MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat

İngiltere'den Almanya'ya: Faşizmin yeni kıta yürüyüşü 

ANA SAYFADIŞ POLİTİKAİngiltere'den Almanya'ya: Faşizmin yeni kıta yürüyüşü 
İngiltere'den Almanya'ya: Faşizmin yeni kıta yürüyüşü 

Avrupa'daki ırkçılık/neofaşizm problemini Almanya ve İngiltere ile sınırlı düşünmek yanlış olur. Kıtanın tümünde yükselen bir trend bu ve hükümetler, medya ve insanların genel olarak bu gelişmeden şikayetçi olduğu söylenemez. Dedik ya faşizm bu... Kan ister, göz yaşı ister, iç ya da dış savaş ister. Avrupalı aklıselim insanlar bu gidişata "dur" diyemezse sinyaller, yaşlı kıtanın büyük bir kaosun içerisine sürüklendiğini gösteriyor.

20 Eylül, 2025, Cumartesi 00:25
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Özgür Çoban
Özgür Çoban
yazı içi reklam

İngiltere’de, aşırı sağcı ve neonazi gruplar tarafından organize edilen göç karşıtı gösterileri, Avrupa genelinde yükselmeye devam eden radikal sağ/faşist eğilimin bir yansıması olarak değerlendirmek gerekiyor. Gösterilerde, ana tema her ne kadar "göç" olarak sunulsa da herkes insanların İslâm karşıtı motivasyonla bir araya geldiğini biliyor. En son yapılan ve yüz binlerce göstericinin katıldığı yürüyüşte atılan, "İngiltere müslümanlara teslim olmayacak", "Şeriata hayır", "İslâm kanserdir", "İslâm'dan kurtulmalıyız" vb. sloganlar, niyeti açık şekilde belli ediyor. Avrupa'daki müslümanlar artık kıtanın yeni "ötekileri"...    

Avrupa’da göçten kaynaklı olarak kendisini tehdit altında hisseden kesimler -ki bunlar sayısal olarak çoğunlukta- artık en büyük siyasi güç haline geldi. Bu, Almanya için de geçerli elbette. Almanya ölçeğinde bu psikolojiyi salt neonazi partisi AfD'ye oy verenlerle sınırlı tutmak hatalı bir yaklaşım olur. Her partide AfD seçmeni gibi düşünen çok sayıda insan var. Bunları "psikolojik bir bütün" olarak değerlendirmek gerekiyor. Göçler nedeniyle beliren demografik değişiklikler, Avrupalıları kaygı ve endişeye sürüklerken, medeniyetlerinde meydana gelmesi muhtemel transformasyon ise panik yaşamalarına neden oluyor. Bu kapsamda, Avrupa’da bugünlerde politik bakımdan oldukça önemli ve geleceği şekillendirme potansiyeli taşıyan gelişmeler yaşanıyor. Anti-Brüksel, anti-İslam, anti-küreselleşme ve anti-göç ekseninde politika yapan güçler ivmelenmeye ve siyaseti domine etmeye devam ediyor. Aşırı sağcı yaklaşımlar, "ulusal kimlik" ve "güvenlik" söylemleri etrafında şekillense de gerçekte toplumsal kutuplaşmayı ve yabancı düşmanlığını derinleştiriyor. Aşırı sağcıların; ekonomik sıkıntıları, işsizlik kaygılarını ve göçmenlerin varlığını birleştirerek propaganda yapmaları, toplumun kırılgan kesimlerini olumsuz etkiliyor. Bunun yanı sıra, neonazi sembollerinin ve şiddet eğilimli grupların sokaklarda daha görünür olması sadece göçmenleri değil aynı zamanda demokratik düzeni de tehdit ediyor. Devletin güvenlik politikalarıyla bu tehditlere yanıt vermesi önemli olsa da uzun vadede çözüm; toplumsal entegrasyonu güçlendirmek, ırkçılığa karşı eğitim politikaları geliştirmek ve ekonomik adaletsizliklerle mücadele etmektir. Aksi takdirde bu hareketlerin toplumsal barışı zedelemesi kaçınılmaz olacaktır. Bakın İngiltere'de "iç savaş" çığlıkları atılmaya başlandı bile. Aşırı sağın, aslında faşizmin kan ve baruttan ibaret bir "lanet" olduğunu unutmuş görünüyor insanlar. Sosyolog Bruno Latour’un da vurguladığı gibi "Avrupa yalnız, zayıf ve hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda."

