Büyük harfle “Türk” sinemasına tek bir filmle kendini dünya sinema festivallerinde temsil edeceksin; hatta bu film galaksiler arası bir yarışmaya katılacak dense, objektif seçenek Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü filmi olurdu.
Tarihsel anlatısından kullanılan dile kadar ince işçiliğin hafif kalacağı, bir kuyumcu titizliğinde kotarılan filmin sinematografik değeri, senaryosunun sağlamlığı, oyuncu kadrosunun sıkılığı ise pastanın üzerine bir de çilekli pasta koymak demekti. Müzikler ise yürek dağlayan ama kalbi ısıtan bir özgünlükteydi.
Ezcümle, HKNÖ öncesinde ve sonrasında benzeri olmayan, göklerde kartal gibi dolaşan; en yakın rakibinin yanına ermek için asansörle bir 10 kat çıksa da varamayacağı bir seviyededir.
Filmin Anadolu Orta Çağı’na, Türklerin Anadolu’ya yayılmasına ve Osmanlı’nın temellerinin atılmasına; bunun yanında ülkeyi kasıp kavuran Moğol istilasına dair oluşturduğu kurguyu, filmle eş zamanlı yayımlanan Yargu isimli Haldun Çubukçu kitabında da bulmak olasıdır. Bu kitap, filmin bir sonraki epizoduna dair müjde verse de, yazık ki Ezel Akay bu film nedeniyle ekonomik sıkıntıya düşer ve Yargu filme çekilmez.
Bu hikayeyi ve filmi bilen bilir.
Ezel Akay’ın bu filmden neden zarar ettiğini hiç anlamadım. Bu harika işin yaratıcısını zora sokması, Türk sinema/sanat tarihinin en çetrefilli komplolarından biri gibi gelir hep bana.
Ezel Akay’ın derdi hiç bitmiyor. Bu defa, daha önce de benzer filmler çekmiş bir yapımcının tarih cetvelini biraz daha geri çekip Göktürk markasıyla çektiği filmin fragmanına yaptığı yorum, onu linç nesnesi haline soktu.
Tabii ki bir film fragmandan anlaşılmaz. Ama ambalaj da içeriğe dairdir. Filmin kendini pazarlamak için seçtiği içerik, duruşunu, amacını, konumlanmasını açık eder. Filmin yapımcılarının önceki benzer işleri de aynı içerikte olunca, az çok neyle karşılaşacağınızı tahmin edersiniz zaten.
Ezel Akay da bu tahminini –muhtemel ki tahminden öte, içeriden gelen bilgiyi– kullanarak duruma dair tespitini ve düşüncesini bir cümlede ifade etti:
“Bu ‘Türklerin kökeni’ hikayeleri hep erkeklik, savaş, kan, kahramanlık, şefe itaat vs.’den ibaret! Hakikat tabii ki çok çok daha farklı detaylarla, karakterler ve yaşantılarla dolu! Zenaat geliştikçe gelişiyor, zihniyet bir türlü ilkellikten kurtulamıyor!”
Tweet’e gelen yorumlar, en sağ kanattan sözde sol kanata kadar geniş bir yelpazeye yayıldı.
Ezel Akay’a Türklüğü aşağılama suçu isnat edenlerin, Ezel Akay’ı uzaktan yakından tanımadıkları; Hacivat Karagöz Neden Öldürürdü filmine dair en ufak bir fikir sahibi olmadıkları aşikârdır.
Ezel Akay Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü’yü çekmese de, bu linç akımı yanlıştı. Ama böyle bir film üretmiş bir insana yapılan eleştiri, dam üstündeki saksağanı, zebraya konmuş kelebeği, bele vurulacak kazmayı bile naif kılıyordu.
Ezel Akay’ın bu ülkede gelmiş geçmiş ve bu gidişle kuvvetle muhtemel gelecek en iyi “Türk tarihi” filmini yapmış olması, bu eleştirenlerin temel argümanının havada değil, uzay boşluğunda kalmasını garanti ediyor.
Ezel Akay’a Türklüğü aşağılama suçu isnat edenlerin, Ezel Akay’ı uzaktan yakından tanımadıkları; Hacivat Karagöz Neden Öldürürdü filmine dair en ufak bir fikir sahibi olmadıkları aşikârdır.
Diğer tarafta ise onu tanıyıp eleştirenler var. Bunlardan bir tanesi, popüler ve sağ kanadın “sanat sepet” diye ezikleyeceği Öteki Sinema’da, Ezel Akay’ı şu cümleyle eleştiriyor:
Bu yazıda TRT’nin milyonlarla finanse ettiği onlarca “kök” diziden söz edilmemesi, beynin tercihli çalışmasına iyi bir örnektir.
Ezel Akay’ı sözde soldan eleştiren aklın beyin sürçmesi tesadüfi olmasa gerek.
Yazarı bile rahatsız ettiği sonuna bir de özetlersem paragrafı eklenen bu yazıyı Öteki Sinema adına okuduğumda Ezel Akay’ın neden battığını bir kez daha anladım. Batmak istemeyenlerin tutunduğu dalları da.
Türkiye acaip günlerden geçerken Türk tarihini en iyi anlatan adamı Türk düşmanlığı ile suçlanırken görmek bizi üzse de şaşırtmıyor. Tam da bu sebeple daha da fazla mücadele isteği ile doluyoruz. Orwellian günlerden çıkmak için başka şansımız da bulunmuyor.

























Yorum Yazın