Baştan açıkça söyleyeyim, NBA’de oynanan oyunun basketbol olmadığını düşünüyorum.
Süperstarların diledikleri gibi oynadıkları, sınırsız top kullandıkları, hatalı yürümelerine falan göz yumulduğu, müdafaanın neredeyse hiç olmadığı oyuna basketbol demek benim içime hiçbir zaman sinmedi.
Ama Avrupa basketbolunu, özellikle de EuroLeague’i hep çok sevdim.
Çünkü benim anladığım şekliyle basketbol bir takım oyunudur, EuroLeague böyledir; oysa, NBA bireysel bir gösteridir.
Gelgelelim, şimdilerde, EuroLeague’e alternatif bir NBA Europe heyecanı Avrupa’yı savaştan sarmaya başladı.
Çıkan haberlere bakınca bu gelişmenin sevinilebilecek bir şey olduğunu düşünmek için pek de bir gerekçe bulamıyorum, zira, öneriler hayli ilginç.
Avrupa basketbolunun en temel sorunu nedir?
Futboldan sonraki en popüler spor olmasına rağmen birçok ülkede esamesinin okunmaması.
Basketbol deyince aslında hangi ülkelerden söz ettiğimize bir bakalım.
Türkiye, Rusya, Almanya, az biraz Polonya, Yunanistan, sonra Portekiz hariç bütün Akdeniz ülkelerini sayabiliriz, yani İsrail, İtalya, Fransa, İspanya, Baltıklarda bir tek Litvanya var, İskandinavya’da Letonya ve Finlandiya belki bir ölçüde listeye dahil edilebilir, onun dışında bir de eski Yugoslavya ülkelerini saymamız şart: Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya…
Bu sezon olmayacak bir şey oldu ve ciddi bir yatırım yapması karşılığında BAE takımı Dubai Basketbol, EuroLeague’e dahil edildi.
Şimdi bir de hangi ülkelerde basketbolun hiç gündeme gelmediğine bakıp mukayese edelim.
İngiltere, İskoçya, Galler, İrlanda, Hollanda, Belçika, İsviçre, Danimarka, İsveç, Norveç, Çekya, Slovakya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna…
Görüleceği üzere, Avrupa, daha rekabetçi bir lig kurabilmek için Dubai’ye gitti ama pek çok büyük ülkede basketbol heyecanını sağlayamadı.
Bu ülkelerden çıkan tek tük basketbolcu orada kalmayıp derhal Avrupa’nın ya da NBA’in büyük kulüplerine transfer olup kariyerini o ülkede sürdürmeyi tercih ediyor.
NBA Europe Direktörü George Aivazoglou, kalıcı olacak 12 şehri açıklamış.
Bu şehirler gerçekten çok tuhaf seçilmiş çünkü içlerinde Londra ve Manchester gibi basketbol kültürünün hiç bulunmadığı şehirler var.
Hadi diyelim Londra’nın vasat altı takımı London Lions’a yatırım yapılacak ama Manchester’da basketbolun b’si yok.
Gene haberlerde yazdığına göre, o takım Manchester United olacakmış.
Zaten bütün mesele bu; futbol taraftarlarının şişkin pazarına basketbol ürünü de eklemek.
Bu yüzden, Paris Saint Germain’e de teklif götürülmüş.
NBA, ilerleyen günlerde belki başka büyük futbol takımlarına da basketbol şubesi açmaları için bir davette bulunur.
Benim hiç aklım kesmiyor ama yapılacak reklamları, algoritma oyunlarını, sınırsız pazarlama bütçesini falan düşününce imkansız da diyemiyorum; İngilizler bir-iki sene içinde, meğer biz bir basketbol ülkesiymişiz de bunca yıldır haberimiz yokmuş, diyebilirler.
Aivazoglou, misal, İstanbul ve Atina’dan da “birer takım” olacağını söylemiş.
İstanbul’un takımı Fenerbahçe ya da Anadolu Efes değil, Galatasaray olacakmış.
Bu hesaba göre, Atina’daki takımın da Panathinaikos ya da Olympiacos yerine AEK olması bekleniyormuş.
NBA Europe, Real Madrid ve Barcelona ile de anlaştıklarını açıklarken Partizan, Kızılyıldız, Zalgiris Kaunas gibi basketbol şehirleri kendilerine yer bulamamış.
Panathinaikos ile Olympiacos’un da NBA Europe’ta olmayacağını varsayarsak, NBA’in amacının futbol kulüplerinin hazır taraftarlarına yeni bir lig kurup pazarlamak olduğunu düşünmemek için hiçbir sebebimiz kalmıyor.
Kendi adıma söyleyeyim; Belgrad ya da Kaunas deplasmanlarının olmadığı, basketbol kültürüne sahip takımların pek çoğunun yer almadığı, buna mukabil nevzuhur takımlara büyük paralar harcatılan bir lig beni ancak basketbol izlemekten soğutur.




























Yorum Yazın