MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

Kamu İşçileri Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Protokolü görüşmeleri üzerine (erken) bir değerlendirme

ANA SAYFASİYASETKamu İşçileri Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Protokolü görüşmeleri üzerine (erken) bir değerlendirme
Kamu İşçileri Toplu İş Sözleşmesi Çerçeve Protokolü görüşmeleri üzerine (erken) bir değerlendirme

Eğer işçiler ve sendikalar oldukça yetersiz olan son eylemleri yapmasalardı Hükümetin bu seviyelere bile çıkmayacağını söylemek mümkün.

21 Temmuz, 2025, Pazartesi 01:14
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Aziz Çelik
Aziz Çelik

Sonuç olarak hükümet açısından yıllık ortalama (birikimli değil) ücret artışı yüzde 38 civarında kaldı. Bunun ilk ilk 6 aylık dilimi gecikmeli ödeneceği için finansal maliyeti düştü. Zammın bir bölümü ise gelir vergisine gitti. Böylece hükümetin kamu işçilerine 2025 yılı için yapacağı artışın filli etkisinin yüzde 30 civarında olduğunu söylemek mümkün. Sözleşmeyi bu kadar geciktirmelerinin bir sebebi de bu olsa gerek.

Kamu Çerçeve Protokolü konusunda Türk-İş ve Hak-İş ile Hükümet arasında büyük oranda anlaşma sağlandığı ve detayların görüşüldüğü söyleniyor. Bu aşamadan sonra başka türlü bir sonuç beklemek zor. Küçük değişiklikler olabilir ama meselenin özü netleşti.

Türk-İş ve Hak-İş’in gardı düştü. İşçi "sözleşme bitti" ruh haline sokuldu. Temmuz’un son haftası anlaşma olacak büyük ihtimalle. Dolaysıyla artık genel bir değerlendirme yapmak mümkün.

Tarafların Tekliflerine Göre Son Durum Ne?

Hükümet taban ücrete 40 TL artış ve bunun üzerine ilk 6 ay için yüzde 24 teklif ederken diğer dönemler için gerçekleşen enflasyon oranında zam teklif etti.

Bu durumda Ocak 2025 yürürlük süreli toplu iş sözleşmelerinde ikinci 6 ay zammı yüzde 16,7 olacak. Hükümetin 2025 yılı ilk 6 ayı için teklifi yüzde 27,4 yıllık birikimli zam teklifi ise yüzde 48-49, yıllık ortalama zam teklifi ise yüzde 38 civarında.

Türk-İş ve Hak-İş ise taban ücretin 1800 TL’ye çekilmesini (yaklaşık 325 TL artış) ve bunun üzerine yüzde 50 zam teklif etmişti. Sendikaların teklifi 2025 yılı ilk 6 ayı için yüzde 83 civarındaydı.

Türk-İş ve Hak-İş 2. 6 ay için yüzde 25 zam teklif etmişti. Türk-İş ve Hak-İş’in 2025 yıllık birikimli talebi ise yüzde 129 civarındaydı. Yıllık ortalama talep ise yüzde 106 civarındaydı.

Türk-İş ve Hak-İş 2025 yılında yaklaşık 1900 TL zam talep ederken hükümet son olarak 717 TL zam teklif etti.

Hükümetin 2025 yılı için günlük ücret teklifi toplamda 2192 TL olurken sendikaların teklifi 3375 TL civarında.

Türk-İş ve Hak-İş’in aylık çıplak brüt teklifi 101 bin TL civarındayken Hükümetin teklifi 65 bin 700 TL civarında.

Eğer sözleşme bu civarda biterse,

Taban ücrete 325 TL zam istenip 40 TL’de anlaşma olacak.

İlk 6 ay için yüzde 83 zam talebine karşılık yüzde 27 civarında anlaşma olacak.

Yıllık yüzde 129 zam talebine karşılık yüzde 48-49 civarında anlaşma olacak.

