Zaman, kimi anlarda bir insanın tek bir hareketiyle yön değiştirir. Bir kadın çıkar, sessizce oturduğu yerden kalkmaz ve köle zincirlerin en zayıf halkasını kırar. 1950’de Rosa Parks, Alabama’da otobüste “yerini vermeyerek” yalnızca bir koltuğu değil, bütün bir düzeni sarstı. Onun o direnişinden yarım asır sonra, Amerika Birleşik Devletleri’nde köle sahiplerinin oturduğu koltuklara bu kez bir siyahî başkan, Barack Obama, onurla oturdu.
Tarih, işte böylesi anlarla yazılır.
Bugün, İran’lı dostlarımızın “Yaranın Ayı” dediği Eylül 2022, aynı türden bir dönemeçtir. Genç bir kadının, Mahsa (Jina) Amini’nin gözaltında hayattan koparılışı yalnızca bir trajedi değil, bütün bir halkın vicdanına işlenmiş bir çığlık oldu. Onu susturmak istediler, ama sesi çoğaldı; mahallelerden meydanlara, şehirlerden kıtalara yayıldı.
Üç kelime gökyüzünde yankılandı: Kadın, Yaşam, Özgürlük.
Bu artık bir slogan değildi. Bir halkın damarlarında dolaşan, insanlığın belleğine yazılmış bir hakikatti.
İki Kadının Yankısı: Rosa Parks ve Mahsa Amini
Bugün ABD ile İran arasında soğuk rüzgarlar esiyor. Yıllardır süren ambargolar, gerginlikler, tehditler… Ama tarihin başka bir yüzü var: İnsanlık. Ve işte tam burada iki kadın, iki farklı kıtadan, iki farklı çağdan birbirine ses veriyor.
• Rosa Parks, köleliğin zincirini en zayıf halkasından yakalayarak kırdı.
• Mahsa Amini, baskıların duvarına vurulan bir çığlık oldu.
Biri bir otobüste, diğeri bir karakolda… Ama ikisinin de çığlıkları gökyüzünde buluştu, yağmur olup insanlığın üzerine yağdı.
Unutulmayan İsimler, Yeşeren Umutlar
Mahsa’nın ardından, Nika’nın yarım kalan gençliği, Hadis’in cesareti, Kiyan’ın çocuk gözleri, Sarina’nın susturulan kahkahası, Mehrshad’ın sönen doğum günü mumları… Hepsi toprağa ekilmiş birer tohum oldu.
Şimdi o tohumların yeşermesi zamanı. Çünkü baskılar, idamlar, tutuklamalar sürse de tarihin terazisi eninde sonunda adaletin kefesine ağır basar. Ve o gün geldiğinde, Mahsa’nın adı yalnızca bir genç kızın ölümüyle değil; bir halkın direnişi, kadınların cesareti ve insanlığın ortak vicdanıyla anılacaktır.
Rosa Parks ile Mahsa Amini’nin isyanları, iki kıtanın, iki çağın insanlarını aynı çığlıkta buluşturdu. Biri köleliğe, diğeri baskıya direndi. İkisinin de sesi göğe yükseldi, insanlığın üstüne yağdı.
Ve bize aynı hakikati fısıldadı: Bir kadının özgürlüğü, bütün insanlığın özgürlüğüdür.

Yorum Yazın