanan mülkiyet krizinin asıl sebebi, KKTC’deki 52/1995 sayılı İskân Topraklandırma ve Eşdeğer Yasası’dır (kısa adı İTEM). Bu yasanın önceki halinde Kıbrıs’ın kuzeyinde Rumlara ait gayrimenkulleri satın alanlar tapu değil, “kesin tasarruf belgesi” alıyordu. Yasa 1995’te değiştirildikten sonra kesin tasarruf belgeleri, tapu (yerel adıyla koçan) sayılmaya başlandı.

Yasa değişikliğini, günümüzde ana muhalefette olan CTP (Cumhuriyetçi Türk Partisi) yapmıştı. Kıbrıs’ta çözümün federasyon olduğunu parti kararı olarak kabul eden, kadroları AB’ye ve Avrupa hukuk sistemine diğer partilerden çok daha bağlı olan CTP’nin böyle bir değişiklik yaparak statükonun değirmenine su taşıması da etik düzeyde sorgulanmaya muhtaçtır ama konumuz bu değil. CTP’nin bu değişikliği hukuk çevrelerinin bütün uyarılarına rağmen yaptığını ve böylece Kuzey’deki yağma düzenine çanak tuttuğunu söylemekle yetinelim. 

Peki Rumlar da bazılarının iddia ettiği gibi Güney’deki Türk mallarını yağmalıyor mu? Hayır. Her şeyden önce, bizim gibi tapu vermiyorlar, çünkü Türk mülklerinin satışı yasak. Türk malları yalnızca kiralanabiliyor ve üstelik kira bedeli Türk mülk sahibinin adına açılan bir hesaba yatırılıyor. 

Kuzeydeki Rum mülklerine dönük hoyrat yaklaşımın temelinde ise siyasal iktidarların yarım asırlık beceriksizliği yatıyor. Neredeyse tüm siyasi iktidarlar, yaratamadıkları artı değer ve rantı Rum mallarını yağmaya açarak dağıtma yolunu izledi. Kıbrıslı Türkler Rum mallarına çöküp yağmacılık yapmaya “ganimetçilik” der. Kıbrıs’ta var olan statükonun devamını isteyenlerin, “iki devletli çözüm” veya “en iyi çözüm çözümsüzlüktür” söylemleriyle ortaya çıkanların çoğunun ya kendilerinin ya ailelerinin ganimetçi olması da şaşırtıcı değildir. 

Halbuki olması gereken, Kıbrıs Türk liderliğinin bir hukuk mücadelesine öncülük etmesi ve Rum mülklerinin Kıbrıslı Türklerin geleceğini karartacak seviyede bir sorun haline gelmesinin önüne geçmesiydi.

Bilindiği üzere Kuzey’deki Rum mülkleri konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde uzun yıllardır çok sayıda dava var. KKTC’de bir süre, AİHM kararları ışığında Rum mülklerinin bir kısmı Taşınmaz Mal Komisyonu vasıtasıyla Rum sahibinden satın alındı ve söz konusu mülkler bu yolla “Türkleştirildi.” Bu yöntem her anlaşmazlığa çözüm olmasa da AİHM’e taşınan bazı mülkler konusunda bir tampon çözüm oluştururdu. Ama bu işten sorumlu Taşınmaz Mal Komisyonu’nun ekonomik gücünün yetersiz olması çok önemli bir sorundu. Arkasından Kıbrıs Türk liderliği altı doldurulmamış bir tez olan “iki devletli çözüm”ü savunmaya başlayınca olağan çözüm parametrelerinden uzaklaşıldı. Çözümün bu kadar uzak görünmesi ganimetçiliğe daha bir güç verdi haliyle ve Rum mülkleri daha fazla iştah kabartmaya başladı.

Halbuki olması gereken, Kıbrıs Türk liderliğinin bir hukuk mücadelesine öncülük etmesi ve Rum mülklerinin Kıbrıslı Türklerin geleceğini karartacak seviyede bir sorun haline gelmesinin önüne geçmesiydi. Geldiğimiz aşamada Kuzey’deki mal mülk meselesi öyle bir hal aldı ki, yakında siyasi eşitlik iddiasının bile meşruiyeti ortadan kalkacak.