İkinci 6 ay itibariyle 101 bin TL brüt ücret teklifine karşılık 65 bin TL civarında anlaşma olacak. Teklifle anlaşma arasındaki fark 35 bin TL olacak.

Vergi dilimleri nedeniyle ele geçen net çıplak ücret Temmuz 2025 itibariyle 45 bin lira civarında olacak. Bunun üzerine ikramiyeler ve düzenli sosyal haklar eklenecek. Bunların yüzde 30-35 oranında olacağını söylemek mümkün. 

Böylece net giydirilmiş (ikramiye ve sosyal haklar dahil) düzenli aylık ücretlerin ortalama 58-60 bin lira civarında olacağı tahmin edilebilir. Herkes için geçerli olmayan düzenli olmayan ödemelere göre farklılıklar söz konusu olabilir. Ancak bu ücretlerin yıl ortalaması değil 2025 yılı ikinci yarısına ait olduğu unutulmamalıdır.

Son olarak Sezar’ın hakkını da  Sezar’a verelim. Eğer işçiler ve sendikalar oldukça yetersiz olan son eylemleri  yapmasalardı Hükümetin bu seviyelere bile çıkmayacağını söylemek mümkün. Hükümet sınırlarının biraz üstüne çıktıysa bunun bir lütuf değil son işçi eylemlerinin sonucu olduğunu söylemek mümkün.

Sonuç Başarı mı? Kimin Dediği Oldu?

Yıllık yüzde 130 civarında zam isteyip toplu iş sözleşmesini yüzde 48-49 civarında bağıtlamak normal şartlarda işçiye kabul ettirilemez ve başarı olarak sunulamaz. Normal bir toplu pazarlıkta teklifle anlaşma arasında bu kadar fark olamaz. Ya daha düşük bir teklifiniz olur veya daha yüksek bir sonuç alırsınız.

Şu anki tabloya göre sendikalar ilk 6 ayda 100 isteyip 33, ikinci altı ay toplamında 100 isteyip 38 aldılar. Yıllık ortalamada ise 100 isteyip 36 almış oldular. Normal bir toplu pazarlıkta bu kadar uçuk fark olamaz.

Ancak hükümetin toplu iş sözleşmesini bilerek geciktirdiği, işçilerin yaklaşık bir yıldır aynı ücretlerle çalıştığı, sendikaların bir bölümünün eylemlerde gönülsüz olduğu ve işçilerde bir yorgunluk olduğu düşünülecek olursa işçileri daha düşük ücretlere razı etmenin ortamının hazırlandığı söylenebilir.

Ayrıca Türk-İş ve Hak-İş’in Hükümetle karşı karşı gelmekten çekindiği de sır değil. Öte yandan kamu işçisinin değişen profilinin etkin eylemler açısından bir dezavantaj olduğunu söylemek mümkün. Kuşkusuz bu tabloyu hükümet de iyi okudu.

Öte yandan ilk 6 ay için önerilen yüzde 24’lük zamda ise önemli bir ayrıntı söz konusu. Toplu iş sözleşmelerinin gecikmesi ve farkların ödenme zamanı dikkate alındığında hükümetin ilk 6 ay için önerdiği yüzde 24’lük artışın finansal etkisi çok daha az olacak.

İşçiler açısından ise birikmiş alacaklarının bir bölümü enflasyon bir bölümü de artan vergi dilimleri nedeniyle erimiş olacak. Kısaca işçiler ilk 6 ayda gerçekte yüzde 24’ün çok altında zam almış olacaklar.

2025 yılı ilk 6 ay farkları en iyi ihtimalle ağustos veya eylül ayında ödenecek. Böylece birikmiş farklar enflasyon karşısında ciddi bir kayba uğramış ve hükümet açısından da finansal maliyetleri düşmüş olacak. Kısaca 6-8 ay sonra ödenen yüzde 24 gerçekte yüzde 24 değildir.

Öte yandan neredeyse tüm kamu işçilerinin yüzde 27’lik 3. gelir vergisi dilimine girdiği düşülecek olursa alınan zammın bir bölümün de vergiye gideceği unutulmamalıdır. Kağıt üzerindeki artışla cebe ve mutfağa giren artış oldukça farklı olacaktır.