Gösterilerde öne çıkan, "Şeriata hayır" ve "Müslümanlar defolun" benzeri sloganlar için elbette sadece bu sloganları atanları suçlamak yanlış olacaktır. İslâm karşıtı gösteriler, Avrupa kamuoyunda önemli radikal İslamcı örgütlerin ideolojik vahası olan Selefilik'in de yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Örneğin, Almanya sokaklarında, "Hilafet isteriz", "Şeriat isteriz" diye haykıran, varlıklarıyla yerel toplumlarda negatif yüklenime neden olan fundamentalist müslümanlar,  aşırı sağın yükselişi bu hızla devam ederse o özlemle talep ettikleri şeriata kavuşacaklar ama muhtemelen kendi ülkelerinde. Avrupalılar, aşırı sağı güçlü kılarak, entegrasyonu reddeden, uyum sorunu yaşayan, sürekli kendisini dayatan ve inançları dışında başka hiçbir inanca saygı göstermeyen müslümanlarla artık aynı havayı solumak istemediğini açık bir şekilde belli ediyor. İslâm cenahında, "Şöyle bir kafamızı kaldıralım, etrafımıza bakalım, neler oluyor, ne değişiyor" diyen yok. "Burada demokrasi var. Her istediğimi söylerim, her istediğimi yaparım" kafasında devam ediyorlar. Birçoğu, kapılarında yeni gestapoyu görene kadar ne yaşandığını anlayamayacak maalesef. Çünkü kendilerini dünyanın merkezi sanmaya ve çok çocuk yaparak geldikleri ülkeleri ele geçireceklerine inanmaya devam ediyorlar. Avrupalılar doğal olarak, püriten ve literalist İslâmı yayma çabası içerisinde olan Selefi benzeri organizasyonların, ülkelerini Afganistan ya da İran'a çevirme hırs ve amaçlarına hoşgörü ile bakmayacaktır, bakmamalıdır da ama bunun yolu elbette aşırı sağcıları güçlendirmek olmamalı. Felaketin yabancı olanını değil de "yerli" olanını tercih etmek anlaşılabilir bir durum ama girilen her yolun sonunda yine "felaket" beklediğini unutmamak gerekiyor.     

Almanya'da neler oluyor?

Öte yandan, Almanya’nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’da (NRW) geçtiğimiz hafta sonu yapılan seçimler, yalnızca bölgesel düzeyde değil ülke siyasetinin genel eğilimleri açısından da dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu. Muhafazakâr Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) eyalet genelinde liderliğini sürdürürken, seçimlerin esas belirleyici gelişmesi, aşırı sağcı Almanya için Alternatif'in (AfD) oy oranını önceki seçimlere kıyasla yaklaşık üç kat artırması oldu. Bu durum, Almanya’da siyasal rekabetin ekseninde köklü değişimlere işaret ediyor elbette. Neonazi partisi AfD’nin başarısı, siyaset bilimi literatüründe genel olarak, "protesto partisi" kavramı ile açıklanıyor. Hatırlanırsa AfD, doğu eyaletlerinde mevcut düzene tepki oylarını konsolide ederek büyümüştü. Ancak NRW seçimleri, artık bu konumun ötesine geçildiğini gösteriyor. Almanya’nın batısında, sanayileşmiş ve nüfus açısından en büyük eyalette elde edilen bu sonuç, AfD’yi bölgesel bir fenomen olmaktan çıkarıp ulusal siyasette kalıcı bir aktör haline getirme potansiyeli taşıyor. Burada sıkıntılı olan ve geleneksel siyaset enstrümanlarının kabul etmekte zorlandığı mesele, neonazi partisi AfD'nin bir ideoloji partisine dönüşmüş olması ve seçmenlerinin çok büyük bir bölümünün ideolojik bir tutumla sandığı gidiyor olması. 

Diğer yandan, NRW seçimleri, Almanya’nın siyasal geleceği açısından kritik bir dönüm noktası. AfD’nin batıda güçlenmesi, partinin ülke çapında kalıcı bir siyasi aktör olabileceğine işaret ediyor. Bu gelişme, yalnızca sol partiler açısından değil, merkez sağ CDU açısından da yeni stratejik açmazlar doğuruyor. Bu şekilde, muhafazakâr CDU, bir yandan AfD ile arasına mesafe koymak zorundayken diğer yandan göç ve güvenlik gibi konularda seçmenin beklentilerine yanıt vermek için daha da sertleşmek zorunda kalıyor. Bununla birlikte, NRW seçimlerinin sonuçları iki önemli meseleyi Alman siyasetine dayatıyor. Almanya’daki siyasal rekabetin giderek daha fazla "göç, güvenlik ve kimlik" eksenine kaydığı ve solun bu eksende zayıf kaldığı görülüyor. İkincisi, AfD’nin batıda elde ettiği bu başarı, yalnızca bölgesel bir sonuç olarak değil Almanya siyasetinde yapısal bir dönüşümün habercisi olarak okunmalı. 

Sonuç olarak, Avrupa'daki ırkçılık/neofaşizm problemini Almanya ve İngiltere ile sınırlı düşünmek yanlış olur. Kıtanın tümünde yükselen bir trend bu ve hükümetler, medya ve insanların genel olarak bu gelişmeden şikayetçi olduğu söylenemez. Britanya Müslüman Birliği Sözcüsü Mustafa Al Dabbagh, ırkçı gösterilere ilişkin medyayı ve siyasetçileri suçluyor. Dabbagh, "Hükümetimizin, siyaset kurumumuzun ve medyamızın son birkaç yıldır sürdürdükleri söylemin, gördüğümüz şiddetin itici gücü ve temel nedeni olduğunu kabul etmeleri gerekiyor" değerlendirmesinde bulunuyor. Dabbagh, camilere ve İslâmi merkezlere yapılan saldırılara karşı artık savunma yapacaklarını da ekliyor. Dedik ya faşizm bu... Kan ister, göz yaşı ister, iç ya da dış savaş ister. Avrupalı aklıselim insanlar bu gidişata "dur" diyemezse sinyaller, yaşlı kıtanın büyük bir kaosun içerisine sürüklendiğini gösteriyor.

Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?

Yorum Yazın

yazı altı ebülten
Özgür Çoban
    Özgür Çoban

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Özgür Çoban
    Özgür Çoban İngiltere'den Almanya'ya: Faşizmin yeni kıta yürüyüşü 
    Fatih Öztürk
    Fatih Öztürk Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez mi?
    Seda Aktaş
    Seda Aktaş Makyaj aynasından yansıyanlar: Makyaj videolarının toplumsal izdüşümleri
    Bilal Sambur
    Bilal Sambur Bedevi kabilecilik, modernlik ve medeniyet
    Beril Esra Atahan
    Beril Esra Atahan Teslimiyetin inceliği
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz CHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü?
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Muhalefet araştırma sonuçlarına başka gözle bakmalı
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Şantiyeye dönen Türkiye: Vergiyle adalet mümkün mü?
    Deniz Tarım
    Deniz Tarım Öğretmek ≠ Öğrenmek
    Gülşah Eker
    Gülşah Eker Kentlerin başlangıcı ve Saramago’nun kısırdöngüsü
    Gönen Orhan
    Gönen Orhan Su krizi, belediyeler ve otonom çözüm
    Erdem Bağcı
    Erdem Bağcı FED kararları ve resesyon beklentisi
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Ergenlikte mantık nereye gider?  
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç Kadın, yaşam, özgürlük: Mahsa’nın yankısı
    instagram gel gel
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı