MENU
  • ÇEVİRİ
  • YORUM
  • YARGI KRİZİ
  • PİYASALAR
  • GÜNDEM
  • DÜNYA
  • EDİTÖRDEN
  • SPOR
  • KÖŞE YAZILARI
  • DOSYA>Seçimin Ardından
  • GENEL
  • KİTAP
  • DOSYA>Avrupa'nın Seçimi
  • DOSYA>Emekliler
  • YAZARLAR
  • FOTO GALERİ
  • WEB TV
  • ASTROLOJİ
  • RÜYA TABİRLERİ
  • HABER ARŞİVİ
  • YOL TRAFIK DURUMU
  • RÖPORTAJLAR
  • Künye
  • Gizlilik Politikası
  • E-Bülten
Yeni Arayış
Yeni Arayış
Yeni Arayış
  • ANA SAYFA
  • KÖŞE & YORUM YAZILARI
  • GÜNDEM
  • KATEGORİLER
    • SİYASET
    • EKONOMİ
    • DIŞ POLİTİKA
    • KÜLTÜR SANAT
    • HUKUK
    • TEKNOLOJİ
    • PSİKOLOJİ
    • FELSEFE
    • KENT
    • EDEBİYAT
    • SAĞLIK
    • ASTROLOJİ
    • GEZİ
    • SÖYLEŞİ
    • EKOLOJİ
    • MEDYA
    • EĞİTİM
  • KÜNYE & İLETİŞİM
Kapat
estheteclinic haber üstü reklam

Gündüz Vassaf’tan aktif yurttaşlık çağrısı

Ana SayfaSi̇yasetGündüz Vassaf’tan aktif yurttaşlık çağrısı
Gündüz Vassaf’tan aktif yurttaşlık çağrısı

Afet en görünür olduğu zamanda, kendisini görünmez kılıyor. Yarattığı travma ile dünyayı kendi hakikatine boğuyor. Teşhir yoluyla da eşitsizlik yeniden üretiliyor, insanlar edilginleştiriliyor. Bu nedenle insanları sonuçlar üzerinden konuşmaya mahkum etmek aynı zamanda bir tahakküm biçimi. Dahası müsteşar örneğinde olduğu gibi yurttaşları yalnızca sonuçlar üzerinde konuşmaya zorlamak, eşitsizliği sürekli kılan bir iktidar oyunu.

02 Şubat, 2025, Pazar 08:37
  • yazdıryorum yazfont küçültfont büyüt
Korhan Gümüş
Korhan Gümüş

Vassaf’a göre “aktif yurttaş” otellerde, restoranlarda, okullarda, hapishanelerde, kışlalarda…  Nerede olursa olsun. Susmayacak. Mesela yangın kapılarının olmadığını görünce hemen fotoğrafını çekecek ve yangın önlemlerinin alınmadığını ifşa edecek… Yalnızca otellerde değil. Yerleşim alanlarında, madenlerde, trenlerde, alışveriş merkezlerinde, havalimanlarında, hapishanelerde, gemilerde... Aklınıza neresi gelirse.

Gündüz Vassaf “YangınaDurDiyorum” başlığıyla “aktif yurttaş" olma çağrısı yapıyor. Vassaf’ın dediği gibi kafamızı sürekli duvara çarpıyoruz.

Yasla infial arasında gidip geliyoruz. Bugün başka, yarın başka bir felakete odaklanıyoruz.

Bunca afet yaşanmasına rağmen hiçbir şey değişmiyor.

Bu nedenle Vassaf yalnızca siyasetçileri eleştirmenin bir işe yaramadığını faillerin de işin içine katılması gerektiğini söylüyor.   

Vassaf’ın bu çağrısından etkilendim.  Ben bu uğraşa varım!

Gücü kendilerinde yoğunlaştırarak başkalarını ondan mahrum hale getirmeye çalışıyorlar. Gerçekte asıl söyledikleri şu: “Ortaya sonuçlar çıksın, biz de itiraz edelim, kendimizi gösterelim.” Her zaman güç onlarda. İtirazlar da skandalı örtbas etme işlevi görüyorlar.

Böylece felaketler birtakım zümrelere yeni imtiyaz alanları yaratmak için fırsatlara dönüşüyor. Sorunların, felaketlerin ortaya çıkmasını hedefleyerek, gösteri fırsatı olarak kullanarak iktidarla bakışımlı bir durum yaratmaya çalışıyorlar. Bu nedenle felaketlerin görünür olması -ki nasıl göründüğü bile müphem- hiçbir zaman bir yetmiyor, bir değişim yaratmıyor.

O kadar yetkili ve sorumlu kurumlar, kişiler, uzmanlar varken, dünyanın bütçeleri planlar, projeler için kullanılırken biz “aktif yurttaşlar”, yani gönüllüler onların yapmadıkları, yerine getirmedikleri işleri nasıl başaracağız?

Bu gidişi değiştirmek istiyorsak, bir şeyler yapmalıyız. Peki nasıl “aktif yurttaş” olacağız?

Felaket gerçekleştikten sonra sesi çıkanların felakete işaret etmeleri bir riyakarlık örneği. Dahası trajik ve aldatıcı. Her felaketten sonra sorunlara işaret ediyormuş gibi yapıp, sorumluluklarını gizliyorlar.

Vassaf’a göre “aktif yurttaş” otellerde, restoranlarda, okullarda, hapishanelerde, kışlalarda…  Nerede olursa olsun. Susmayacak. Mesela yangın kapılarının olmadığını görünce hemen fotoğrafını çekecek ve yangın önlemlerinin alınmadığını ifşa edecek… Yalnızca otellerde değil. Yerleşim alanlarında, madenlerde, trenlerde, alışveriş merkezlerinde, havalimanlarında, hapishanelerde, gemilerde... Aklınıza neresi gelirse.
Kaçış merdiveninin ortada toplandığını ve yangında şömine bacası gibi çalışacağını… 

Zeminlerin taşıma direncinin ya da kolonların, taşıyıcı sistemlerin deprem anında yeterli olmadığını….

Ve daha kim bilir daha neler neler… Bütün hataları, yanlışlıkları görecek. Görmekle de kalmayacak, kamuoyunu bilgilendirecek, yetkilileri uyaracak.

O sırada bir cinayete tanıklık ettiğini bilecek.
İnsanların hayatı için uğraşmaya değmez mi? Değer.     
Öyleyse afetlerden sonra değil, önce harekete geçecek. Afetler sonrasında olduğu gibi değil, öncesinde çırpınacak. Hayatını, işini, kendisini heba edecek.  Aç kalsa da durmayacak.
Zaten “aktif yurttaşlar” olarak duyarlı insanların başlarına gelen de bu değil mi?

Vassaf bunları söyleyince Kültür ve Turizm Bakanlığı müsteşarı ile geçmişte yaptığım bir konuşma geldi.
Arkeoloji Müzesi’ndeki bir toplantı sonrası özel bir sohbette müşteşarın şöyle dediğini hatırlıyorum:

“Sürekli yanlış yaptığımızı söylüyorsunuz. Siz izleyin, bize söyleyin. Yanlış bir iş yapıldıysa, yeniden ihale yapar, yanlışı düzeltiriz.”

Ona göre “aktif yurttaşlar” olarak ülkede nerede yanlış iş yapılıyor, arayacağız, bulacağız. Sonra -eğer dayak yemezsek, tehdit edilmezsek, başımıza bir iş gelmezse- itibar ettikleri çıkar grupları, bağımlı basın da söylediklerimize yer verirse.  Her ne kadar bakanlık bürokratlarının bu müsteşar kadar müsamahalı olmadıklarını biliyorsak da.  Hele bir de koruma işleriyle uğraşan plancı veya projeci iseniz, korkmadan.

Sonra ne olacak?  Burunlarından kıl aldırmayan bürokratları da aşıp, sesiniz duyulursa ve sonunda ikna olursa, Kültür ve Turizm Bakanlığı yanlış yapılmış işleri düzeltmek için ihaleyi yenileyecek!  Yani iş işten geçtikten, uygulama gerçekleştikten sonra!
Bunların hepsi gerçekleştikten sonra. 

Gel keyfim gel. 

Peki, bu plan ve projeleri hazırlamak için dünyanın bütçesi harcanırken, bu kadar insan maaş, proje bedeli, danışmanlık ücreti alırken bu iş, yani hataları düzeltmek bizim gibi aktif yurttaşlara mı kalacak?  Peki o zaman konuyla ilgili, kamu kurumları, imkanları ile kariyer yapan, bu işler için devasa bütçelere hükmeden uzmanlar, danışmanlar ne yapacak?
Sahi, o zaman neden vergi veriyoruz?

Afet en görünür olduğu zamanda, kendisini görünmez kılıyor. Yarattığı travma ile dünyayı kendi hakikatine boğuyor. Teşhir yoluyla da eşitsizlik yeniden üretiliyor, insanlar edilginleştiriliyor. Bu nedenle insanları sonuçlar üzerinden konuşmaya mahkum etmek aynı zamanda bir tahakküm biçimi.

SONUÇLAR ÜZERİNDEN KONUŞMAYA MAHKUM ETMEK BİR TAHAKKÜM

Vassaf’a işte asıl bu nedenle katılıyorum.  Sorumlu ve yetkili uzmanların, kurumların, kullanılan kamu imkanlarının işe yaramadığını düşünüyor. 

Felaket gerçekleştikten sonra sesi çıkanların felakete işaret etmeleri bir riyakarlık örneği. Dahası trajik ve aldatıcı. Her felaketten sonra sorunlara işaret ediyormuş gibi yapıp, sorumluluklarını gizliyorlar.

Gücü kendisinde yoğunlaştırarak başkalarını ondan mahrum hale getirmeye çalışıyor. Gerçekte asıl söyledikleri şu: “Ortaya sonuçlar çıksın, biz de itiraz edelim, kendimizi gösterelim.” Her zaman güç onlarda. İtirazlar da skandalı örtbas etme işlevi görüyor.

Felaketler birtakım zümrelere yeni imtiyaz alanları yaratmak için fırsatlara dönüşüyor. Böylece sorunların, gösteri fırsatlarının ortaya çıkmasını hedefleyerek, iktidarla bakışımlı bir durum yaratmaya çalışıyorlar. Bu nedenle felaketlerin görünür olması -ki nasıl göründüğü bile müphem- hiçbir zaman bir yetmiyor, bir değişim yaratmıyor.

Afet en görünür olduğu zamanda, kendisini görünmez kılıyor. Yarattığı travma ile dünyayı kendi hakikatine boğuyor. Teşhir yoluyla da eşitsizlik yeniden üretiliyor, insanlar edilginleştiriliyor. Bu nedenle insanları sonuçlar üzerinden konuşmaya mahkum etmek aynı zamanda bir tahakküm biçimi. Dahası müsteşar örneğinde olduğu gibi yurttaşları yalnızca sonuçlar üzerinde konuşmaya zorlamak, eşitsizliği sürekli kılan bir iktidar oyunu.

Kötülüklerin bilinmesi, sergilenmesi bile bu büyünün bir parçası.
Bu oyunu bozmaya varım. Önce kamu gücünün, imkânlarının özel alanı taşınması ile başlayalım. Bu oyunu bozmak için hem şirket, hem STK,hem kamu yöneticisi olmak nasıl olur, bunların örtüştürülmesi ne anlama gelir, nasıl sonuçlar yaratır oradan başlayalım. Yalnızca güç devşirmekle kalınmadığını, felaketlerle sonuçlandığını, hatta büyük bir suç olduğunu göstermekle...

Ne dersiniz?

Gündüz Vassaf’ın çağrısı

#YangınaDurDiyorum.

Yasla infial arasında gidip gelirken yarın başka bir felakete odaklanacağımı, başka olaylarda yaşadığım çaresizliğimle yarın gene çırpınacağımı, alıp başımı gidemeyecekken gene duvara çarpacağımı, bardağı taşıran  kaç damla olacak diyerek infialimin bugün de olduğu gibi ancak felaketlerle kabardığını bilirken ne yapmalıyım?
Madem gündemimiz yangın, mekânlarımızdan, evlerimizden başlayalım. Soralım, soruşturalım:

Yangına hazır mısın?
Devlet yoksa ben varım.
Aktif yurttaşlık.
El uzatalım. İlk biz olalım hesap soran.
Maden kazaları,
Tren kazaları,
Yangınlar...
Başkalarından hesap sormakla bir yere varılamayacağını çok gördük.
Çocuğumuzun okulundan, metro sorumlularından, gittiğimiz lokantadan, hastaneden, dostlarımızın yatırıldığı hapishanelerden soralım,
Hazır mısın?
Onlarca önlenebilir facia.
Yeter!
Yangından başlıyoruz

#Yangına Dur Diyorum

Gittiğimiz yerleri etiketleyeceğiz,
Sosyal medyadan duyuracağız.
Devleti, okulları, ulaşım yerlerini, kamusal alan ve alışveriş yerlerini vazifelerini yapmaya çağırıyoruz.

 Evimizde yangın tüpü varsa fotoğrafını çekip sosyal medyaya koyacağız.

Çocuğumuzun okulu, tedbir yoksa resmini çek duyur!
Gittiğimiz lokantada, tedbir yoksa resmini çek duyur!
Metroda, tedbir yoksa resmini çek duyur!
Hastanede, tedbir yoksa resmini çek duyur!
Pastanede, tedbir yoksa resmini çek duyur!
Hapishanede, tedbir yoksa resmini çek duyur!

TEDBİRLER YOKSA
TESPİTİMİZİ SOSYAL MEDYA HESAPLARIMIZDAN  DUYURACAĞIZ!

#YangınaDurDiyorum
Takipteyiz.

  • Göz göre göre gelen facia Göz göre göre gelen facia
  • ÇAĞRI: #YangınaDurDiyorum ÇAĞRI: #YangınaDurDiyorum
Yazarlar sayfasını izyeret ettiniz mi?
Gündüz VassafKartalkayaYangın

Yorum Yazın

e-bülten sağ blok
Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş

    Bizi Takip Edin
    Facebook
    X (Twitter)
    Instagram
    Linkedin
    Mastodon
    Bluesky
    Köşe Yazarları
    Murat Aksoy
    Murat Aksoy Şirin: Bu kitabı alamayacak babalara ücretsiz ulaştırmak istiyorum
    Bahattin Yücel
    Bahattin Yücel İsrail-İran ve Ortadoğu
    Burak Can Çelik
    Burak Can Çelik İsrail-İran geriliminde yeni perde: Son gelişmeler ve bölgesel yansımalar
    Tunay Şendal
    Tunay Şendal İsrail-İran Savaşı’nın dinamikleri ve Türkiye
    Mehmet Hasgüler
    Mehmet Hasgüler Bir AİHM kararı: Kara haber mi müjde mi?
    Gülseren Aydın
    Gülseren Aydın Meltem Arıkan oyunlarına feminist bakış
    Ali Kılıç
    Ali Kılıç BOP tıkır tıkır işliyor: Sessiz kartlar, derin hesaplar
    Hakan Şahin
    Hakan Şahin İsrail’in İran Saldırısı Türkiye’ye Neler Söylüyor?
    Korhan Gümüş
    Korhan Gümüş Yetimhane dünyanın en ilginç mimari koruma projelerinden biri olabilir
    Turgay Bozoğlu
    Turgay Bozoğlu Nükleer gölge ve ekonomik fırtına: Yeni bir krize hazır mıyız?
    Çağatay Arslan
    Çağatay Arslan Bir dostu ölü götürmek
    Bahar Akpınar
    Bahar Akpınar Penelope’nin örgüsünden bugünün kadınlarına: Oyalanmanın, hatırlamanın ve direnmenin ritmi
    Bekir Ağırsoy
    Bekir Ağırsoy 1988-89 En Güzel Futbol Sezonu(muz) (2): Başka türlü bir şey
    Hakan Tahmaz
    Hakan Tahmaz Ferdi Zeyrek’in cenaze töreninin çoklu anlamı 
    Burcu Ağca Karakaya
    Burcu Ağca Karakaya Kopya çekmedim, sadece kendi algoritmamı kullandım!
    Buse Ayazma
    Buse Ayazma Duygusal zekalarımız savaşsın isterdim ama…
    Betül Özdemir Güran
    Betül Özdemir Güran Ötekiyle aynı arasında nefes aralığı: Cehennemden aşka bir yolculuk
    Mesut Balcan
    Mesut Balcan Acının estetiği ve gerçekliği: Werther'den Müslüm Baba'ya uzanan çığlıklar ve acının ortak dili 
    SON GELİŞMELER
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    İhraç edilen teğmenlerin avukatlardan açıklama
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Yalova'da tersane işçileriyle bir araya geldi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    MSB kararını açıkladı: Teğmenler TSK'dan ihraç edildi
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    DEM Parti İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, DTK Eş Başkanı Leyla Güven’i cezaevinde ziyaret etti
    instagram gel gel
    tanpınar haber altı
    Yeni Arayış
    KünyeGizlilik PolitikasıE-BültenRSSSitemapSitene EkleArşiv
    SOSYAL MEDYA BAĞLANTILARI
    FACEBOOKTWITTERINSTAGRAMLINKEDIN

    Yeni Arayış | Onemsoft Haber Yazılımı