Kamu toplu iş sözleşmelerinde gelinen nokta tüm bu koşullar dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak hükümet açısından yıllık ortalama (birikimli değil) ücret artışı yüzde 38 civarında kaldı. Bunun ilk ilk 6 aylık dilimi gecikmeli ödeneceği için finansal maliyeti düştü. Zammın bir bölümü ise gelir vergisine gitti. Böylece hükümetin kamu işçilerine 2025 yılı için yapacağı artışın filli etkisinin yüzde 30 civarında olduğunu söylemek mümkün. Sözleşmeyi bu kadar geciktirmelerinin bir sebebi de bu olsa gerek.

Hükümetin toplamda kemer sıkma politikasını, sıkı para politikasını devam ettirdiğini ve öngördüğü sınırları çok aşmadığını (biraz aştığını) söylemek mümkün.

Son olarak Sezar’ın hakkını da  Sezar’a verelim. Eğer işçiler ve sendikalar oldukça yetersiz olan son eylemleri  yapmasalardı Hükümetin bu seviyelere bile çıkmayacağını söylemek mümkün.

Hükümet sınırlarının biraz üstüne çıktıysa bunun bir lütuf değil son işçi eylemlerinin sonucu olduğunu söylemek mümkün.

Bu kadar sınırlı ve zayıf eylemlerle bu kadar oldu. Daha uzun soluklu ve etkili eylemler olsaydı daha fazlası olurdu.

Bu da işçi sınıfı hareketine ve özellikle Türk-İş ve Hak-İş’e ders olsun!

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Kamu Çerçeve ProtokolüTürk-İşToplu Sözleşme

Yorum Yazın

Aziz Çelik
Aziz Çelik

Bizi Takip Edin
Facebook
X (Twitter)
Instagram
Linkedin
Mastodon
Bluesky
Köşe Yazarları
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş 6/7 Eylül Pogromu’nu 70. yılında unutmadık, unutmuyoruz
Seda Aktaş
Seda Aktaş “Öteki”nin Hikâyesi Çirkin Üvey Kardeş: Cinderella’ya karşı Elvira
Bahar Akpınar
Bahar Akpınar Afarozdan ittifaka: Osmanlı-İngiltere ilişkilerinin doğuşu - 1
Bilal Sambur
Bilal Sambur İnsanlığın evrensel bir modele veya idole ihtiyacı varmı?
Beril Esra Atahan
Beril Esra Atahan Derinlik denkliği
Aydan Bakan
Aydan Bakan Sen yoktun
Hakan Tahmaz
Hakan Tahmaz Rojava gerilimi: Kim  gerçekçi, kim baltalayıcı?
Bora Şahin
Bora Şahin “Türk’üm!” demek, yitirilmiş bir şöhreti canlandırabilir mi?
Mehmet Şafak Sarı
Mehmet Şafak Sarı RTÜK neden Youtube kanallarına gözünü dikiyor?
Özgür Çoban
Özgür Çoban Avrupa'da "yeni öteki" müslüman göçmenler üzerinden kimlik tartışmaları 
Cengiz Kapmaz
Cengiz Kapmaz Türkiye’nin Suriye ikilemi: Karşı çıktığını kendi elleriyle güçlendirmek
Başak Yağmur Eray
Başak Yağmur Eray Racon bozuldu
Burcu Ağca Karakaya
Burcu Ağca Karakaya Disiplinli ailelerin çocukları neden daha başarılı oluyor?
Erdem Bağcı
Erdem Bağcı Türkiye ekonomisi büyüme verilerinin analizi
Ali Kılıç
Ali Kılıç Tianjin Zirvesi: Xi’nin sahne kurgusu ve Erdoğan’ın stratejik hamleleri
Çağatay Arslan
Çağatay Arslan Çayboyu Ahrazlarına Açık Mektup
instagram gel gel
Yeni Arayış
KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı