Kadını zapturapt altına almak için aileyi yücelten ve kutsallaştıran ataerkillliğin tutucu, teokratik ve totaliter biçimleri, kadına aileyi her ne pahasına olursa olsun koruma görevi vermektedirler. Hiçbir doğmatizm, kadına ve aileye dair en doğru yol ve çerçeve değildir. Kadın, hiçbir teokratik doğmatizme ve despotizme sığmaz.
Geleneksel, tutucu, teokratik ve totaliter anlayışlar, gruplar ve kimlikler, kadın ve aile arasında bir bütünlük, kutsallık ve yücelik ilişkisi kurmak, bu ilişkiyi korumak ve tartışılmaz kılmak için çok sistematik, sürekli ve sabit bir çabanın içerisindedirler. Bu anlayışlara göre kadın ve aile bir bütündür, kadın ve ailenin birbirinden ayrılması durumunda insanlığın, dinin, ve ahlakın sonu gelecektir. Kadın, ailesine ve evine karşı sorumluluklarını fedakar bir şekilde yerine getirdiği sürece erdemlidir, değerlidir ve iffetlidir.
Otoriter, totaliter, teokratik ve tutucu anlayışların kurgladığı aile içinde kadın ve erkek ilişkisi, katı bir hiyerarşiye dayanmaktadır. Bu anlayışlara göre, evin ve ailenin reisi erkektir. Kadın ise, erkeğe itaat ve biat etmekle sorumlu, erkeğini her açıdan memnun etmekle sorumlu bir nesnedir. Teokratik ve tutucu anlayışların aile bağlamında kadın ve erkek arasında kurduğu ilişkide adalet ve eşitlik bulunmamaktadır. Kadın, insan onuruna, özgürlüğüne ve haklarına sahip eşit bir birey olarak değil, erkeğin altında yer alan, iradesini ona teslim etmiş olan bir nesne olarak konumlandırılmaktadır. Kadın, evlilikte, ailede, boşanmada, yönetimde, mirasta ve eğitimde erkekle eşit ve adil haklara sahiptir. Evlilik, miras, hukuk, çalışma, boşanma, yönetim ve eğitim gibi hayatın kritik alanlarında kadını erkeğe eşit görmeyen bütün tutucu, teokratik ve totaliter kanun sistemlerinin hiçbiri, günümüze taşınmamalıdır.
Kadını erkekten daha düşük bir varlık olarak gören, kadını erkeğin malı ve tarlası olarak konumlandıran, kadın ve erkek arasında eşitlik, özgürlük ve adalete dayalı bir ilişki kurulmasına yabancı ve karşı olan geçmişin köhne anlayışlarının ve kurallarının, günümüzde kadın hakları konusunda referans olması mümkün değildir. Yüzyıllar öncesinin kadın karşıtı kanun anlayışlarını geride bırakmadan, kadına yönelik insani, adil, eşitlikçi bir anlayışın geliştirilmesi mümkün değildir. Kadına karşı aşağılayıcı ve ayırımcı kurallarla dolu teolojik, tutucu ve totaliter anlayışların kadın ve aileye dair dediklerinin sosyal ve insani açılardan uygulanmassı mümkün olmadığı gibi, modern insanlık durumuyla hiçbir şekilde ilgisi ve ilişkisi de bulunmamaktadır.
Kadına yarım insan muamelesi yapan bir anlayışın, kurallarından, kaynaklarından ve kalıplarından adalet, eşitlik ve özgürlük temelli bir yaklaşım üretilmesi imkansızdır. Kadın ve aile arasında kurgulanan ilişkinin arkasında kadını aile içinde kontrol etme ve yönetme amacı vardır. Kadını kontrol etmeyi, korkutmayı ve kapalı hale getirmeyi amaçlayan bütün tutucu ve totaliter anlayışların amacı, kadın üzerinde aile yoluyla erkeğin egemenliğinde dinsel, siyasal, kültürel, cinsel ve ekonomik bir iktidar kurmaktır. Aile ve kadın arasında bütünlük ilişkisini sürekli olarak gündemde tutmaya çalışan tutucu, teokratik ve totaliter anlayışların amacı, aile içinde kadına karşı olan eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin ortaya çıkmasını sağlamak, kadına yönelik cinsiyetçi önyargıların ve uygulamaların tartışılmasını sağlamak, aile içinde kadın ve erkek aaarasında eşitlikçi ve adil ilişki yolları bulmak değildir. Aile ve kadın arasında kurulan ilişkinin amacı, aile içinde kadının zaptü rapt altına alınması için yapılmaktadır.
Kadını zapturapt altına almak için aileyi yücelten ve kutsallaştıran ataerkillliğin tutucu, teokratik ve totaliter biçimleri, kadına aileyi her ne pahasına olursa olsun koruma görevi vermektedirler. Hiçbir doğmatizm, kadına ve aileye dair en doğru yol ve çerçeve değildir. Kadın, hiçbir teokratik doğmatizme ve despotizme sığmaz. Kadın, kendisi için uygun olan idealleri, değerleri, yaşam tarzını, kurumları ve ilişki biçimlerini özgürce seçme hakkına sahip onurlu ve özgür bireydir. Kadının aile, evlillik, boşanma, çalışma, miras, eğitim gibi alanlarındaki özgürlüğüne hiçbir müdahale yapılamaz. Kadının özgürce karar vermediği, adalet ve eşitliğin olmadığı bir aile yapısı, kadının hapishanesidir. Kadın ve aile arasındaki ilişkiye dair tartışma, kadın-erkek eşitliğini ve kadının onurlu ve özgür birey olarak hak ettiği adalete dayalı konumunu geliştirecek ve güçlendirecek şekilde yapılmalıdır. Kadın ve aile arasındaki ilişki, disiplin ve kontrol temelinde değil, özgürlük, eşitlik ve adalet çerçevesinde olmalıdır.

Yorum Yazın