KKTC’nin bu konuda duvara toslamasının en önemli sebeplerinden birisi de Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın uluslararası ilişkiler alanındaki zayıflığıdır. Tatar’ın Kıbrıs’ın geleceği konusunda ortaya koyduğu “bir inçlik” pozitif katkı yoktur. Ne bir ara antlaşma yapabilmiş ne de bir kapı aralayabilmiştir. Çünkü ne yazık ki, Kıbrıslı Türklerin sesini duyurmak için Avrupa’da geçirmesi gereken zamanını Türkiye’de il il gezip onursal doktora almakla harcamayı tercih ediyor.

Bu haliyle Kıbrıs Türkiye’nin dış alanda yükünü hafifletmeyi bırakın daha da ağırlaştırır. Bunun asıl sorumlusu da, normal koşullarda seçilme şansı olmayan Ersin Tatar’ı aday yaptıran ve sonra seçimlere müdahale ederek cumhurbaşkanı seçtiren Ankara’dır.

KKTC’de Ekim ayında yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Tatar yine aday. En büyük rakibi de CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman olacak. Bana göre bu iki adayın da siyasi vizyonu yetersizdir. Birini zaten yeterince gördük ama Erhürman da Kıbrıslı Türklerin herhangi bir temel derdine derman olacak kapasitede değil maalesef. Hangisi seçilirse seçilsin bir şey değişmez. Dolayısıyla “Yeter ki Tatar olmasın da Erhürman olsun” diyecek durumda değilim. 

Günün birinde Ankara Kıbrıslı Türklerin gerçekte ne istediklerine kulak verip, asla vazgeçmeyecekleri laik ve demokrat kimliklerine saygı da gösterirse Kıbrıslı Türklerin içinde vizyon sahibi çok lider adayı vardır. Bunlar olmadığı sürece eldekilerle idare edip havanda su dövmeye mecburuz.

  • Kıbrıs’ı anlamak ama nasıl? Kıbrıs’ı anlamak ama nasıl?
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
KıbrısKKTCTürkiyeCumhuriyetçi Türk PartisiCTP

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Yükseköğretimde kariyer odaklı ve beceri temelli eğitim
Özgür Çoban
Özgür Çoban Meloni-Frederiksen kutsal ittifakı: Sosyal demokratların aşırı sağ ile flörtü
Hakan Şahin
Hakan Şahin Ceza Hukukunun “Tarla Topçusu” “Maddi Gerçek” mi?
Ali Kılıç
Ali Kılıç Tül perdenin ardında saklanan Avrupa 
Cengiz Kapmaz
Cengiz Kapmaz İki süreç, iki strateji: Çözüm süreci ve silahsızlandırma süreci arasındaki temel 7 fark
Mehmet Akif Koç
Mehmet Akif Koç Türkiye’de yayıncılığın serüveni istatistiklere nasıl yansıyor?
Erdem Bağcı
Erdem Bağcı Rusya - Ukrayna Savaşı’nın Türkiye ekonomisine etkileri 
Murat Aksoy
Murat Aksoy İBB soruşturmaları neden ikna edici değil?
Ahmet T. Kuru
Ahmet T. Kuru Türkiye’nin post-Cemaat sorunu
Armağan Öztürk
Armağan Öztürk CHP’siz Anayasa yapılabilir mi?
Mehmet Hasgüler
Mehmet Hasgüler Kıbrıs havanında su dövmek
Kübra Evliyaoğlu
Kübra Evliyaoğlu Bir gece rüyamda gördüm o resmi
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Kırılmadan eğilmek: Zihinsel esneklik üzerine
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Uluslararası tecrübeler şablon yok  
Erol Katırcıoğlu
Erol Katırcıoğlu Adaletsizlikler ülkesinde barış 
Çağhan Uyar
Çağhan Uyar 27 Mayıs’ın arkasında Amerika mı vardı?
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Matrix’te bir ekonomi: Şimşek, Yeni Şafak ve Kırılgan Meşruiyet
SON GELİŞMELER
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
instagram gel gel
tanpınar haber altı
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı